Bu, bir “taktik plan” yazısıdır

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • İktidarlarından başka bir şey düşünmeyen AKP ve CHP'yi, aralarında iktidar savaşlarına son vererek, çözüm sürecinde dürüst, şeffaf ve kararlı bir şekilde yer almaya zorlamalıyız.

VEYSİ SARISÖZEN

Bana gelen tepkilerden 'çözüm sürecinin önündeki en büyük engel AKP ve CHP arasındaki iktidar kavgalarıdır' tespitimin yeterince anlaşılmadığı çok açık. O nedenle görüşümü bir kere daha ve biraz başka bir planda anlatmaya çalışacağım.

Çözüm yanlısı güçler ile onun öncüsü ve omurgası Kürt halkı, Başkan Öcalan’ın Şubat'taki tarihi çağrısını ve bunun PKK tarafından onaylanmasını o günden beri yüzlerce kitle gösterisiyle destekliyor. Özgür medya da elinden geleni yapıyor. Çözüm sürecinin başarısını da Başkan Öcalan’ın özgürlüğüne bağlıyıp bu talebi her fırsatta yükseltiyorlar, ancak biz ne kadar abartırsak abartalım, özellikle metropollerde ve Kürdistan'da çözüm yanlısı kitle gösterileri henüz istenilen düzeyde ve etkide değil. Çoğunluk “bekleme” durumundan tümüyle çıkmış olmaktan uzak.

Beklenti ve güvensizlik

Kürt halkının ezici çoğunluğu Başkan Apo’ya her zaman olduğu gibi güveniyor ama Türk devletine ve iktidara güvenmiyor. Bu da çözüm süreciyle ilgili kaygılara, şüphelere ve itirazlara yol açıyor. Sonuçta sosyal psikolojiyi etkiliyor ve yer yer pasif bir bekleyişe yol açıyor. Kaçınılmazlıkla sonucun ne olacağını kitle çoğunlukla bekler, en fazla “süreci desteklediğini ve Başkan’ın özgürlüğünü istediğini” gösteren gösteriler yapar. Özetle çözüm sürecinden “beklenti” ile devlete ve iktidara “güvensizlik” kitle hareketinde nisbi zayıflığa yol açar. Devleti ve iktidarı protesto etmek, bu ikisi de çözüm sürecinde şöyle ya da böyle yer aldığı için söz konusu olamaz. Biri hariç muhalefet de Meclis'teki Komisyon'da yer aldığı için onlara karşı da harekete geçilemez.

CHP ve AKP'yi engelleyen

Oysa hepimiz biliyoruz ki; çözüm sürecinin kesin başarıya ulaşacağı durumdan uzağız. “Dinleme seansları"ndan sonra alınan ilk kararla birlikte Komisyon orta yerinden ikiye bölündü. Üstelik Başkan Öcalan ile görüşme kararı, bundan sonra alınacak kararların yanında en kolayıydı. O halde çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının önündeki ikincil engellere göre şu anda asıl engel, AKP ve CHP arasındaki “iktidar savaşları"dır.   İki parti, çözüm sürecine bu engel yüzünden “rezervli” yaklaşmakta ve birinin “evet” dediğine diğeri “hayır” demektedir. AKP, CHP’yi İmralı’ya gitme kararına karşı çıkmasından dolayı bu partiyi “terörsüz Türkiye’ye” karşı olmakla; CHP ise AKP’yi “Öcalan’ın ayağına gitmekle” suçluyor. Amaçları her iki partinin yıllardan beri kendilerinin yarattığı “şöven-milliyetçi” psikolojiye kapılmış önyargılı Türk seçmenini yanlarına çekmektir. Oysa süreç, Türk halkını çözüme razı etmeden, kendi politikalarıyla yarattıkları bu yıkıcı Kürt düşmanlığını elbirliği ile ortadan kaldırmadan başarıya ulaşamaz. Buna mukabil, bu partiler de çözüm karşıtı kitlenin desteğini bir diğerine karşı yanlarına almadan “iktidar savaşları"nı kazanamaz. Açmaz buradadır.

'Kime karşı' sorusunun yanıtı

Tekrar çözüm yanlısı kitlelerin çözüm sürecini destekleme ve Başkan Öcalan’ın özgürlüğünü yükseltme amaçlı eylemlerine gelelim. Kitleler, mücadeleye “ne için”, “kimle birlikte”, “kime karşı” sorularını bilince çıkarmadıkça istenilen düzeyde atılamaz. Bu aşamada kitleler, "Barış ve Demokratik Toplum” amacıyla mücadele etmekte. “Kimle birlikte” sorusuna, içinde AKP’si, CHP’si, MHP’si, DEVA'sı, Saadet'i de olan Türk ulusuyla uyum cevabını vermekteler. Bunlar açıktır. Ancak kitleler, “kime karşı” sorusuna somut bir yanıt veremiyor. Bu sorunun şu andaki yanıtı, ne devlet ve iktidar ne de DEM Parti dışındaki muhalefettir. Hepsinin içinde çözüm karşıtları, hatta yönetimlerinin genlerinde milliyetçilik vardır. Vardır diye bunları, bunlardan bir kısmını hedefe koymak, çözüm cephesini dağıtmak olur. Çözüm, “müzakereci demokrasi” yoluyla Türk ve Kürt milletinin oydaşlığını sağlayarak amaca ulaşabilir ama bunun için kitle mücadelesinde “kime karşı” sorusunu amaca uygun bir şekilde cevap vermek gerekir Israrla ifade ediyorum ki; “kime karşı” sorusunun cevabı: “AKP ve CHP arasındaki ikitdar savaşlardır; DEM Parti dışında bütün partilerin bu iki partiden birinin peşinde taraf olmalarıdır.”

Meydanın 'iktidar savaşları'na kalması

"İktidar savaşları"nda asıl sorumluluk Erdoğan’a aittir. CHP, bir tür savunma savaşı veriyor ama bu haklı ve haksız oluş, "iktidar savaşları"nın Türkiye’de barışı ve demokrasiyi imkansız kıldığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. CHP, Başkan Apo'nun Şubat'taki Manifesto'sunun ardından “Erdoğan’ı devirmek, iktidara geçmek ve Erdoğan’ı yargılamak” hedefiyle “erken seçim” kampanyasını başlatmış; AKP de “iktidarda kalmak için" CHP’ye darbe yapmış ve CHP’yi kapatmak üzere harekete geçmiştir. DEM Parti, çözüm amaçlı müzakere ilişkisi içinde olduğu AKP iktidarına karşı haklı olarak “erken seçim” talebinde bulunmamış, buna karşılık CHP’ye yönelik darbeye açıkça karşı çıkmıştır. Müzakere süreci devam etmiyor olsaydı bu darbeye karşı Kürdistan ayağa kalkacakken, DEM Parti’nin desteği siyasi destek olmaktan eylemli desteğe kaçınılmazlıkla dönüşememiştir. Böylece meydan AKP ve CHP’nin “iktidar savaşları"na kalmıştır.

"Kesin kavgayı" itirazının gereği

Şu anda milyonların “iktidar savaşlarına son verin, çünkü sizin parti çıkarlarınız için yaptığınız savaşlar, barışı ve demokrasiyi önlüyor, halkın yoksulluğa karşı saflarını parçalıyor” diyerek alanlara çıkması, tüm halkı, AKP’nin ve CHP’nin bu savaşlardan zarar gören tabanını çözüm süreci etrafında birleştirebilir. “Çözüm için bütün partilerle birlikte, AKP-CHP iktidar savaşlarına karşı” diye özetlenecek çizgi, çözüm yanlısı güçlerin, Kürt halkının mücadelesini teşvik edecektir. “Düşman iktidar savaşlarıdır” denildiği zaman, 100 yıl boyunca düşmanla savaş alanlarında pişmiş Kürt halkı, şimdi bu düşmana karşı ayağa kalkacaktır. “Kesin kavgayı, sizin vatanınız da, bizim vatanımız da, Türkler de, Kürtler de tehlikede” diyenin önünde kimse duramaz. “Kahrolsun katil devlet” diyerek, “Kahrolsun dinci AKP” diyerek, “Kahrolsun soykırımcı CHP” diyerek tek bir miting bile yapılamaz ve yapılmamalıdır ama “Kahrolsun iktidar savaşları” diyerek yapılabilir ve yapılmalıdır.

Her şeyin çok güzel olması için

Sadece “barış ve demokratik toplum için Başkan Öcalan’a özgürlük” hedefiyle sınırlandığımız zaman, halk “çok iyi ama nasıl?” diye soruyor. Şimdi halkın sorduğu bu soruya, “kendi iktidarlarından başka bir şey düşünmeyen AKP ve CHP arasındaki iktidar savaşlarına son vererek, her iki partiyi çözüm sürecinde dürüst, şeffaf ve kararlı bir şekilde yer almaya zorlayarak” cevabını vermeliyiz. Bu cevabı alan halk, çözüm sürecinde kendi rolünün ne olduğunu anlayacak ve alanlara “kahrolsun iktidar savaşları, yaşasın barış, demokrasi ve refah” diye koşacaktır. “Erdoğan, CHP’ye karşı darbeden ve bu partiyi kapatmaktan vazgeç tüm hapistekiler tutuksuz yargılansın; Özgür Özel sen de erken seçimle Erdoğan’ı devirmek ve yargılamak için yaptığın mitinglerden vazgeç” dediği ve “her ikiniz de iktidar uğruna vatandaşları birbirine düşmanlaştırmaktan vazgeçin, barış, demokrasi, çözüm ve refah için birleştirin” diye haykırdığı zaman “herşey çok güzel olacaktır.”            

Bu, bir “taktik plan” yazısıdır. Belki sizlerin daha akla yakın taktik planlarınız vardır. Varsa katılmaya hazırım. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.