Devrimci değişimi çalma hamlesi 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Derin Türk devletiyle ABD’nin derin devleti arasında bu rejimin kaderi hakkında gizli görüşmelerin yapılmadığını söyleyecek tek bir analiz ustası yoktur. Bu gizli görüşmeler asıl teslim olma müzakereleridir. 

Hilekar esnaf kafasıyla New York’ta yapılan gürültülü kampanya AKP rejiminin çöküşünü haber verircesine iflasla sonuçlandı. “Türkevi” adı altında dikilen gökdelen haliyle gökdelenler şehri New York sakinlerinin dikkatini çekmedi. Erdoğan için birilerinin yazdığı kitapla ilgili şaşaalı ışıklarla yapılan reklama dönüp de bakan bile olmadı.  

Sonunda da Erdoğan, haftalardır lobiciler ve resmi heyetlerle yapılan çalışmalara rağmen ABD Başkanı Biden ile görüşemeden, kös kös Türkiye’ye döndü.  

Bir süreden beri Türk devletinin 3. Dünya Savaşı denilen savaşta yenildiğini ve yıllar süren zig zaglardan sonra ABD’ye, Brüksel’de yapılan NATO Zirvesinde resmen teslim olduğunu yazıyorum.

Erdoğan’ın New York fiyaskosundan sonra yaptığı Cuma namazı sonrası konuşma kafaları karıştıracak nitelikte. Konuya kendime göre açıklık getireceğim: 

Türkiye değil de, Erdoğan ve kafadarları ABD için “saygın bir müttefik” değil, sonunda ABD’ye boyun eğmiş, sefil ve müflis bir siyasi ekiptir. Uğradıkları aşağılayıcı muamele bundan dolayıdır.

Derin Türk devletiyle ABD’nin derin devleti arasında bu rejimin kaderi hakkında gizli görüşmelerin yapılmadığını söyleyecek tek bir analiz ustası yoktur. Bu gizli görüşmeler asıl teslim olma müzakereleridir.  

Bu müzakerelerde her şeyden önce Erdoğan ve yakın çevresinin üstü kesinliklikle çizilmiştir. Artık bu gibi gizli görüşmeler Erdoğan sonrasıyla ilgilidir.

Bu görüşmeler CİA ile MİT arasında hiç kimsenin burnunu sokamayacağı gizli kanallar vasıtasıyla yapılır. Geçmişte olduğu gibi ne olup bittiğini hükümetlerin, şimdi ise Saray’daki çürümüş unsurların ruhu bile duymaz.  

15 Temmuz çakma darbesi, ABD açısından NATO’cu orduya dayanarak darbe imkanını büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Ancak, NATO’cu generalleri ve kurmayları hapse atan bu ordu, savaşta yenilginin en ağır sorumluluğunu taşıyor. Ve şu anda Pentagon’dakiler Türkiye’yi yeni soğuk savaşa angaje ederken şimdiki ordu enkazından yeni bir yapının nasıl inşa edileceğini Hulusi Akar’la konuşuyor olmalıdırlar.  

Erdoğan sonrasının şekillenmesinde asıl rol, öyle görünüyor ki, hem Türk devlet cihazının, hem de ABD devletinin desteğini alan Akar ve Hakan’a ait olacak. Bunlar Türkiye’nin siyasi yapısında “restorasyonun” esaslarını hazırlamada belirleyici rolü oynayacak. Ve sanırım oynamaktalar.  

İyi de, New York dönüşünde Erdoğan’ın yeniden Rusya kozunu öne sürmesini, ABD’ye açıkça kafa tutmasını nasıl yorumlamalı? 
Erdoğan’ın “işi” bitmiş olmakla birlikte, bu saptama, onun ve suç ortaklarının sonuna kadar direnmeyecekleri anlamına gelmiyor.

Rejim, jandarma ve polisteki unsurları, kendine bağlı silahlanmış milisleri, iktidarda olmanın imkanları ile ömrünü uzatmaya ve iktidara gelecek olanların hesap sorma ihtimalini bertaraf etmeye çalışacaktır. Bunu da zaten yapıyor.

Erdoğan sonrası hazırlıkları öyle tereyagından kıl çeker gibi sonuca ulaşmayacak. Türkiye bu süreci büyük olasılıkla çok önemli krizlerle yaşayacak.

Biden’ın eli ne kadar Türkiye’nin içindeyse Putin’inki de öyle Türkiye’nin içindedir. 

Kesin olan şu: Önümüzdeki siyasi yapılanmada artık Erdoğan olmayacak.  
Benim tahminim, Türk devleti ve sermayesi, aynı zamanda ABD ve Batı dünyası yeni soğuk savaşın eşiğinde Türkiye’de bir

“restorasyon” dönemini adım adım inşa edecek.

Büyük olasılıkla Millet ve Cumhur partileri “ortak adayda” uzlaşacak, HDP dışında büyük ihtimalle “milli bir koalisyon” kurulacak.  

Daha şimdiden bazı işaretler ortaya çıktı. Ben,Akit Gazetesinin başyazarıAbdurrahman Dilipak’ın dünkü yazısından bir alıntı yapacacağım: 

“Görünen o ki, o karanlık el Türkiye’de siyasi hayatı atomize edecek. Hedefte Akparti de, CHP de, diğer partiler de var. Dilerim ilk seçimde sonuç İsrail seçimlerindeki gibi olmaz. Aslında Akparti de, CHP de aynı delikten ısırılıyor, üslup açısından benzer söylemlere sahipler: Akparti CHP karşıtlığı, CHP Akparti karşıtlığı ile kendini öne çıkarıyor. Bu sadece Akparti-CHP için böyle değil, sağ da, sol da, liberaller de, demokratlar da, ulusalcılar da, kemalistler de aynı hastalıkla maluller. Oysa birbirlerine karşı kazanacakları bir zafer yok, birlikte kazanacakları bir zafer var.” 

Daha önce de yazdım. Bu cümleler bir “ihtimali” vurguluyor. Bu ihtimal halkın elinden gerçekten demokratik bir devrimci gelişmeyi “çalma” ihtimalidir.

Onu deşifre etmek, ya bu ihtimali bertaraf etmeye yolu açar ya da gerçekleşse bile örneğin HDP’yi bu sinsi alternatife karşı mücadeleye hazırlamış olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.