Destekler, köstekler vd.

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Türk kadın hakları savunucuları arasında Jin Jiyan Azadî’de zorlanan hâlâ var; hâlâ sosyal medyada Türkçe hashtagler önde gidiyor. Amînî’nin kadınlığıyla Kürtlüğü hâlâ birbirinden ayrılıyor.

İran’da, Jîna Mahsa Amînî’nin (ahlâk/kılavuz) polis tarafından gözaltına alınıp katledilmesi dünya genelinde feminist olsun olmasın demokratik çizgide ısrar edenler tarafından tepkiyle karşılanıyor. Amînî’nin polis şiddetiyle öldürülmesi, İran’da rejim karşıtı gösterileri tetikler ve şiddetlendirirken, dünya genelinde protestolara destek mesajları birbirini takip ediyor.
 
İran’dan feministlerin çağrısıyla 2 Ekim’de dünya genelinde feministler ve kadın hakları savunucuları başta olmak üzere Jin Jiyan Azadî dediler – Türkiye sosyal medyasında ağırlıklı olarak Kadın, Yaşam, Özgürlükle ardından İngilizcesiyle, ardından Kürtçesiyle yazılan sloganı hep birlikte attılar. Hiç kimse için sır olmayan, Kürt kadın hareketinden öğrendiğimiz sloganı. Hiç kimse için sır olmayan, Jîna Mahsa Amînî’nin, hiç kimse için sır olmayan, Kürt kadın kimliğinin öldürülmesinde başörtüsü çeperleri kadar belirleyici olmasındaki gibi. Ya da Hülya Osmanağaoğlu’nun ifadesiyle ‘… uzun yıllardır hem Türkiye’de hem Kürdistan’da hem de tüm Ortadoğu’da sıklıkla kadın direnişlerinin dile geldiği slogan jin, jiyan azadî oluyor…’
 
Buna rağmen, Türk kadın hakları savunucuları arasında Jin Jiyan Azadî’de zorlanan hâlâ var; hâlâ sosyal medyada Türkçe hashtagler önde gidiyor. Amînî’nin kadınlığıyla Kürtlüğü hâlâ birbirinden ayrılıyor; kızkardeşlik sembolik olmaktan neredeyse çıkıp organikliğe dönüşüyor; kadınlıkla, etnik kimlik, yerel gerçeklikler arasındaki geçişken ve dinamik bağlantılar, kadınların akan varoluşuna dair bağlantılar ve bu bağlantılarla – bu bağlantılara rağmen değil – yerel, ulusal, uluslararası düzeyde dayanışma imkânları şık sözlerimiz olarak kalıyor; reddedilmiyor ve fakat belirleyici de olmuyor. 
 
Öte yandan, dünya genelinde kadınların katledilmesine karşı feministlerin ve kadın hareketlerinin eşzamanlı tepki koyuyor olmaları önemli; bunun yeni bir olgu olmaması daha da önemli. Kadınlar, feministler artık, etnik/dinsel kimlikleri, toplumsal statüleri ve politik duruşlarından bağımsız olmasa da salt şiddet karşısında değil ama özgürlük için de birlikte yürümenin daimi yollarını buldular. Henüz bir arada durmanın yolları olmasa da karşılaşmaların ve birlikte yürümenin yollarını… Onca bölünmeye, çekişmeye, ayrışmaya, kırılmaya tanıklık eden tarihimizde buluşabildiğimiz duraklar, an’lar az değil ve dayanışmamızın örnekleri azalmıyor, aksine artıyor. 
 
Bu artışta Kürt kadın hareketinin özerkliğinden vazgeçmeden feminist hareketle buluşma hamleleri, barış ve özgürlük önceliğiyle ortak eylem alanlarının yaratılmasında belirleyici oldu, olmaya devam ediyor. Ancak bu şekilde, bir Kürt kadının bir yerlerin doğusundaki dinci bir rejimde kolluk kuvvetlerine sağlanan ahlâkçı şiddet sarmalında katledilmesi bir yerlerin batısından çıkan desteğin kendi erilliğinde kaybolmasını sağlayabiliyor: Rock’ın efsanevi gruplarından Pink Floyd’un solisti Roger Waters’ın nereden geldiği pek bildik ‘kardeşliği ve gururu’ yaşadığını duyuyoruz. İran’da özgürlük mücadelesindeki kadınlara retorik desteğin eril versiyonuyla yeniden karşılaşırken; Waters’ın cesaretini bir kez daha sağlamasını yapmasına da tanık oluyoruz. ‘İran da olsam sizler kadar cesur olur muydum’ sorusunu kendine sorduktan hemen sonra kendi veriyor, yanıtı, ‘olurdum’. Bazı erkeklerin protesto için sadece gitar çalmaları yetiyor.  
 
Oysa Waters biraz bakınsa, kendi dışındakilere kulak verse, kadınlardan gelen destek seslerinin nasıl bir kızkardeşliğe işaret ettiğini duyabilecek. Sezen Aksu’dan Angelina Jolie’ye uzanan yelpazede kadınlar gururlanma kibrinden imtina ederek, kimseden rol çalmaya meyletmeyerek, cesarette kimseyle yarışmaya kalkmadan sembolik/retorik – bohçalarında – ne tür destek varsa onu gönderiyorlar, İran’a…
 
Bize de sorması kalıyor; söz gelimi, ABD’de kadınlar kürtaj karşıtı yasal düzenlemelere karşı yürürken, Siyahların gündeliği polis şiddetiyle çizilirken, Trump faşizmi hâlâ bir tehditken, İtalya’da faşist parti iktidara gelirken, faşist partilerdeki kadınların işlettikleri eril pazarlığın en yakın örneği olarak Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Erkek Kardeşleri partisinin başında yürüttüğü seçim kampanyasının önemli bir ekseni olan LGBTİ ve toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığı apaçıkken ve daha nicesinde oraların doğusundan neden destek mesajları bunca cılız, görünmez kalıyor? Sahi, oralardan neden destek talebi gelmiyor? Ya da geliyor da bizler duymuyoruz muyuz?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.