Ceren’in gözyaşları
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Ömrü dağlarda geçen gerillaların kolay kolay ağladığı görülmemiştir ama Ceren herkesi ağlattı. Yüreklere dokunan duygu dolu sözleri dinleyen herkesi baba yaptı, evlat yaptı, kardeş yaptı, yoldaş yaptı…
- Dağlarda akıtılan gözyaşları barış, demokrasi, özgürlük gemisini yürüten bir nehire döndü. Bu geminin dümeninde Sırrı Süreyya Önder’in ölümsüz ruhu ve anıları vardır. Gemiyi sağlam limana ulaştırana kadar bir daha gözyaşları dökülmemesi dileğiyle sonsuz saygı ve minnetle anıyor; ailesine ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.
Hüzün düşmüş dağlara: Yüreklerde ateş, gözlerde sevgi deryaları…
Bazı pınarlar vardır şairlerin gözyaşlarıdır. Bazı nehirler vardır, ozan söyledikçe dinleyenlerin döktüğü gözyaşıdır, sürekli akar. Bazı göller vardır acılı anaların gözyaşlarından oluşmuştur. Çiy damlaları perilerin gözyaşlarıdır. Yağmurlar, seller yetmez bazen bir özlemden, bir kederden, bir hatıradan dolayı süzülen gözyaşlarını anlatmaya… Ya dağlar ağlarsa?
Çok acılar yaşamıştır, hemen her gün bir yoldaşını vermiştir toprağa gerilla. Acının her türünü görmüştür. Ağlamamıştır, yüreğine akıtmıştır gözyaşlarını…
Ama o gün, Ceren sevgili babası için yazdığı mektubu okurken dinleyen herkes nasıl ağladıysa dağlar da gözyaşı döktü.
Ömrü dağlarda geçen gerillaların kolay kolay ağladığı görülmemiştir ama Ceren herkesi ağlattı. Yüreklere dokunan duygu dolu sözleri dinleyen herkesi baba yaptı, evlat yaptı, kardeş yaptı, yoldaş yaptı…
Gerillanın gözyaşları Sırrı Süreyya’nın tüm sevenlerinin gözyaşlarına karıştı. Yani gerillanın gözyaşları farklıdır demiyoruz. Hepimiz insanız. Fakat dünyanın en ağır ve acı olaylarına tanık olup da ağlamayan gerillanın şimdi gözyaşı dökmesi anlamlıdır.
Bir kıyamet gibi gelen 1999’un 15 Şubat kara gününden sonra bu kadar çok yoldaşımızın aynı anda ağladığına ilk kez tanık oluyorduk. Bunun sebebi, yaşamında sürekli “anlam” biriktiren değerli Sırrı Süreyya Önder’in kişiliği ve duruşuydu.
O’nun gibi her daim gülerken hatırlanacak olan bir halk bilgesini sadece gözyaşları ile anmak haksızlık olabilir. Fakat gözyaşlarının her damlasında Sırrı Süreyya’nın bir anısı vardır; onun hüznü veya gülen gözleri vardır.
2013 Newrozu’ndan sonra yer aldığı heyetle birlikte yaptığı ziyaretlerde anlattıklarıyla, esprileriyle bugün gözyaşı döken aynı gerillaları ağız dolusu güldürmüştü.
“Siyasete değil sanata vereceğim kendimi” deyişine itiraz edenlere:
“Genel siyaset, vekillik bana göre değil; mesela bir ilçede belediye başkanlığı yapabilirim. Toplumcu belediyeciliğin çok iyi bir örneğini sergileyebilirim. Her şey çok somut olur” demişti. Yerel yönetimlere dair sözleri anlamlı ve iddialıydı. Bu iddiasını vekilliğe ve barış elçiliğine taşıdı. Yaşamıyla da vedasıyla da Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir örnek oldu.
Bizimle paylaştığı anılarından bazılarını aktararak anmak istiyoruz:
Moskova’da film sunumlarının yapıldığı binanın inşaatında çalışmıştı. Harcında, duvarında teri vardı. Şimdiyse “Beynelmilel” için oradaydı. Oraya kimlerle gittiğini ve neler yaşadıklarını anlatmıştı. Konuşma yaptığı salondaki eski komünistler hiç anlamamışlardı onu. Sosyalizmden bahsederken insanca yaşamaktan bahsettiğini bilmiyorlardı. Geçmişin “reel” anıları gözlerini kapatmıştı onların. Oysa öyle bir insanlık mücadelesi verecekti ki vaktiyle ona “düşman” gözüyle bakanlar bile onun insanlığında buluşacaktı.
Her an sanatçı hissiyatıyla doluydu. “Ekolojik duyarlılığa ilişkin bir spot yapılacak, acaba nasıl iyi olur” denildiğinde anında bir olayı anlatıp senaryoya konu bulmuştu:
“Amed’de polisler demokratik bir protesto yürüyüşüne saldırmıştı. Tomalar, biber gazları, coplar, şişeler, sopalar… derken cadde iyice kirlenmişti. Yürüyüşte dayak yiyen analardan, kadınlardan oluşan bir grup olaydan sonra geri gelip o meydanı temizlediler!”
“Barış Elçisi” olarak herkesin yüreğindeki öfkeyi dindiriyorken aslında barış yolunu temizliyordu. Bu yolun açılmasında verdiği emek, döktüğü ter tüm sevenlerinde gözyaşı olup aktı.
Cumhuriyet’e tarifsiz acılar katanlar, kan dökenler, her türlü kire bulaştıranlar ortalıktan kayboldu o gün. Cumhuriyet gözyaşlarıyla yıkandı tertemiz. Demokrasinin, özgürlüğün, barışın gözyaşlarıdır bunlar.
Anlamlı bir barış için verdiği emeğin kıymeti hiçbir şeyle ölçülemez. Sadece emek vermedi. Bu uğurda mücadele ederken zindanlara girdi, sağlığından oldu. “Barış ve demokrasi şehidi” olarak anılırken bıraktığı mirası milyonlarca insan paylaştı. Vicdanlı her insana bir parça düştü bu mirastan: Barış ve demokrasi için bıkmadan usanmadan çalışmak! En zor durumda bile umudunu ve iyimserliğini korumak; buz tutmuş kayadan ateş, ateşten gül yapmak… Barışın diyalog ve uzlaşı diliyle konuşmak; en karşıt olanla bile gülmek, güldürmek, zıtlaştırmamak… Bu mirastan kime ne pay düştüyse onurla sahiplendi. Bu onur varken ölüm yoktur!
Dağlarda akıtılan gözyaşları barış, demokrasi, özgürlük gemisini yürüten bir nehire döndü. Bu geminin dümeninde Sırrı Süreyya Önder’in ölümsüz ruhu ve anıları vardır. Gemiyi sağlam limana ulaştırana kadar bir daha gözyaşları dökülmemesi dileğiyle sonsuz saygı ve minnetle anıyor; ailesine ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.