Bıkmamak için feminist meditasyon

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Türkiye’deki siyasal partilerin, memleket sevdalısı retoriğiyle oya çıkanların, bu retoriğe meyledenlerin Kürt siyasal hareketinden öğreneceği çok şey var. 

15 Mayıs, sabaha karşı 04.08; bir kez daha görüyoruz, Kürt siyasal hareketi bu memlekette aklı başında kararlarla tarih yazıyor. Bu esnada sitem, lanet, kibir, güç iddiası dillendirilmiyor. Sakin, gönüldaş, işbirliği öncelikli, barış niyetli seçim hamleleri sergileniyor. Yılların deneyimi, acılı karşılaşmaları, kolektif olarak ödenen bedellerle hareket ediliyor. Türkiye’deki siyasal partilerin, memleket sevdalısı retoriğiyle oya çıkanların, bu retoriğe meyledenlerin Kürt siyasal hareketinden öğreneceği çok şey var; memlekete gerçekten bakıyorlarsa, bu memlekette barış içinde yaşamak için akıl yoruyorlarsa bu hareketten öğrenmeye çalışmaları gerek.

Sinan Oğan, Yeşil Sol Parti’yi dışarıda bırakan uzlaşılara yeşil ışık yakarmış; Muharrem İnce hayatının ileri bir deminde olabildiğince görünür olmak için saçmalamaktan geri durmazmış; memleket tarihine bir yüzyıl sonra bakanlar Erdoğan ve şürekasının bunca kötülükle nasıl olup da bunca uzun iktidarda kaldıklarına, bugün hâlâ revaçta olduklarını muhtemelen dehşetle görecek olsalar da iktidara talip Millet İttifakı’nın çoğunluğunun AKP’den çok farklı olmadığını, siyasette erilliğin hâkim olduğunu görmek gerek. HÜDA PAR’dan milletvekili çıktığını da.

Öyleyse, feminist meditasyona dönelim; iki hafta sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’ye karşı durduğunu varsayan Türk milliyetçisi, Sünni Müslüman, eril  seçmenlerin Kılıçdaroğlu’na oy vermesini umalım. 

1789–1793. Fransa devrimcilerin coşkusuyla, devrimin karmaşasıyla, yerleşik düzenden nemalananların kayıplarıyla çalkalanıyor; Yeni Rejim’in anayasası olacak İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi, salt erkeklere sesleniyor. Eski Rejim’in eşitlikçi ve özgür bir yaşam için feshedilmesini onaylayan, devrim rejiminde giderek yoğunlaşan şiddete karşı duran, insan hakları savunucusu, kölelik karşıtı aktivist, oyun yazarı feminist Olympe de Gouges (Marie Gouze) 1791’de Kadın ve Kadın Vatandaşların Hakları Beyannamesi’ni yazıyor. Aynı tarihte kadınların siyasal ve hukuki hakları için çalışan Hakikat Dostları Topluluğu’na katılıyor. Gouges’u özgürlükçü aktivizmi giyotine götürüyor (1793). Üç Kupa ya da Anayurdun Refahı, Hayali Bir Gezginin Kaleminden adlı metine dayanılarak monarşi propagandası ve kışkırtıcılık nedeniyle hapsediliyor; idam cezası alıyor: "Ne yazık, ah Fransızlar; fillen şu haldeyiz: Louis Capet öldü; ama hâlâ aramızda hüküm sürüyor. Böyle değilmiş gibi yapmayı bırakın; maskenin düşmesi ve her birinizin bir cumhuriyet isteyip istemediğini özgürce ve açık bir şekilde söylemesi gerekiyor. Hazinenizi yutan ve en parlak genç erkeklerinizi biçen bu zalim savaşa bir son vermenin vakti geldi."

1986. Jean Bethke Elshtain, Meditations on Modern Political Thought’da, Savaş ve Siyasal Söylem arasındaki ilişkiye bakar. Savaş dili düşmanları ve nefreti evrensel kılar; Elshtain’e göre karşısına dostları ve sevgiyi çıkartmak bu evrenselliği yeniden üretir. Oysa, der Elshtain, Arendt’e referansla: "Umutsuzluk … dört yanımızda. Gençlerin çoğunluğu herhangi bir gelecek olduğuna inanmadıklarını söylüyor. Hayal kırıklığıyla başımızı sallıyoruz; toplumsal düzenlemelerin umutsuzluk ürettiklerini ve dokunulmazlıkları olmak için umutsuzluğun gerektiğini göremiyoruz. Ama umut ihtimali hep var, esasen, 'başlangıç/yaratım gerçeğinde' yatıyor."

2004. Sara Ahmed, Duyguların Kültürel Politikası’nda, feminist politikanın duygularla ilişkisini temkinli bir şekilde anlatırken feminist bağlılıkları hayret ve neşeye referansla aktarıyor: "… feminizmle ilk kez karşılaşıp kendi yaşamımı ve başkalarının yaşamını farklı bir bakışla okuduğumda her şey şaşırtıcı geldi. O zamanlar, bu, yanlış bilinçten çıkmaya benziyordu. Ama bugün, hakikate doğru gitmediğimi; olan biteni daha iyi anlatan bir okumaya yöneldiğimi anlıyorum. Dünyayı ilk kez görüyormuşum gibi hissediyordum. Sorgusuz kabullendiğim her şeyin … zamanla oluştuğunu, durumsal olduğunu anladım. Hayret sayesinde bizi neyin acıttığını fark ederiz; acıya neyin sebep olduğunu da hissettiğimizin yanlış, gereksiz olduğunu ve ortadan kaldırılabildiği gibi üretilebildiğini de. Öyleyse acı ve öfke hayretten doğru ortaya çıkar. Hayret dönüşüm umudunu ve politika iradesini canlandırır."

Öyleyse bundan sonrasına öfkeyle, umutla, adaletle yönelmek yurttaşlık borcumuz olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.