Bir hafıza kırımı olarak mekana müdahale

İlham BAKIR yazdı —

  • Benusen, Fiskaya, Bağlar gibi toplumsallığı ve direniş kültürü güçlü olan mekanlara dönük kentsel dönüşüm adı altında gerçekleştirilen saldırılara ilişkin de buraların tarihsel mekanlar olmadığı, hatta görüntü kirliliği yarattığı için yıkılmasının iyi olacağına dair değerlendirme ve yaklaşımlar yaşanan sapmanın boyutunu göstermektedir.

Ulus devletlerin kültürel paradigması bütün halkların, dillerin, kültürlerin, inançların, renklerin, farklılıkların egemen kültürün içerisinde eritilerek,  egemen kültüre eklemlenmesini hedefler. Çoğunlukla bunu iktidarın zor aygıtlarından ziyade ideolojik aygıtlarını kullanarak gerçekleştirir. Farklılık arz eden kimliklerin aşağılanmasını, küçük görülmesini sağlayacak bir toplumsal düşünüş ve formasyon yaratmaktan farklı kimliğin kendini var edeceği tüm koşulları ortadan kaldıran uygulamaları çeşitli enstrümanlarla hayata geçirilmesine kadar pek çok yönelim gerçekleştirirken bir yandan da egemen kültüre gönüllü olarak yönelmeyi özendirecek muazzam olanaklar yaratır. Ulus devletçi paradigma aynı zamanda kolonyalist bir kimliğe de sahipse monololitik kimliği inşa etmede ideolojik aygıtların yanı sıra zor aygıtlarını da dehşetengiz bir şekilde kullanmıştır. Halklar üzerinde soykırımdan tutalım, katliamlara, sürgünlere, tutuklamalara varan uygulamalar ile pek çok kimliği nitel ve nicel olarak ciddi şekilde zayıflatırken bir kısmını da  tamamen yok etmeyi başarmıştır.

Kürdistan coğrafyası bu tekçi ve kolonyalist egemenliklerle çoğulcu toplumsallığın sayısız kıyasıya mücadelesine tanık olmuş bir coğrafyadır. Yüz yıllık ulus devlet egemenliğine karşı Kürt halkının verdiği çoğulcu kimliğini koruma mücadelesi bugün de muazzam bir yönelim ve muazzam bir direniş ekseninde devam etmektedir. Kürdistan halkının bu muazzam direnişte elindeki en büyük mukavemet gücü tarih boyunca inşa ettiği ve toplumsallığının temelini oluşturan büyük zengin çoğulcu kültürel paradigmadır. Kürtlerin fiziki imhasını, sayısız denemeye rağmen sonuçlandıramayan ulus devlet egemenliği bugün fiziki imha konseptini kat be kat aşan bir kültürel paradigma imhasına yönelmiştir. Kürtlüğün kültürel paradigmasının yıkıma uğratılması, bir fiziksel kıyımı tamamen gereksiz kılacak kadar ağır sonuçlar doğuracaktır. Kültürel olarak imhası gerçekleşmiş bir toplumun artık ayağa kalkması, direnmesi, kendini yeniden var etmesi mümkün değildir. Bu anlamda içinden geçtiğimiz süreç itibariyle kültürel paradigmayı yıkmak, kültürel kırımı gerçekleştirmek, toplumu hafızasızlaştırmak için sürdürülen bu çok yönlü saldırı dalgasını doğru kavramak ve buna denk düşen mücadele yöntemleri geliştirmek son derece hayatidir.

Örneğin bir tarihi direniş merkezi olarak Amed Suriçi’nde gerçekleştirilen hafıza kırımının, kültürel soykırımın, doğru anlaşılmaması esastan bir mücadele yerine palyatif çözümler üreten mücadele yöntemleri yaşanan kırımı engellemek bir yana mücadeleyi kanalize ettiği yer itibariyle hedefi şaşırtmakta adeta kolonyalizmi aklayacak bir hattın inşa edilmesine zemin sunmaktadır. Suriçi’nde ağır savaş suçları işlenerek gerçekleştirilen yıkıma karşı sesini çıkarmayanların bugün tarihi surlar ile ilgili yürütülen restorasyon çalışmalarına, surların aslına uygun olarak inşa edilmediğine dair geliştirdikleri itiraz ve mücadele bu mekanlarda yaşanan büyük kıyımın ve büyük direnişin üstünü kapatmaktan başka işlev görmüyor. Yaşanan savaşta Suriçi’ndeki tarihi binaların yıkılmasına ağıt yakanlar, bu binaların yıkılmasıyla Suriçi’nin tarihi kimliğini kaybettiğini savunanlar, hatta bu yıkımdan, burada direniş gerçekleştirenleri de kolonyalistlerle aynı düzeyde sorumlu tutanlar,  Suriçi’nde tarih boyunca kurulmuş olan o çoğulcu toplumsallığı ve Kültürel paradigmanın imhasını kendilerine çok dert etmemektedirler. Oysa mekan, orada yaşayan insanların kurduğu toplumsallığın tarihi ile değer kazanır. Yoksa değerli olan şey taşın toprağın tarihi değildir. Benusen, Fiskaya, Bağlar gibi toplumsallığı ve direniş kültürü güçlü olan mekanlara dönük kentsel dönüşüm adı altında gerçekleştirilen saldırılara ilişkin de buraların tarihsel mekanlar olmadığı, hatta görüntü kirliliği yarattığı için yıkılmasının iyi olacağına dair değerlendirme ve yaklaşımlar yaşanan sapmanın boyutunu göstermektedir. Mekanların yıkımı ve değişime tabi tutulması temel olarak bir hafıza kırımıdır. Mekanın kaç yüz yıllık olduğu değil ne kadar toplumsallık ve direniş kültürü barındırdığı ile orantılı olarak değer kazanır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.