Edebiyat ve sinemanın Hizbullah’a dair hafıza körlüğü

İlham BAKIR yazdı —

  • Kürtlerin Hizbullah’a, Hizbullah’ın devlet tarafından nasıl bir vahşet ve tedhiş örgütü olarak kullanıldığına ve bunun şimdiki siyasal uzantılarına dair bir güçlü hafıza kurması bugün Hizbullah ile kurulan ittifakın gerekçelerini bize açıklayabileceği gibi devletin bu tür tüm ilişkilerini teşhir etmede son derece önemlidir.  

Türkiye’de sanatın, edebiyatın, sinemanın sosyal, siyasal, toplumsal olaylarla ilgili verdiği refleks oldukça zayıftır. Hele güncel refleksten söz etmek çok da mümkün değildir. Bu durum sanatsal ürün vermede ciddi bir reflekssizlik olmasının yanı sıra sanatçıların duruşunda, tavır alışında da aynı uzak kalışı görmek mümkündür. Dolayısıyla bu alanda Türkiye Sosyolojisini siyaset bağlamında ele alan, analiz eden, estetik yoruma tabi tutan bir külliyat yoksunluğundan, bir çöl ikliminden bahsetmek mümkündür. Cumhuriyet’in kurucu tekçi, aydınlanmacı, faşist ulus devlet ideolojisi, cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılında bu meseleye oldukça önem atfetmiş, sanat ve edebiyatı, bu kurucu ideolojiye zemin sunma, geniş kitlelere ulaştırma, propaganda etme anlamında oldukça etkili kullanmıştır. Fakat özellikle bu dönem ve bu dönemde oluşmuş edebiyatı takip eden dönemdeki edebiyat eserleri estetik derinliği olmaktan ziyade çok fazla kaba propaganda yapan üretimler olarak öne çıkmışlardır. Estetik derinlik kazanmış, uluslararası anlamda edebiyat camiasında da muteber olmuş eserler daha çok sol sosyalist çevrelerin üretimleri olmuştur. Bugün de Türk edebiyatı yahut Türk sineması dendiğinde bu sol sosyalist çevrelerin üretimleri çok ağırlıklı olarak kendini göstermektedir.

Türkiye’deki Kürtler ise müzik, edebiyat ve son dönemde de özellikle sinemayı sosyal, siyasal mücadelenin çok önemli bir parçası olarak görmüş, tüm baskı ve engellemelere rağmen bu alanlarda önemli bir üretimin sahibi olmuşlardır. Güncel siyasete refleksin de bu alanlarda güçlü olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Türkiye’deki son seçimler dolayısıyla kimlikler üzerinden muazzam bir kutuplaşmanın özellikle iktidar bloğu tarafından derinleştirildiği, safların giderek bir yandan dehşetengiz bir şekilde bulanıklaştığı ama bir yandan da güncel siyasi çıkarlar babında oluşan ittifakların da kendi içlerinde tüm çelişkilerine rağmen sıkı sıkıya birbirlerine bağlandıkları dönemden geçiyoruz. Aslında ana gücünü Kürt siyasi hareketinin oluşturduğu “Emek ve Özgürlük Bloku” dışında neredeyse tümü sistem içi olan işbirlikleri ve ittifakların kendi içlerinde de yumuşak karınları Kürtler. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayına kerhen ve taktiksel olarak desteğini açıklayan HDP üzerinden millet ittifakı hedef alınırken, millet ittifakı da HÜDAPAR ve Hizbullah üzerinden Cumhur İttifakı’nı hedef alıyor. Hizbullah’ın kanlı ve dehşetengiz geçmişinden ziyade Kürtlükle ilintisi üzerinden hedef alınışı her iki blokta da Kürtlere dair seçim sonrası yaklaşıma dair ipuçları veriyor aslında. Bu ittifakların tümünün içerisinde aslında HÜDAPAR’ın dolayısıyla Hizbullah’ın ittifaka dahil edilişindeki asıl muradın tıpkı DAİŞ vahşetinde görüldüğü üzere muhalefet üzerine, özellikle de Kürt muhalefeti üzerine Hizbullah’ın dehşet dönemi imgesi ile baskı kurmaktır. Elbette bu sadece geçmişe dair bir vahşet imgesini kullanmakla sınırlı kalmayacak icap ederse, ki büyük ihtimalle icap edecek, bu “domuz bağı” vahşeti ile simgeleşmiş şiddeti yeniden Kürt muhalefetine, sol sosyalist muhalefete karşı kullanmak üzere bir işbirliği yapılacaktır.

Yazının maksadı siyasal ve toplumsal olaylarda özellikle güncel alanda Kürt edebiyat ve sinemasının verdiği refleksten ve üretimlerden söz etmekti. Yetmişli yılların sonundan itibaren Kürt coğrafyasında boy veren ve doksanlı yıllar boyunca yüzlerce Kürt yurtseverini katleden bu kanlı Hizbullah örgütüne dair şimdiye kadar Kürt cenahında elle tutulur bir romanın yazıldığına, bir sinema filminin, bir belgesel filmin yapıldığına tanık olmadık. Mehmet Kurt’un  “Din, Şiddet ve Aidiyet Türkiye’de Hizbullah” adlı araştırma ve analiz kitabı ile Ruşen Çakır’ın “Derin Hizbullah” adlı kitapları dışında da DAİŞ’in doksanlardaki lokal bir benzeri olan bu vahşet örgütüne dair yayınlanmış doğru dürüst bir çalışma yok. Bu hafızasızlık, bugün iktidarın dinci kanadı ile milliyetçi kanadının, bu örgütü aklamaya, yerli ve milli ilan etmeye ve iktidar ortağı yapmaya imkan sunuyor. Kürtlerin Hizbullah’a, Hizbullah’ın devlet tarafından nasıl bir vahşet ve tedhiş örgütü olarak kullanıldığına ve bunun şimdiki siyasal uzantılarına dair bir güçlü hafıza kurması bugün Hizbullah ile kurulan ittifakın gerekçelerini bize açıklayabileceği gibi devletin bu tür tüm ilişkilerini teşhir etmede son derece önemlidir.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.