Faşizmin tükenişi
Cihan DENİZ yazdı —
- HDP karşısında söyleyecek sözü olmayan iktidar, çareyi kendisi için en büyük tehdit olarak gördüğü HDP’yi kapatma ve siyasetçilerini de cezaevine atmada aramaktadır.
Faşizmin zulmü, gaddarlığı karşısında çok sık ettiğimiz bir laftır "Sözün bittiği yerdeyiz."
Ama çok büyük bir yanlıştır bu. Ezilenler için sözün bittiği yer asla gelmez. Ezilenler oldukça, ezilenlerin ezenlere karşı direnişi oldukça söz ezelden ebede baki kalacaktır ve ezilenler her zaman sözün başında olacaktır. Çünkü ezilenler için hakikatin taşıyıcısı olan söz, yaşamın hiçbir karanlığın alt edemeyeceği, en zifiri karanlıkta bile parlamaya devam edecek olan kaynağıdır.
Ve bunu, yani hakikatin taşıyıcısı tek bir sözün bile sonlarını getirme gücüne sahip olduğunu en iyi faşizmin kendisi bilmektedir. Bu yüzden de sözden ödleri kopmaktadır. Nafile olsa da, hakikati ve onun taşıyıcısı sözü boğmak için ellerinden geleni yapmaya çalışmaktadırlar.
Ezilenler asla sözün bittiği yere gelmez ama faşizm ve diğer tüm baskıcı rejimler için hakikatin taşıyıcısı bir söz asla yoktur. Onlar için sadece yalan, çarpıtma, demagoji vardır. Ağızlarından tek bir doğru söz çıkmaz. Tek dertleri varlıklarını borçlu oldukları iktidarın devamı için her türlü yalan ve dolanla halkları, ezilenleri kandırmak ve bu şekilde onları kendi taraflarında tutmaya çalışırlar.
Ama yalanın da, çarpıtmanın bir sonu vardır. Gün gelir artık ne arkasına sığınabilecekleri süslü sözler kalır ne de yalanlarına inanacak insanlar.
Türkiye’de faşizm artık bu noktaya gelmiştir. Onlar için gerçekten "söz" bitmiştir. O hale gelmişlerdir ki, artık promter olmadan, önceden hazırlanmış yalanlar olmadan tek kelime konuşamamaktadırlar.
Bunlar olmadan konuştuklarında ise, örneklerini artık çok daha sık görmekte olduğumuz gibi, zihinlerine işlemiş anlamsızlık ve karanlık dil sürçmeleri olarak kendini dışarı vurmaktadır.
Bir iki gün önce Trabzon’da bir çocuğun kürsüye çıkartılarak CHP Genel Başkanı’na hakaret ettirilmesi, faşizmin söyleyecek sözü ve ağzından çıkanların inandırıcılığı kalmadığı için bir çocuğun ağzından çıkanlara muhtaç hale geldiği dışında bir anlam taşımamaktadır.
Ama daha da önemlisi, dün yalanlarına, çarpıtmalarına inanan bir kesim varken bugün artık ondan da bahsetmenin imkanı kalmamıştır. Dün onlara gözü kapalı inananlar bugün, dün söylenen yalanların sebep olduğu krizler nedeniyle yoksullaştıkça, yoksunlaştıkça artık kulaklarını bu yalanlara kapatmakta ve gerçek sözün arayışına girmektedir.
Dedik ya bunun en çok, belki de bizlerden bile çok bizzat faşizmin kendisi farkındadır. Artık söyleyecek "sözleri" yani yalanları pek kalmadığından, kimse eskiden olduğu gibi yalanlarında inanmadığından, çareyi ezilenlerin ve kendisine muhalif olanların sözünü boğmaya, onları söz söyleyemez hale getirmeye çalışmaktadır.
Hatta artık iş dil koparmaya kadar gelmiştir. İktidarın en tepesindeki kişinin Sezen Aksu’nun yıllar önce yaptığı bir şarkıda geçen sözlerin troller tarafından tam da şimdi gündeme taşınması üzerine sarf ettiği "O dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir" şeklindeki sözlerin dini hassasiyetle açıklamaya en saf olanlar bile inanmaz.
Demokrasinin kırıntısının bile olduğu bir ülkede o ülkenin başının böyle bir açıklama yapamayacağını söylemek, bugün Türkiye’si için bir saflık olacağından onu da bir kenara bırakalım. Bu açıklama, kendisi artık söz söyleyemez haline gelmişken, sözü olanlara yapılmış açık bir tehdittir. Topluma "benim sözüm kalmamışsa, siz de konuşamazsınız" mesajı verilmektedir.
Yine geçen gün basın kuruluşlarına yönelik yayınlanan sansür genelgesi de aynı bağlamda değerlendirilmelidir. Burada da amacın ne olduğunu aslında kimsenin bilmediği "milli ve manevi değerler" olmadığı açıktır. Amaç bir kez daha kendisi ne "milli" olan ne de herhangi bir "manevi değere" sahip iktidarın yalanlarına ve çarpıtmalarına karşı çıkan seslerin bastırılmasıdır. Her türlü baskıya, ayak oyununa rağmen sözünü söylemeye devam eden basın yayın kurumları hedef alınmaktadır.
HDP’ye açılan kapatma davası da bu söylediklerimizden bağımsız değildir. İktidar hakikatin taşıyıcısı olan sözün en örgütlü sözcüsü HDP’yi hedef alarak bir kez daha aslında kendi acizliğini ortaya koymaktadır.
HDP karşısında söyleyecek sözü olmayan iktidar, çareyi kendisi için en büyük tehdit olarak gördüğü HDP’yi kapatma ve siyasetçilerini de cezaevine atmada aramaktadır.
Özcesi iktidar; sanatçısından aydınına, gazetecisinden siyasetçisine toplumun tüm kesimlerine karşı açık bir savaş içine girmiştir. Yapılacak ilk seçimi kazanmak ve iktidarını devam ettirmek adına son bir oyun oymaktadır; hiçbir hukuki, ahlaki değere bağlı kalmadan ezilenlerin, muhaliflerin sesini ne şekilde olursa olsun boğmaya çalışmaktadır.
Buna karşı yapılacak olan ise, bedelinden korkmadan sözü olanca gücümüzle haykırmaktır. Öyle bir haykıralım ki; dün duymayanlar, kulak vermeyenler bile sözümüzü duysun. Bunu yaptığımızda göreceğiz ki en büyük korkusu söz ve ışık olan faşizmin sadece sözü/yalanı değil, aynı zamanda vakti de tükenmiş.