“Barış istiyoruz çünkü” kampanyası üzerine
Cihan DENİZ yazdı —
- Eğer Kürt Sorunu çözülecekse, onlarca yıldır akan kan duracak ve bu coğrafyaya barış gelecekse, bu, siyaset alanındaki görüşmeler, atılacak adımlar kadar, belki de onlardan çok, barış mücadelesinin toplumsal olarak sahiplenilmesi ile başarılacaktır.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Türkiye genelinde başlattığı “Barış İstiyoruz çünkü” kampanyası ile süreç açısından çok önemli bir hamle yapmıştır. Bu kampanya tam da dönemin ruhunu yansıtan bir kampanyadır.
Unutulmamalıdır ki onurlu ve kalıcı bir barışa ulaşmanın en kestirme ve emin yolu, barış mücadelesini farklı yapı ve özneleri ile Kürt siyaseti ve devletin karşılıklı hamleler yaptığı bir zeminden çıkarıp barış talebini toplumsallaştırarak onu sadece Kürtlerin ve dostlarının değil, tüm toplumsal kesimlerin ortak bir derdi haline getirmeyi başarmaktan geçmektedir.
Diğer bir ifade ile, eğer Kürt Sorunu çözülecekse, onlarca yıldır akan kan duracak ve bu coğrafyaya barış gelecekse, bu, siyaset alanındaki görüşmeler, atılacak adımlar kadar, belki de onlardan çok, barış mücadelesinin toplumsal olarak sahiplenilmesi ile başarılacaktır.
Geçmişte barışa çok yaklaşılan anlar olsa da, Kürtler ile barış ve demokrasi güçleri dışında barışa dönük yeterince güçlü bir sahiplenme yaratılamadığı için sayısız fırsat heba edilmiş ve bunun bedelini tüm toplum çok ağır ve acı bir şekilde ödemişti.
Bugün başlatılan “Barış istiyoruz çünkü” kampanyası ile barışa dönük toplumsal bir sahiplenme, toplumun tüm kesimlerini barış yürüyüşünün bir parçası yapma ve en önemlisi de barış noktasında toplumun siyaset üzerinde demokratik bir baskı kurması amaçlanmaktadır.
Savaştan beslenen, varlığını Kürt Sorunu’nun çözümsüzlüğüne bağlamış küçük bir kesim dışında, barış bu coğrafyanın ortak amacıdır, derdidir. Bazı kesimler, duygusal olarak veya ideolojik şartlanmışlıklar ile bunun çok farkında olmayabilir. Ama onlarla biraz konuşursak, derdimizi anlatıp, dertlerini dinlersek, belki tam olarak bizimle aynı olmasa da onların da barış gibi, huzur gibi bir dertleri olduğunu görürüz.
Özellikle de son barış fırsatının heba edilmesinin ardından ülkenin içine yuvarlandığı siyaset, ekonomi, hukuk, toplumsal ve ahlaki kriz de düşünüldüğün de barış talebinin an itibarıyla tüm toplumsal kesimlerde hiç olmadığı kadar karşılık bulduğu, barış noktasında güçlü bir örtüşen görüş birliği olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla, ne kadar farklı olursak olalım hepimizin farklı farklı nedenlerle de olsa barış gibi bir derdi vardır.
Bu noktada, bu kampanyanın adındaki “çünkü” ifadesi en az “barış istiyoruz” ifadesi kadar önemli ve değerlidir.
Tek başına “barış istiyoruz" ifadesi çok değerli olsa da sadece “bizim” ne istediğimizi anlatmaktadır.
Fakat buna eklenen “çünkü” ifadesi ile kampanyanın adı bir bildirimin ötesine geçip farklı nedenlerle aynı derde sahip olan tüm toplumsal kesimleri bir araya getirecek bir davete dönüşmektedir.
“Çünkü” ile sadece Kürtler ile bu coğrafyada yıllardır her türlü bedeli göze alarak barış ve demokrasi mücadelesi veren kesimler ile sınırlı kalmayarak barış için sözü olan tüm toplumsal kesimleri, görüşleri ve duruşları, bize ne kadar uzak olursa olsun, barış mücadelesinin bir öznesi olmaya, barış hedefi etrafında bir araya gelmeye çağırmaktadır.
Dolayısıyla, sadece Kürtlerin değil; Türk’ün de, öğrencisi ve emekçisiyle gençliğin de, hatta polis, asker ya da korucunun da, Alevi’nin de ama aynı zamanda Sünni’nin de, emekçinin de ama aynı zamanda iş insanının da, çalışan ya da ev emekçisi kadının da, bu coğrafyanın diğer tüm halklarının da, devrimci veya solcunun ama aynı zamanda liberal, muhafazakar, milliyetçi kesimlerin de, LGBTİ+’ların da kendi nedenleriyle, kendi gerekçeleriyle barış mücadelesinin bir parçası olabilmelerine olanak verecek bir yan yana geliş davetidir.
Buna bağlı olarak, bu kampanyanın hedeflenen etkiye ulaşması için, yani barış için çok güçlü bir toplumsal destek yaratmak için kampanya kendi konfor ve güvenli alanlarımızın dışına çıkarak daha önce yüzümüze kapanmış kapılar bir kez daha çalınarak, çalınmamış tek bir kapı bırakılmadan yürütülmelidir.
Bundan dolayı “Barış istiyoruz çünkü” kampanyası DEM Parti’nin güçlü olduğu, yüksek oy oranlarına ulaştığı yerler kadar DEM Parti’nin çok güçlü olmadığı, her rengi ile milliyetçi görüşlerin güçlü olduğu yerlerde de aynı kararlılıkla, yılların ön yargıları ile gelebilecek olumsuz tepkilere aldırmadan hayata geçirilmelidir.
Eğer bunu başarabilirsek, sadece Kürt Sorunu bakımından değil son yıllarda büyük bir erozyonun yaşandığı farklı kesimler arasındaki toplumsal barış noktasında da büyük bir adım atılmış olacaktır.
Şimdiden hepimize kolay gelsin.
