Barış mücadelesi ertelenmez bir görevdir
Cihan DENİZ yazdı —
- Tarihsel açıdan çok kritik anda HDK “Barış İçin 1 Milyon İmza” kampanyası başlatarak çok önemli bir çıkış yapmıştır. Yapılan bu çağrıya yanıt vermek, ülkeye barış, demokrasi ve özgürlüklerin gelmesini arzulayan her bir birey, her bir örgüt, her bir oluşum için ertelenmez bir görevdir.
Medeniyetin en önemli beşiklerinden Ortadoğu coğrafyası, büyük güçlerin oyunları ve müdahaleleriyle ve bunların aracı olan bölgenin iktidarcı güçlerinin güttüğü inkarcı, tekçi ve yayılmacı politikasızlıklarıyla bir halklar cehennemine dönmüştür.
Anadolu ve Mezopotamya’nın özellikle son yüz yıllık tarihi, ulus- devlet ve adeta onun resmi dini olan milliyetçiliğin eliyle katliamlar, soykırımlar tarihine dönüşmüştür. Bölgenin tüm kadim halkları, kadim inançları yeri geldiğinde failleri, yeri geldiğinde mağdurları olarak bu kanlı tarihin bir parçasıdır. Her dönem köleleştirilen, kendi kaderinin belirleyicisi olmasına asla izin verilmeyen kadınlar da bu kanlı tarihin en acı bölümlerinden biridir. Bölge üzerindeki büyük güçlerin hesapları devam ettiği sürece; daha önemlisi bölgedeki iktidarcı güçlerin büyük güçlerin bu oyun ve hesaplarına zemin hazırlayan, onların işini kolaylaştıran zihniyeti devam ettiği sürece bölgenin makus talihi olduğu gibi devam edecektir.
Maalesef bölgede halkının, inancının özgürlüğü için mücadele eden veya ettiğini iddia eden hiçbir politik güç, yapı bu sorgulamayı yapmadığından aynı senaryo dönüp dönüp sağı solu biraz değiştirilerek halkların önüne getirilmektedir. Böyle olunca da bir baskıcı rejim gitse bile, yerine gelen de baskıcılıkta ondan aşağı kalmamaktadır; hatta birçok örnekte gelen gideni aratmaktadır. Tıpkı yeni yönetimin Esad dönemindeki zulme, inkarcılığa sözde karşı çıkıp ama aynı baskıcılığı, aynı inkarcılığı farklı ad ve şekillerle yeniden ürettiği Suriye’de olduğu gibi.
Bölge açısından adeta bir kader gibi, değişmez bir kanun gibi kabullenilen bu durumun panzehiri, neredeyse 50 yılı bulan mücadelesi ile ve bölgenin tüm büyük güçlerine karşı verdiği bu mücadele içinde gerçekleştirdiği paradigmasal kopuş ile Kürt mücadelesi ve bu mücadelenin en belirleyici siyasi figürü olarak Abdullah Öcalan’dır.
Öcalan’ın esaretinin tüm zorlu koşullarına rağmen gerçekleştirdiği ve Kürt mücadelesinin tüm benimsediği paradigmasal dönüşüm, tüm bölgeyi adeta bir halklar mezarlığına dönüştüren tekçiliğe ve inkarcılığa dayanan milliyetçi ve ulus- devletçi paradigmanın karşısında toplumsal yapının çoğulluğunun, bir arada yaşayabilmesinin koşulları ve yolları ortaya koyan radikal demokratik bir anlayışa, kadının özgürleşmesini hedefleyen cinsiyet özgürlüklü bir anlayışa ve en az bunlar kadar önemli olmak üzere doğayı insanın istediği gibi sömürebileceği bir nesne olarak görmeyi reddeden ekolojik bir anlayışa dayanmaktadır.
Demokratik– Ekolojik– Cinsiyet Özgürlükçü olarak adlandırabileceğimiz bu paradigma, her türlü olumsuz koşulara, neredeyse tüm bölgesel güçlerin aralıksız saldırılarına rağmen, Suriye’deki Kürtler tarafından, tüm eksiklikleri ve yetmezlikleriyle birlikte hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Kürtlerin Suriye’de bu kadar hedef haline gelmesinin en temel nedeni tam da Kürt mücadelesinin bölgeye hakim tekçi ve inkarcı paradigmanın dışında yeni bir siyasi alternatif; tüm bölge halklarının, farklı inançların ve en önemlisi de kadınların özgür yaşamını esas alan bir siyasi alternatif sunmasıdır.
Ama unutulmamalıdır ki, bu çıkıştaki en önemli unsurlardan biri de barış arayışıdır. Hatta barış arayışı tüm bu paradigmasal dönüşümün merkezindedir demek çok da abartı olmayacaktır. Böyle olduğundan, barış arayışı sadece Kürt Sorunu’na barışçıl bir çözüm arayışı ile sınırlı değildir. Aynı zamanda coğrafyanın yukarıda kısaca değinilen makus talihini de tersine çevirecek, diğer bir ifade ile bir halkın diğer halkların inkarına, onlar üzerindeki tahakkümüne dayanan ulus- devletçi yapının yerini halkların kendi öz yönetimlerine sahip olarak kendi kimliklerini özgürce yaşayabileceği, halklar arasında rekabet veya çatışmanın değil, barışın hakim olacağı bir coğrafya hedeflenmektedir.
Tersinden söyleyecek olursak, Kürt mücadelesi etrafında hayat bulan bu alternatifin düşmanları, onu boğmak için, bizzat kendi varlıklarını sorgulanır kılan bu alternatifi ortadan kaldırmak için halklara bir kez daha savaşı dayatmaktadırlar. Sözle, düşünceyle, fikirle asla alt edemeyeceklerini bildikleri bu alternatifi zorbalıkla ortadan kaldırmak istemektedirler.
Bundan dolayı da, bizlere dayatılanın dışında başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan herkese düşen görev, Suriye’de yeşerilmeye çalışılan alternatife dönük her türlü saldırılara set çekecek güçlü bir barış mücadelesinin örülmesidir.
Ve tam da bu tarihsel açıdan çok kritik anda Halkların Demokratik Kongresi (HDK) “Barış İçin 1 Milyon İmza” kampanyası başlatarak bu yöne çok önemli bir çıkış yapmıştır. Yapılan bu çağrıya yanıt vermek, ülkeye barış, demokrasi ve özgürlüklerin gelmesini arzulayan her bir birey, her bir örgüt, her bir oluşum için ertelenmez bir görevdir.