Devrime rağmen kısa ve öz konuşmak

Selim FERAT yazdı —

  • Dağlardaki, giderek şehirlere kurulan “portatif okullar”da devrim çocuklarına çok iş yapmayı, az ve öz konuşmayı öğretti. Bunun en canlı ve günümüzdeki örneği Rojava.

Rojava’daki tarihi kırılmanın ya da toplumsal devrimin 10’uncu yılında gözlemliyor ve dinliyoruz:
Çok iş yapanların, kısa ve öz konuşmaları beni 80’li yılların ikinci yarısına götürdü.

Belki de bir emekleme dönemiydi.

Ama, devrimsel gelişmeler ve bugünü görüntülemek açısından yeniden çekilmesi gereken bir resim karesi:
Devrimin ilk baharında, 80’li yılların ikinci yarısında, devrime dair çok konuşulurdu.

Biraz da söz enflasyonu gibi bir semptomla karşı karşıyaydık.

Devrimi fiili başlatan Eruh ve Şemdinli kanadındakiler, minareden okudukları bildiriyi, kısa ve öz tutmuşlardı.

Onlar kenti terkedip gittiklerinde, geriye kalanlar, bir toz duman yığını içinde, yol yordam aramaya koyuldular.

Kentlerle dağlar arasında kurulacak organik ilişkiler, örgüsü hala belirgin olmayan bir geleceğe işaret ediyordu.

Devrime dair iş bölümünün hala raya oturmadığı bir dönemden bahsediyorum.

Devrime start heyecanıyla uyanan, toplumsal hücreler hareketlenmiş ve görev dağılımından hala bahsedemeyeceğimiz bir dönemde, herkes kendiliğinden görevliydi.

Toplumun hücresi olan her birey gösterdiği çabanın bir yararının olacağından hareketle bazen azami faaliyetlerde bulunuyor, bazen yanlışlar üzerinden “devrim tahsili” görüyor gibiydi.

Propagandistler, bu devasa yükün altından kalkmak için, nerdeyse dili yeniden öğreniyor gibiydiler ve frensiz bir konuşma akışını durduracak maharetten yoksundular. 

Dağlardaki, giderek şehirlere kurulan “portatif okullar”da devrim çocuklarına çok iş yapmayı, az ve öz konuşmayı öğretti.

Bunun en canlı ve günümüzdeki örneği Rojava.

Rojava Devrimi’nin 10. yılında, kendisini “Yasin” olarak tanıtan, isimsiz bir kahramanın ANF’ye yansıyan video konuşmasını dinliyorum.

Sade bir Kürtçeyle, Rojava Devrimi’ni bir mucize, toplum, kadın ve bir dil devrimi olarak tarif etmesini, işin özüyle ilgili bir başlık olarak alıyorum.

Kadınların DAİŞ’e karşı “özel bir tarih yazdıklarını” ve Rojava Devrimi’nin dünyaya örnek olduğunu belirtmesi, abartıdan uzaktı. Ne söylediğini biliyor ve kendinden emin konuşuyordu.

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl ise projelerinin “demokratik bir devrim” olduğunun altını çiziyordu.

Önemli bir başlığı ise, Rojava Devrimi‘nin gençliğin katılımı ve öncülüğüyle yeni bir ivme kazandığı ve 19 Temmuz’da Kobanê’de başlatılması kararının alındığıyla ilgili görüşü.

İşin özü halk. Yani herkes (genç, yaşlı, kadın, çocuk).

80’li yılların ikinci yarısında olduğu gibi, Xelîl de kendilerine “6 ay bile dayanamazsınız” dendiğini aktarıyor. 

Xelîl umutlu: “10 yıl geçti üstünden ve gün geçtikçe büyüyor ve gelişiyor.”

Türkiye’nin Rojava Devrimi’ne saldırı gündemi, devrimin tecrübelerini devralanları yakından ilgilendiriyor.

Biden’in Kürtler’e Trump’dan daha çok ihanet ettiği görüşlerinin aktüel olduğu son günlerde, gücünü halktan alan Rojava

Devrimi’nin öncüleri sözü devraldılar.

QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi, Türk devletinin Rojava’ya bin 360 saldırı gerçekleştirdiğini belirterek ekledi: “Halkımız da gücünün yanında olmalıdır. Hep birlikte direnmeliyiz. Sonuna kadar halkımızla birlikte mücadele edip ve bu savaşı bitireceğiz.” 

Mazlum Abdi’den Erdoğan’a giden mesaj ise şöyle: “Şam hükümet güçleri de dahil, tüm Suriyelileri bu savaşta karşılarında bulacaklar.”

Devrime rağmen, kısa ve öz konuşmak, karamsar olmamak için çokça büyük bir gerekçe!

Selimferat@web.de 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.