Hayvanları sevince ne oluyor?

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Hayvan hakları hareketindeki aktivistler, yaşam hakkı önceliğini salt retorik bir hevesle kullanmayı bırakıp, insan hakları ile hayvan hakları arasındaki özsel bağlantıyı görebilecekleri bir zeminden yola çıkmadıkları sürece daha çok vahşet, zorbalıkla yüzleşmemiz kaçınılmaz.

Baştan söyleyeyim: Bu yazının temel derdine göre pek bir şey olmuyor. Bu topraklarda sevgi, maalesef, çoğunlukla şiddeti, kişisel ilişkilenmeleri, mülkiyeti kapsadığı ölçüde insan olmayan türlerle ilişki en az insan ilişkileri kadar sorunlu oluyor. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na getirilen değişikliklerin Ağustos 2024’te yürürlüğe girmesiyle sokakta yaşayan hayvanların, öncelikle köpeklerin toplanması, barınak adı verilen alanlara tıkılması, barınakların vatandaşlara, sivil toplum örgütlerine, hayvan hakları aktivistlerinin izlemesine, raporlamasına kapalı olması, ısrarcı olanların güvenlik görevlilerinin tehdidine maruz bırakılmaları, toplama sırasındaki usulsüzlükleri belgelemeye çalışan aktivistlerin kolluk kuvvetiyle tehdit edilmeleri de kanunlaştı.

Sosyal medyada her biri sonsuz hayvan sevgisiyle dolu olarak temsile çıkan bazı barınak görevlilerinin sivil toplumsal alandan her türlü müdahaleye kapalı tutulan barınakların içinde bizzat faili oldukları ve/ya da tanığı oldukları halde sustukları vahşet örneklerinin sayısı bu kanunlaşma sayesinde misliyle arttı. Ne de olsa, artık, beceriksizlikten, bilgisizlikten, tavırsızlıktan, insanlara ve insan olmayan hayvanlara hınçla yaklaşma alışkanlığından kaynaklı hak ihlalleri kanunlaştı, gündeliğin pratiğine yansıdı.

Peki, hayvanseverler ve hayvan hakları savunucuları nezdinde durum farklı mı? Hayvan sevmek bir hayvana eziyet etmeyi, işkence etmeyi, eğitim kisvesiyle zora başvurmayı engelliyor mu? Maalesef, hayır. Hayvanlar arası ilişkileri sevgiyle yönetmeye çalışırken, onların algısızlığı, bilinç sahibi olmadıkları, düşünemedikleri, dolayısıyla kendi aralarında ve insanlarla iletişimlerinin en iyisinden çok kısıtlı, en kötüsünden salt içgüdüye dayalı olduğu önyargısı sevmekle birleştiğinde kurulan çarpık ilişki Hegel’den tanıdık efendi- köle bağlantısına evriliyor. Ama bu kez kölenin kabulüne dayanan bir ilişki değil, bu. Efendinin bilgisizliğiyle beslenen zorbalıkla kurulan ve her an yeniden üretilen bir ilişki. Örnekler çeşitli, sayısız. Ortak nokta hayvanların refahının, yaşam hakkının es geçilmesi. Ya da hayvanlar için yaşamanın salt su içmek ve karın doyurmaktan ibaret olduğu banal çözümle insanların rahat etmeleri.

Birkaç örneğe baktığımızda banallik -zorbalığın, tavırsızlığın sıradanlaşarak farkedilmemesi anlamında- apaçıklaşıyor. Sokakta yaşayan hayvanlara çiğ, bozulmaya yakın et parçalarının verilmesi; susuz kaldıklarında nasıl olsa yağmur birikintilerinden çamurlu su içiyorlar fikriyle pis kovalarda, nereden geldiği belli olmayan suların bırakılması, barınakları ölüm kampları ilan eden bazı hayvanseverlerin kendi kurdukları yaşam alanlarında birbiriyle anlaşamayan köpekleri birarada yalnız bırakmaları, güçlü olanlar güçsüze zarar verdiklerinde bunu kaderle açıklamaları. İşte burada asıl tehlike ortaya çıkıyor; hayvanseverlerin sevgisi barınak çalışanlarının temsilî sevgisine yakınsıyor.

Örnekler sayısız, yedirilen yemek, içirilen su orta ve uzun vadeli zararları getirirken diğer ihmaller çok daha vahim sonuçlara yol açabiliyor. Aslında çıkış yolu çok basit: Sevgi ilişkisinin karmaşıklığını, hak temelli siyasetle yönetmek, haklara saygıya dayanmak. Bugün Türkiye’deki hayvanseverler ve hayvansever örgütler bunun çok uzağında. Hayvan hakları hareketindeki aktivistler, yaşam hakkı önceliğini salt retorik bir hevesle kullanmayı bırakıp, insan hakları ile hayvan hakları arasındaki özsel bağlantıyı görebilecekleri bir zeminden yola çıkmadıkları sürece daha çok vahşet, zorbalıkla yüzleşmemiz kaçınılmaz.

Bu ülkede kadınlar ve çocuklar sevgiyle gelen zorbalığı hâlâ, her gün, artan sayıda yaşıyorlar. Umarım, bu zorbalık formunda birleşen mağduriyet yaşam hakkının tek bir türle alâkalı olamayacağı bilgisinin tez elden yaygınlaşmasına vesile olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.