Gazetecilere saldırı/ Terör listesi

Selim FERAT yazdı —

  • Erdoğan’ın NATO provokasyonu, PKK’nin “terör listesi”nden çıkarılmasına yol açarsa, sürpriz olmaz. Finlandiya’da Sol İttifak’ın çağrı yaptığı gün, Istanbul’da bir araya gelen binlerce kişi “selam selam İmralı’ya bin selam” sloganlarıyla yürüdü.

Türkiye, Kürdistan’ın Başkenti Diyarbekir’de 20 gazeteciyi gözaltına aldı.

Gerekçesiz mi tutuklandılar?

Gerekçe, susmadıkları.

Başka bir gerekçe susturulmak istenenlerin sesi olmaları.

Daha başka bir gerekçe ise, Kürdistan’da gazeteci olmaları.

Alman Gazeteciler Birliği Başkanı, Alman Hükümetinden, Erdoğan’ın gazeteci avı yapmasının hoşgörüyle karşılanmaması çağrısında bulundu.

Zannediyorum gazetecilerden kasıt ya Kürdistanlı ya da Türkiye’deki devrimci gazeteciler.

Zaten kimse Ahmet Hakan ya da Ertuğrul Özkök’ün tutuklanacağından hareket etmiyordu. 

Basın özgürlüğü, insanca yaşam, onur ve kadın özgürlüğü gibi temalar Kürdistan konteskindeyse, Kürdistanlılara kötünün daha kötüsü kanıksanılmak istenir.

Mutlak red politikasının yaptırımı, mantığın da mutlak reddidir.

Türk devletinin Mustafa Kemal’e dayalı mirası bu oldu.

Tayyip yada Kemal’in bunu değiştirmeleri mümkün mü?

Gazetecilerin susturulmasının tercümesi: Tayyip ve Bahçeli konuşsun olarak tercüme edildi. Yerinde bir çıkarım.

Tutuklama, Finlandiya’daki Sol İttifak’ın, PKK’nin Avrupa Birliği “terörist örgütler” listesinden çıkarılmasını talep etmesinden dört gün önce 8 Haziran günü gerçekleşti.

Namlular geri tepiyor; Erdoğan’ın NATO provokasyonu, PKK’nin “terör listesi”nden çıkarılmasına yol açarsa, sürpriz olmaz.

Finlandiya’da Sol İttifak’ın çağrı yaptığı gün, Istanbul’da bir araya gelen binlerce kişi “selam selam İmralı’ya bin selam” sloganlarıyla yürüdü.

Dönüşüm döneminin ayak sesleri gelmeye başladı; Erdoğan’ın Kürdistan’ın kalbine dokunması zorlaşıyor.

Rojava’ya saldırısı bir yılan hikayesine dönüştü.

Son çıkan haberlerde, Rojava’ya saldırının ilk amacı, örgütlere karşıymış.

İkinci amacı bir devlet kurulmasını önlemek;

Üçüncü amacıysa, Rojava’ya Suriyeli mültecileri yerleştirmekmiş.

Özetlersek; Türkiye Rojava’yı işgal ettikten sonra, oraya Kontrgerilla yönetiminde, Kürt’süz “sömürge kentleri” kurmak.

Başlıklarda değişiklik olsa da, Türkiye perde arkasında pazarlığa devam ediyor ve Rojava kaybederse kazanacağını düşünüyor. 

Rojava’ya dokunan yanar, Zap’ta olduğu gibi.

Kolonilerde bir giz var, bir yerde, bilmediğiniz,  anlamadığınız insanların bilinci ve inançlarında, direnişlerinde boğulur gidersiniz.

Özellikle Rojava bağlamında kuşku duyuyorum:

Tayyip’in şuuru yerinde mi?

Kobanê’de kaybeden bu güç, Kobanêleşen bir Rojava’da nasıl kazanacak?

Eğer varsa, tek şansı savaş çıkarmak olduğunu kanıksayan Erdoğan, kısır bir döngüye girdi.

Eğer birileri Erdoğan’ın Rojava veya Yunanistan’da savaş çıkarırsa, belki de bir şans yakalayacağını iddia ediyorlarsa, bu tarihi bir yanıltma olur.

Erdoğan Kürdistan’a dokunursa, kesinlikle ve tamamen kaybedecektir.

Onyıllardır Kürdistan’ı insan avına açık topraklar haline getiren Türk yönetimleri kaybettiler.

Erdoğan’ın sonu da böyle olacak.

Erdoğan, Kürdistan ve Kürdistan halkları önünde diz çökmeli ve özür dilemelidir.

Erdoğan, bu özürden sonra, Şengal’e gitmeli ve Êzîdi Mîr’lerinin ellerini öpmelidir.

İnsanlık suçu işleyen bu adamın Van’da ne işi var.

Diyarbekir’e yaptığı tarihi ziyaret, neredeyse siyasi hayatına mal oldu. Tayyip’in düşüşü, Mesut Barzani’yle Diyarbekir buluşmasıydı.
Daha da beter olsun! 

Selimferat@web.de 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.