Yıldız kaydı

Hatice ERGÜN yazdı —

Feminist arkadaşlıklara dair...

  • Yıldızlar kaydıklarında sadece yer değiştirmiş olurlar; yok oldukları anlamına gelmez. Sadece bizim algı/gözlem sahamızdan çıkmış olurlar. Ama bilgileri kalır; bizimle birlikte devam eder, çoğalır. Bizim arkadaşlığımızda olduğu gibi.

Canım Yıldız,

Bu dünyadan kayışından bu yana dünya güneşin etrafında üç kere döndü. Bana, bizlere, tanımadıklarıma bıraktıkların birikti, çoğaldı; çoğalmaya devam ediyor. Ben de bunlarla devam ediyorum.

Bu süreçte her şey karmaşıklaştı. Bilemiyorum, sosyal medyanın benim neslimi çoğunlukla zorlayan doğasından mı, ya da gerçekten hep beraber çığırından çıktığımızdan mı, çok yönlü, çok coğrafyalı, yoğun bir şiddet dalgasıyla yaşıyoruz. Artık salt savunma sanayii, silah ticareti, ulus-devlet şiddeti değil odaklanabildiğimiz. Gündelik hayatımıza buram buram yerleşen şiddet. Beklenmedik mi? Hiç değil. Bu ülkede birlikte dertlendiğimizi, çaresizliğimizi iliklerimizde hissettiğimiz devlet şiddetinin uzantısı bütün bu karmaşa. Bir avuç ve maalesef muktedirin hırsının yeniden ürettiği; korkunun hüküm sürdüğü bir memlekette, bir dünyadayız. Sakin, şiddeti deneyimlemeden yaşayabildiğimiz bir coğrafya hiç oldu mu, böyle bir yer var mı, bilemedim, bilmiyorum ama hangisinden başlayacağıma artık hiç emin olamadığım bir şiddet döngüsünün içindeyiz sanki. Bir forma odaklansam, bir vakaya eğilsem, diğerlerini göz ardı ediyormuşum fikrine esir düşüyorum.

Sonra, seni, mektuplarımızı, konuşmalarımızı, yazmalarımızı hatırlıyorum. İnsanın hayatında mekândan bağımsız her gün bağlantıda olduğu kaç kişi vardır? Ve kaç kişinin hayatında böyle bir arkadaş vardır?

Benenson ve Christakos (2003) kadınlar arası arkadaşlıkları inceledikleri bir makalede, erkeklerin arkadaşlıklarına göre kadınların arkadaşlıklarının daha yakın, mahrem ve dengesiz olabildiğine işaret ediyorlar. Ampirik çalışmalardan, kanıtlardan bahsediyorlar. Bizim çok meyletmediğimiz yöntemlerden- salt argümanımızı desteklemek için kullandığımız sayısal malumattan. Yazarlar, insan kadınlar arası yakın ilişkilerin istikrarsızlığını/kırılganlığını kanıtlarken dişi şempanzeler arası ilişkilere başvuruyorlar- bak bununla çok eğlenirdik. Bir yandan, doğadaki herhangi bir tür olduğumuz fikrini paylaştığımız için, diğer yandan insanları doğadaki üstün tür olarak kabul eden bir yaklaşımdan doğru kanıtları aşağı türden aramakta yatan tuhaflıkla dalga geçtiğimiz için.

Dengesizlikten kasıt, arada uzaklaşmaksa, biz, buna ilişkiden nefes almak diyoruz. Sen unutmazsın, güzel Yıldız- sahi, unutan hep bendim, değil mi?- aramıza gereksiz mesafeler çizdiğim birkaç yıl sonrasında birbirimizi yeniden bulduğumuzda demiştin, ‘yokluğun fenaydı; nasıl bir ilişkiyse aramızdaki aşk gibi miydi?’ Heteroseksist bir toplumsal düzende kadınlar arası aşktan bahsetmek illâ lezbiyen/bi-seksüel eğilimlere işaret ederken ben de sen de bunu anlamıştık. Sen söylerken, ben dinlerken, susup karşılıklı ağlarken. Susan Sontag (2003:87) diyor, işte, ‘[i]nsanlar ağlamak isterler. Bir anlatı biçimindeki keder, zaman geçse de kolay eskimez.’ Kederimiz farklı geçmişlerden, sınıflardan, etnik kimlik deneyimden çıkıyor olsa da derdimizde ortaklaşmak bizi, hayat boyu arkadaş kılmıştı. Varsın, birtakım bilimsel çalışmalara göre kadınların arkadaşlığı kolay kırılabilir, dolayısıyla istikrarsız/dengesiz olsun.

En son ne zaman birlikte ağladık, küfrettik, kahrettik, şiddetlendik bilmiyorum. Her güne sinen bağlantımızda-ne güzel böyle her gün konuşmak, görüşmek, yazışmak, bıkmadan, bıktırmadan, şımarmadan ama şımartarak- birçok fikri, duyguyu paylaştık, birbirimize aktardık.

İşte, bunun sayesinde kaydığından bu yana, sevgili Yıldız, her gün bağlantıdayım, seninle. Diyaloğumuz monolog gibi görünse de, yeni bir yazı fikrinde, yeni bir araştırma heyecanında, gülümseten bir dedikodu eşiğinde, bana olup bitenlerde, memleketin halinde, artık içemediğim kırmızı şarap sembolünde, mor çoraplarda, verdiğin şapkaya bakarken, saçmalıklarla uğraşırken, güzelliklerle karşılaşırken... Sayısal kanıtlara, laboratuvar deneylerine dayanan araştırmalar ne derse desin, arkadaşlık böyle bir şey. Kadınların feminist arkadaşlıkları varlığımızda ya da yokluğumuzda böyle bir şey- hep soruşturan, hep zenginleştiren, hep gülümseten ve ağlarken yalnız olmadığını tekrar tekrar anlatan.

Böyle bir mektup nasıl biter, peki? ‘Kal sağlıcakla’ denmez, saçmalık. Ya da ‘sevgiler’? Aşikârı tekrar tekrar göze sokmaya ne gerek var. Öyleyse:

Yıldızlar kaydıklarında sadece yer değiştirmiş olurlar; yok oldukları anlamına gelmez. Sadece bizim algı/gözlem sahamızdan çıkmış olurlar. Ama bilgileri kalır; bizimle birlikte devam eder, çoğalır. Bizim arkadaşlığımızda olduğu gibi, sükûnetle, güvenmek için hırslanmadan, sessizlikten sözümüzü çeken dayanışmamızla. Biraradalığımız hatırına arkadaşlığımızın daim olmasıyla... yeniden görüşene kadar...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.