Çözüm otobüs değil, beklersen gelmez 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Her ne olursa olsun bu seçimde tek bir oy kaybının sonuçları ağır olur. “Çözüm beklentisi” yüzünden kaybedilecek tek bir vekillik, bir anda Yeşil Sol Parti’nin Meclis'teki rolünü zayıflatabilir.

Yeşil Sol Parti her seçim bürosu açılışında miting yapıyor. Bakıyoruz HDP’den Yeşil Sol Parti’ye geçiş seçmen kitlesinde en küçük bir şaşkınlığa yol açmamış. Ha HDP’nin ağacı, ha Yeşil Sol’un ağacı. Ağacı gören gölgesinde halaya durmakta.

Demek ki, ucu bucağı belirsiz seçim pusulasında da eski HDP seçmeni mührü basacağı yeri şaşırmayacak. Aman, partinin adını yazılarımızda ve konuşmalarımızda sakın “YSP” diye kısaltmayalım, “Yeşil Sol Parti” diyelim, yeterli olur.

Seçmen  zahmet etmeden oy vereceği adresi bulur. Endişeye mahal yok.

Şimdi üzerinde durulması gereken bir soru var: Seçim sonrası için kafalar ne kadar açık?

Geçen gün değerli dostum Cengiz Çandar, gazetecinin “çözüm için müzakerede rol oynar mısın?” sorusuya karşı karşıya kaldı. Haliyle “oynarım” dedi. “Yok yerim dar oynamam” diyecek hali yok.

Ama Kılıçdaroğlu’nun seçilmesiyle birlikte TBMM’de Kılıçdaroğlu hükümeti ile Yeşil Sol Parti arasında müzakerelerin başlayacağı beklentisi gerçekçi değil. Hem gerçekçi değil, hem de politik bakımdan yanlış. Bilinçli Kürt seçmen böyle bir beklentiyle adresi şaşırıp CHP’ye elbette oy vermez. Ama “CHP’den çözüm beklentisi”  hiçbir temele dayanmadığı halde güçlenirse, özellikle metropollerde “bir an önce çözümsüzlükten kurtulmak” için “örgütsüz ve politik bakımdan yeterince olgunlaşmamış” Kürt seçmen kendini CHP’nin kollarına atar.

Siz deyin ki yüzde yarımı, ben diyeyim yarımdan da azı. Her ne olursa olsun bu seçimde tek bir oy kaybının sonuçları ağır olur. “Çözüm beklentisi” yüzünden kaybedilecek tek bir vekillik, bir anda Yeşil Sol Parti’nin TBMM’deki rolünü zayıflatabilir. Yeşil Sol belki o kaybedilen vekille tüm muhalefetin çoğunluğu sağlamasında kilit rol oynayacakken, hem kilit rolü kaybeder, hem de tüm muhalefet belki de o bir tek kaybedilen vekille çoğunluğa geçmeyi kaybeder.

Kılıçdaroğlu’ndan seçim beklentisi böylece zıddına dönüşür.

Bir de şöyle düşünün: Beklenti yüzünden CHP’ye Kürdün bir kısım oyu gitmiş olsun. Ve Millet İttifakı bu durumda Yeşil Sol Parti’ye muhtaç olmadan çoğunluğu sağlasın. Ne olur? Yeşil Sol Parti’yle müzakere şöyle dursun, yüzüne bile bakmazlar. Yıllardan beri HDP’den uzak durdukları gibi sırtlarını yine dönerler.

Bu ihtimaller uzak ihtimallerdir. Ama faşizm koşullarında girilen bu seçimde “oy hırsızlığını” daima hesaba katmak ve en uzak ihtimalleri bile hesap etmek gerekir.

Kılıçdaroğlu’dan “çözüm beklentisi” aynı zamanda gerçekçi değildir. Müzakere sürecinin başlaması Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine bağlı değildir. Yeşil Sol Parti’nin en yüksek oyla TBMM’ye girmesine bağlıdır. Öyle bir güçle TBMM’ye girmelidir ki, Kılıçdaroğlu’nun etrafını çeviren  Millet İttifakı’nın “çözüm düşmanı” kesimleri müzakere yöntemine direnemesin. Devletin baskısı boşa çıkarılabilsin. Ve Kılıçdaroğlu “müzakereyi” başlatacak cesareti kendinde bulsun. HDP’den eksilecek her oy, Yeşil Sol Parti’nin yeni hükümeti müzakereye çekme gücünü azaltır.

Yani “CHP’den çözüm beklentisi” yüzünden bu partiye verilecek her oy, beklentinin tersine sonuç verir.

Ancak Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununda çözüm TBMM’de müzakere yöntemiyle sağlanır” demesine bakarak “müzakere” ile “çözümü” aynı sanmak büyük yanlış olur. “Müzakere” adı üstünde Kürt sorununda çözümden farklı şeyler anlayanlar arasında diyalogtur, tartışmadır. Kılıçdaroğlu “Kürt sorununu Kürt halkının iradesi temelinde çözme” sözü vermedi. Sadece “müzakere” sözü verdi.

Bu müzakere sürecinde Yeşil Sol Parti yalnız Kılıçdaroğlu ile masaya oturmayacak. İçinde Ergenekoncuların cirit attığı CHP’yle, içinde MHP’lilerin cirit attığı İyi Parti’yle, Kobanê’yle dayanışma için serhıldanlar sırasında Kurdistan şehirlerini bombalayan hükümetin Başbakanı Davutoğlu’yla “müzakere” masasına oturulacak. Bu Kürt karşıtı cepheye karşı Yeşil Sol Parti müzakerede üstün gelebilir mi? Eğer müzakere sadece TBMM komisyonlarına hapsedilirse müzakereden bir sonuç almak mümkün olmaz.

TBMM dışında milyonlar var. PKK var. Müzakere sürecinde devleti ve Millet İttifakını dengeleyecek olanlar bunlardır.

Ve her şeyden önemlisi İmralı var. Öcalan özgür değilse, bilin ki, müzakere sadece bir oyalama olacaktır. Çünkü müzakerede baş müzakereci Başkan Apo’dur. Onsuz ve PKK’siz bir müzakere olmaz. Müzakere olacaksa ilk iş İmralı tecridi kalkmalı ve devlet Kurdistan’daki savaşa son vermeli. Hem tecrit hem savaş müzakereyle bağdaşmaz.Bu şartlarda müzakereden hiçbir sonuç alınmaz.

Kürt halkı ve onun dostları kimseden sadaka beklemediğini on yıllardan beri onbinlerce şehit, yüzbinlerce tutsak pahasına herkese göstermiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.