Çöküş…

Cihan DENİZ yazdı —

  • Ne Ayasofya onları kurtarabiliyor, ne doğalgaz ne de sınır ötesinde yaptıkları operasyonlar. Kan ve oy diyalektiğinin etkili olduğu günler geride kaldı. Bunları gördükçe de ayarları daha da bozuluyor, daha da büyük bir öfke ile daha fazla yalana, çarpıtmaya sarılıyorlar.

İktidar cenahından gelen açıklamalar, o cephede paniğin büyük olduğunu, kaybetme korkusunun bacayı sardığını göstermektedir.

Korkuyorlar çünkü iktidar koltuğuna sahip olma dışında siyasi olarak varlıklarını sürdürmenin bir yolunun olmadığını çok iyi biliyorlar. İktidarın gücüne ve kaynaklarına muhtaçlar ama onların da ellerinin arasından kayıp gittiğini görüyorlar. Kamu kaynaklarını yandaşlarının cebine akıtmadıkları taktirde bugün onları destekleyenlerin bir gün bile yanlarında durmayacağını gayet farkındalar. Devletin zor gücüne dayanarak kendisinden olmayanları baskı altına almadıkları, onları susturmadıkları taktirde bugün sahipmiş gibi gözüktükleri toplumsal desteğin çok kısa sürede eriyip gideceğinin bilincindeler. 

Ama asıl çok iyi bildikleri şey, 20 yıldır arkasına saklandıkları, onları “dokunulmaz” kılan kalkan olmadan varlıklarını bir an bile sürdüremeyecekleridir. Çünkü yargı üzerindeki kontrollerini kaybettikleri anda, yirmi yılın faturasının önlerine geleceğinin; sebep oldukları tüm adaletsizliklerin, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin hesabını verme ile yüz yüze kalacakları gerçeğinin farkındalar. Ve o gün geldiğinde, o çok güçlü gibi gözüken yapının nasıl tesbih taneleri gibi dağılıp gideceğini görüyorlar.

Tüm bu gerçekler ve bunların sebep olduğu korku ve paniğin dillerine de, hareketlerine de, mimiklerine de yansıdığı çok net görülmektedir.

Ama nafile. Artık bu nefret dilinin, kutuplaştırıcı söylemlerin, yalanların, demagojinin toplumda eskisi gibi bir karşılığı yoktur. Hala önemli sayılacak bir desteğe sahip olsalar da –geçerken belirtelim ki, bu gerçek yani toplumun azımsanmayacak bir kesimi onca olumsuzluğa rağmen hala iktidar partilerine oy vermesi aslında tüm muhalefet açısından büyük bir özeleştiri gerekçesi olmalıdır- insanların artık bunlara karnı tok. Savaş çığırtkanlığıyla, milliyetçi hezeyanlarla, sahte bir Batı düşmanlığıyla, dini değerleri sömürerek, muhalifleri iblisleştirerek, sahte temel atma törenleriyle, sahte açılışlarla eskisi gibi oy devşirmeyi başaramıyorlar.

Artık ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, yaptıklarının eskisi gibi bir etkisinin olmadığını, tüm o yalanların, nefret söylemlerinin, çarpıtmaların umdukları toparlanmayı bir türlü sağlayamadığını, oylarında bir artış sağlamadığını en iyi onlar görüyor. 

Ne Ayasofya onları kurtarabiliyor, ne doğalgaz ne de sınır ötesinde yaptıkları operasyonlar. Kan ve oy diyalektiğinin etkili olduğu günler geride kaldı.

Bunları gördükçe de ayarları daha da bozuluyor, daha da büyük bir öfke ile daha fazla yalana, çarpıtmaya sarılıyorlar.

Seçimin güvenliğinden birinci dereceden sorumlu bir bakanın, bizzat seçimin kendisini “sivil darbe” olarak tanımlaması, daha sonra da muhalefetin seçimlerde hile yapabileceğini iddia etmesi tam da bu ruh halinin bir sonucudur.  

Bir bakanının hem de bizzat polisin, jandarmanın bağlı olduğu bir bakanlığın başındaki bir kişinin ağzından çıkan bu sözler kolayca geçiştirilebilecek, seçim zamanı söylenmiş sıradan sözler olarak kabul edilemez. Bu ifadeler, aslında iktidarın, son İstanbul belediye seçimlerinde de görüldüğü gibi, istediği sonuçlar çıkmadığında, sandıktan duyduğu rahatsızlığı ortaya koymaktadır.

Ama buradan yola çıkarak iktidar seçim sonuçlarını tanımayacak anlamı çıkarmak doğru olmayacaktır ki bu aslında iktidarın muhalif kesimlerde yaratmak istediği algıdır. İktidar, bu algı ile toplumda bir umutsuzluk hali yaratmak ve bunu da kendi lehine kullanmak istemektedir.

Tersine bu sözler sandıktan istedikleri sonuç çıkmazsa seçimleri tanımayacak bir iktidardan çok sandıktan çıkacak sonuçtan ödü kopan bir iktidar gerçeğini yansıtmaktadır. Bu sözler gücün değil korkunun eseridir.

Ve ilk önce Newroz, sonra da 1 Mayıs’ta demokrasi, özgürlük ve barış mesajı ile alanları dolduran halkların kararlılığı bu korkunun aslında ne kadar da haklı olduğunu ortaya koymaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.