Demokratikleşme ve çözüm

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Son süreçteki beklenmedik gelişmeler hızla her yere yayılsa da, halen devlet tarafından güven verici hiçbir adım atılmamıştır.  Ne Sayın Öcalan’ın şartlarında ciddi bir düzelme ne de hasta tutsakların durumunda bir iyileşme olmuştur. Tam tersine Ahmet Özer, İmamoğlu ve Kent uzlaşısı ile seçilenlerin tutuklanması çözüm yoluna dökülen moloz yığınları olmuştur. Bunlar ülkenin demokratikleşmesini de engellemektedir.

 

 

Kürt sorunu başta olmak üzere kangrenleşmiş bütün sorunların baş sebebi kemikleşmiş, anti demokratik dikta sistemidir. Türkiye gerçekten demokratikleşmiş olsaydı böyle bir sorun olmazdı, olsa da şimdiye kadar çözümsüz kalmazdı-kalamazdı.

Son süreçteki beklenmedik gelişmeler hızla her yere yayılsa da, halen devlet tarafından güven verici hiçbir adım atılmamıştır. Basın önünde söylenenler, vaat edilenler hep havada kalmıştır. Ne Sayın Öcalan’ın şartlarında ciddi bir düzelme ne de hasta tutsakların durumunda bir iyileşme olmuştur. Ne zaman olacağı da belirsizdir. Ne yol haritası belli olmuştur ne de yol temizliğine başlanmıştır. Tam tersine Ahmet Özer, İmamoğlu ve Kent uzlaşısı ile seçilenlerin tutuklanması çözüm yoluna dökülen moloz yığınları olmuştur. Bunlar ülkenin demokratikleşmesini de engellemektedir.

Eskiden beri “Bize ne Türkiye’nin demokratikleşmesinden? Biz işimize bakalım” diyen Kürtler vardı. Son dönemlerde sesleri fazla duyulmasa da herhalde şimdi açmazlarını görmüş olmalıdırlar. Yine Kürt Özgürlük Hareketi'nin ilerici potansiyelini görmeyen ve tam tersine demokratikleşmenin önünde engel olarak gören sözde sol ve ilerici hareketler vardı. Şimdi onların sesi de fazla duyulmuyor. Ama şunun altını çizerek belirtmek gerekir:

Avrupa’nın İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz gibi ya da Hollanda, Belçika, Danimarka gibi klasik sömürgeci devletleri sıkışınca kuyruğunu bırakıp kaçan kertenkele gibi sömürgelerin bağımsızlığını kabul edip kaçıyordu. Ama ana karadaki sistemini sürdürebiliyordu. Oysa Türkiye’de bu hiçbir zaman mümkün olmadı. Kürdistan’daki en küçük değişiklik bütün sistemi sarsacak nitelikte olur. 

Tersi de doğrudur: Türkiye’deki her ileri-demokratik gelişme Kürdistan halkını da bölge halklarını da rahatlatacak gelişmelere yol açar. Bu nedenle statükoyu sürdürmek isteyenler sistemde en küçük bir delik açılmasından çok korkuyorlar. Ama değişen bir dünyada hiç değişmeden kalmanın zorluğunu hatta olanaksızlığını da görüyorlar. Bu nedenle güdümlü bir demokratikleşme ve değişim peşinde oldukları için bir yandan çözüm derken bir yandan da milim adım atmaktan çekiniyorlar, ayak diretiyorlar. İpleri ellerinden kaçırma korkusunu yaşıyorlar.

Ama korkunun ecele faydası yok. Olacakla öleceğe çare yok.

Erdoğan ve Bahçeli bir yandan çözüm derken bir yandan da seçilmiş belediye yönetimlerini zindana atmaya, 30 yıldır zindanda olan siyasetçilerin zamanı gelmiş tahliyelerini sudan bahanelerle engellemeye, hasta tutsakların tedavisini engellemeye devam ediyorlar. Çözüm-barış derken adeta halka şantaj yapıyorlar. AKP- MHP çevrelerinin, Uçum gibi danışmanların süreci sabote eden sözlerini ret ve mahkum ederek demokratikleşme ve çözüm için tüm güçlerin birleşik mücadeleyi yükseltmesi şarttır.

Bu durumda tüm muhalefetin görevi süreci ilerletmek için işin başında Öcalan’ın işaret ettiği gibi:

"Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" deyip atağa geçmesidir.

Bu cümlede ifade edilen doğrultuda halen ciddi bir adım atılmadı. İktidarı bu doğrultuda zorlamak ve sonuç almak da muhalefetin ilk görevidir. İktidar partileri ve yandaşları zehirli dilleriyle ezdik-çözdük naraları atarken muhalefet tam tersine özgürlüklere ve barışçı çözüme öncelik verirse umudu arttırabilir.

Cumhuriyetin kuruluşunda dillerden düşmeyen bir söz vardı:

Durmayalım, düşeriz!

Paniğe, aculluğa gerek yok ama Öcalan’n çağrısına karşı devlet partilerinin oyalama ve zamana yayma politikası durmak anlamına gelecektir.

Buna karşı tüm muhalefetin demokratikleşme ve barışçı çözüm çağrısıyla birleşmesi şarttır. Demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülmez, Kürt sorunu çözülmedikçe demokratikleşme olanaksızdır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.