Ayaklarından asılan adam

Selim FERAT yazdı —

  • İsveç politikasını terbiye eden asıl şantaj ve tehdit unsurunun Erdoğan olduğu düşünüldüğünde, bu eylemin mekânının seçilmesinin de hesaplı olduğudur.

Son günlerin trajikomik haberlerinden biri, Recep Tayyip Erdoğan’ın fiziğine uygun bir kuklanın Stockholm’un Belediye Binası önündeki bir elektrik direğine baş üstü asılmasının diplomatik bir bomba etkisine dönüşmesi olmuştu.

İşleyen burjuva demokrasilerinde haber değeri yüksek bir görüntü!

Ayaklarından asılanın Erdoğan’ın kuklası olduğu anlaşıldığında, normal bir İsveçli vatandaşın olmayan bıyıklarının altından güldüğünü düşünmek pek de yabancı bir tahmin olmaz.

Sorumlu İsveç politikacıları, oyunu usülüne göre oynadılar.

Kınamalar geldi, bu da doğal.

Erdoğan’ın histerik buhran geçiren Başdanışmanları’nın bile, hiç de paradoks olmayan bu anlamı yüksek küçük eylemin, kendilerinin bile yakında Erdoğan rejiminden kurtulacakları haberi veren sembolik sinyalini doğru tercüme ettiklerini düşünüyorum.

Sembolik de olsa, kafasına bir darağacı ipi geçirilseydi, idam cezasına karşı olanlardan büyük bir tepki toplardı.

Ancak birinin sembolik de olsa, ayaklarından iple asılması, bana bir anda çocuksu bir reddin izdüşümünü andırdı.

Uzun düşünülmüş rafine eylemlerden biri olduğunu belirten bir diplomasi cambazını dinliyorum.

Olof Palme gibi Avrupa sosyal demokratlarının gözde politikacısının öldürüldüğü kentte, baş aşağı asılan bir kuklanın İsveçliler için, pek de kıymeti-i hakikiyesinin olmadığını belirtti.

İsveç politikasını terbiye eden asıl şantaj ve tehdit unsurunun Erdoğan olduğu düşünüldüğünde, bu eylemin mekânının seçilmesinin de hesaplı yapıldığına dikkat çekmek istiyorum.

"Türkiye’ye karşı yapılmış bir saldırı" olarak gelen tepki histerik bir göndermeydi.

Rojava Komitesi’nin;

"Tarih, diktatörlerin sonunun nasıl geldiğini gösterir. Dolayısıyla Erdoğan, herkesin iyiliği için şimdi şansını kullan ve git ki…" paylaşımı, bu sembolik eylemle, bir yerde Erdoğan’a en azından Roboski’yi hatırlatan bir not olarak düştü.

İsveç Dışişleri Bakanı’nın durumu "iğrenç" olarak tanımlama dışında bir şansının olmaması, Türkiye’nin NATO üyeliği konusunda son kartını şantaj olarak oynadığını göstermiyor mu?

Türkiye’ye göre, PKK ve YPG bu eylemiyle İsveç’in NATO üyeliği yoluna mayın döşemiş oluyorlardı.

İsveç bunu şu şekilde okumuş olmalı;

"Eğer bizim dikte ettirdiklerimizi uygulamazsanız, NATO yoluna döşenen mayın patlar."

Merak ettim ve baktım; ayaklarından asılmak ne anlama geliyor?

Wikipedia’dan aktarıyorum:

"Johann Stumpf'ın 1586'da Augsburg'da yayınlanan İsviçre Kroniği’nde bir gravürün gösterdiği gibi, erken modern dönemde Yahudilerin ayaklarını baş aşağı sarkıtması gerekiyordu, bu sözde Yahudi cezası, köpeklerin genellikle ağırlaştırıcı olarak asılmasıydı.

Bu aynı zamanda suçluyu Hıristiyanlığa geçmeye zorlamak için…"

Eskilerde yahudi düşmanlığı ve günümüzde anti semitik bir görüntü;

Şimdilerde, Erdoğan’ın Başdanışmanı Ogan’a  "Nah girersiniz NATO’ya" dedirten bir Stockholm gravürü.

Ama aynı Başdanışman: "Erdoğan'a dil uzatanın dilini, el uzatanın elini keseriz" derken, suça teşvik etmekten dolayı Avrupa’ya girişini yasaklayan olmadı.

''Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devletin'' afsun ettiği Türkiye’deki rejim partilerinden tepki gelmedi.

CHP devlet korunağına sığındı ve "provokasyon girişimini şiddetle" kınadı.

Ve sonuçta olanlar oldu, hafızalarda kalan, "hasta adam"ın ayaklarından asılı kuklası oldu!

 

Selimferat@web.de

 

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.