Kim katil, kim aşık?

Cihan DENİZ yazdı —

  • Kürt sorunu ve Kürtler söz konusu olduğunda tüm tarihsel, siyasi ve sosyolojik gerçekler alt üst edenler, Kürtleri ve temsilcilerini, sorunlarının öznesi olarak görmüyor.

CİHAN DENİZ

Barış umudunun yeşerdiği her sürecin en değişmez özelliklerinden biri de kendini muhalif olarak tanımlayan kesimlerin bir kısmının dillendirdiği “Kürtler iktidarla anlaştı” ve benzeri söylemlerdir. Buna her seçim sürecinde piyasaya sürülen “Kürtler seçimden sonra iktidarla anlaşacak” da eklenmelidir. Her seferinde bunun yanlış olduğu, Kürt siyasetinin onların anladığı anlamda iktidarla asla bir anlaşma içinde olmadığı görülmüş, anlaşılmış ola da, aynı masalı anlatmaktan, halkların ve ezilenlerin gündemini böylesi suni gündemlerle meşgul edip muhalif siyaseti bölmekten ve parçalamaktan usanmadılar.

Ortada onlarca yıldır devam eden, tüm taraflar için büyük acılara, gözyaşlarına yol açmış bir sorun var. Aynı zamanda onlarca yıldır yaşanan acılar ve ödenen bedeller, bize sorunun taraflardan hiçbirinin diğerini alt edip kendi iradesini diğer tarafa dayatamayacağını gösterdi. Hiçbir sorun, bu şekliyle sonsuza kadar böyle süremeyeceğinden, toplumun büyük çoğunluğu sorunun çözümünden yana olduğundan ve sorunlar ancak muhatapları ile çözüleceğinden, sorunun çözümü için taraflar arasında müzakere, anlaşma ve karşılıklı adımlar atmakdan başka bir yol yoktur.

Kürtleri özne olarak görmedikleri için

Bu, siyasetle, tarihle, sosyolojiyle biraz alakadar olan herkesin göreceği bir gerçektir; ezilenlerin verdikleri mücadelelerin tarihi de bunun örnekleriyle doludur. Kürt sorunu ve Kürtler söz konusu olduğunda tüm tarihsel, siyasi ve sosyolojik gerçekler alt üst ediliyor. Kürtleri kendi sorunlarının öznesi olarak görmedikleri için Kürtlerin sorunun çözümü için girişimleri, attığı adımlar ise “teslimiyet”, “ihanet” dışında bir anlama gelmiyor. “Kürtler iktidarla anlaştı” ile kast ettikleri, menfaat, iktidar nimetleri uğruna Kürtlerin en temel iddialarından bile vazgeçtiği, bunları bir kenara bırakarak iktidarın bir parçası olacağı “düşüncesidir.”

“Kürtler iktidarla anlaştı” söylemi, tarihsel, siyasi, sosyolojik ve hatta psikolojik boyutları olan çok katmalı, çok boyutlu bir söylemdir. Hangi boyutunu ele alırsanız alın, biraz kazıdığınızda karşınıza milliyetçi, tekçi ve inkarcı anlayışın izleri çıkıyor. Kürt sorununun varlığını inkar eden, Kürtlerin bu sorunun çözümü için verdiği mücadeleyi görmezden gelen veya sadece kendi çıkarlarıyla örtüştüğü ölçüde dikkate alan, buna bağlı olarak da Kürt siyasetinin bağımsız bir özne olarak sorunun çözümünde belirleyici bir aktör olarak varlığını asla kabul etmeyen bir anlayıştır bu.

Onlar için Kürtler ve Kürt siyaseti, sadece kendi siyasi güçlerine yedekledikleri bir oy deposudur. Kürtler kendi sözlerini söylediğinde ise öfkelenirler; had bildirmeye kalkarlar.   Asıl kabul edemedikleri ise bu coğrafyada tüm halklar, kültürler, inançlar, kadınlar, gençler, LGBTİ+lar için gerçek demokrasi ve özgürlük mücadelesinin öncüsünün Kürt siyaseti olduğu gerçeğidir. Ulusal karakterinin ötesinde coğrafyanın tüm sorunları için güçlü bir sözü olan, bunu hayata geçirmek için mücadele eden Kürt siyasetinin, aslında ülkenin gerçek ana muhalefet partisi olmasını sindiremiyorlar. Onun bağımsız siyasi bir özne olarak adımlar atmasını, hamleler yapmasını kabullenemiyorlar.

Tarihsel ve sosyoloik hakikatın hilafına

İşte bugün de Kürtlerin siyasi bir özne olarak siyasetin merkezine oturması, Abdullah Öcalan’ın sorunun çözümündeki en kilit aktörlerden bir olarak bizzat TBMM tarafından İmralı’ya gidilerek muhatap alınması, CHP’nin belli oranda kırılma eğilimi gösterse de geleneksel tepkilerini vermesine yol açtı. İlk önce İmralı’ya gidecek heyete üye vermediler. Son olarak da 'Stockholm Sendromu' ithamında bulundular. CHP Genel Başkanı Özgür Özel her türlü tarihsel, sosyolojik hakikatin hilafına “Kürtler katillerine aşık olmasın” manasına gelen sözler kullandı. En başta sormak lazım; kim katil, kim aşık? Kürtlerin katilleri sadece şu anda iktidarda olanlar mı yoksa tüm bir cumhuriyet tarihi boyunca Türk siyasetine şekil veren zihniyetin mimarları mı?

Asıl olan şu ki; Kürt siyaseti asla “katiline aşık olmadı”; ne tüm 2000’ler ve 2010’lar boyunca gündeme gelen barış süreçleri boyunca ne de son seçimlerde CHP ile kurduğu ilişki bağlamında Kürt sorunun çözümü ve bu coğrafyaya barış ve demokrasinin gelmesi dışında bir amacı oyktu. CHP özgürlük, demokrasi, adalet isteminde samimiyse, kesintisiz olarak devam ettirilen tekçi ve inkarcı anlayışın kurucusu bir siyasi geleneğin temsilcisi olarak ciddi ve samimi bir öz eleştiri yapmalı. Bu tarihsel barış ve çözüm fırsatının da heba olmaması için çaba göstermeli.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.