Çapraz ateş eşiğinde Kobanê davası

Selim FERAT yazdı —

  • Türkiye’nin başkenti Ankara’da başlatılan "Kobanê Davası“, Kürdistan’ın başkenti Diyarbekir’i hedef alan, siyasi intikam davası olarak tarihe geçebilir.

Selimferat@web.de

Dava, Türkiye için kritik gelişmelere start verilen bir döneme denk geldi.

ABD Başkanı Biden’ın Ermeni Soykırımı açıklamasının gizli diplomasiye yüklü siyasi pazarlığı başlattığını tahmin etmek zor değil.

Erdoğan’ın, başta kabadayı bir poz vermekten feragat etmesi, kendisi için zor bir sürece girdiğine işaret ediyor.

Erdoğan sisteminin, Bülent Arınç’tan sonra As suç ortaklarından İbrahim Kalın’ın Biden’in açıklamasıyla: "ABD-Türkiye ilişkilerine şüphe ve kara bulutlar taşıdığı“yla ilgili açıklaması, gelinen aşamayı tarif edecek, basiretsiz bir çıkarım oldu.

Kalın’ın "bunun siyasi bir karşılığının olacağıyla ilgili belirlemesi“ bizzat Erdoğan tarafından dizginlenmiş oldu.

Erdoğan’ın Biden ile yaptığı son telefon görüşmesi ve Biden’in soykırımı açıklamasından sonra, başına gelecek felaketin farkına vararak, Ermeniler’in "torunlarına taziye sunması“, tipik bir manevra değil, başına gelecek felaketi önlemek için atılmış beyhude bir adım olabilir.

Ama yine de şaşırtan bir açıklama değil.

Erdoğan "Reform“ ve "Yeni Anayasa“ dedikten sonra, Kobanê Davası“ için start verildi.

Bu Dava‘nın tam da çapraz bir ateşte yürütüleceği biliniyordu.

Uluslararası boyutu da var. Ancak temelinde de haksız ve işgale dayalı Türkiye Cumhuriyeti ile topraklarından edilen Ermeni halkı ve işgal edilen Kürdistan halkları arasında süregelen siyasi hesaplaşma duruyor.

Önemli ve temel nedenlerden biri, davada yargılanmak istenen üç kilit isim:

Biri Demirtaş.

Selahattin Demirtaş:

Kendisi dışında davada yargılanmak istenen 107 kişinin serbest bırakılmasını talep eden, eşitlik ve adaleti yüksek tutan, Kürdistan’da olduğu kadar Türkiye’de de halkların desteğini alan seçilmiş bir temsilci.

Figen Yüksekdağ:

Kürdistan ve Türkiye Toplumsal Kurtuluş Hareketleri’nin enternasyonalist bileşkesinin sembolleştirdiği, iradesi kırılmayan, bükülmeyen isimlerden. Eğer Türk ise Erdoğan, Yüksekdağ’a karşı uzun yıllar ter döktü.

Yüksekdağ, Erdoğan’ın "ele güne karşı daha fazla rezil olmamasını“ önererek, Türkiye’de iptal edilen hukuka saygılı olmaya davet etti.

Sebahat Tuncel:

Kararlı duruşuyla toplumsal hafızaya yerleşen, Kürdistanlı bir kadro. Dik duruşu temsil ettiğinden dolayı, komedi yüklü trajedileri sevmedi;

Kobanê Davası’ndan adaletin değil, "çıksa çıksa belki iyi bir tiyatro oyunun çıkacağını“ protokole geçirdi.

Böylece çapraz ateşin bir cephesinde Başkent Diyarbekir ve devamında Ankara değil, İstanbul’da simgeleşen toplumsal mücadele var. İstanbul Kürdistan ve Türkiye halklarının sayısal çoğunlukta temsil edildikleri kent olarak, Türkiye’nin siyasi kaderini belirleyecek önemli odaklardan biri oldu/olacak.

Dava’nın görüldüğü salona 100’e yakın avukatın alınmaması ve onların yerine çevik kuvvet polislerinin oturtulmasının caydırıcı olamayacağını, kararlı duruşuyla simgeleşen Gültan Kışanak’ın inadından bilmiyorlar mı?

Yüksekdağ not düştü: "Bizler siyasi bir operasyonla karşı karşıyayız“.

Ve bu çapraz ateşin önemli bir mevzisi de bu günlerde Metiîna, Avaşîn ve Zap bölgesi.

Son saldırılarıyla sivilleri, bağ, bahçe ve hayvanları hedef alan TSK’nin büyük kayıplar verdiği haberleri, Ankara’nın bir batağa daha saplandığına işaret ediyor.

Ankara, deyim yerindeyse, bir kez daha siyasi bir yaylım ateşinin içine düştü.

Bu defasında tetikte olanlar, Erdoğan’ı affetmeyecek kadar öfkeli.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.