Hakikat ve özgürlük yoldaşlığı -1
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Şimdiye kadar ilan edilmediği için iletemediğimiz başsağlığı dileklerimizi tüm saygımızla değerli ailelerine iletiyoruz. Onların onurlu duruşundan büyük moral aldığımızı bilmelerini istiyoruz.
- Kendi yaşamlarıyla, hakikat ve özgürlük yoldaşlıklarıyla kendilerini anlattılar zaten. Bize düşen onlardan öğrendiğimiz hakikat ve özgürlük yoldaşlığına layık olmaktır.
12. Kongre, duygu yoğunluğunu anlatmaya dilimizin yetmeyeceği kadar tarihi bir kongreydi. Herkesin boğazının düğümlendiği anlar Fuat ve Rıza yoldaşlardan bahsedildiği anlardı. Onları anmak kolay değildi. Şimdi de yıllardır yaşadığımız bu acıdan bahsetmek kolay değil.
Avrupa’daki anmada ailelerinin söylediği gibi “biz 7 yıldır bu acıyla yaşıyoruz!” Yine en anlamlı ve duyarlı yaklaşımı kendileri gösterdi: “Önder Apo şimdi ne kadar zorlanmıştır? Biz onu düşünüyoruz!”
Önder Apo ile yola çıkan ilk yoldaşlar için duygularımızı dile getirmek, hissedilen acıyı anlatmak ve hak ettikleri gibi anlamlandırmak gerçekten bizi çok aşıyor. Önder Apo ilk büyük şehidimiz Haki Karer’in anısına Parti kuruluşuyla cevap verdi ve ondan sonra da bu bir geleneğe dönüştü. Şehitlerin anısı karşısında en değerli duyguları, büyük düşünce gücü ve hamlelerle yansıttı. Bugün içerisinden geçtiğimiz sürecin sembolleri barış ve demokrasi şehidi Sırrı Süreyya Önder ile birlikte onlar oldular. Kongre onlara ithaf edildiği gibi Demokratik Toplum inşası da onların yol göstericiliğiyle gerçekleşecektir.
Şimdiye kadar ilan edilmediği için iletemediğimiz başsağlığı dileklerimizi tüm saygımızla değerli ailelerine iletiyoruz. Onların onurlu duruşundan büyük moral aldığımızı bilmelerini istiyoruz.
Bazı aileler bu hareketin ilk aileleridirler ve onlara ne kadar saygımızı sunsak azdır. Üstelik Fuat ve Rıza yoldaşları tanıdığımız kadar, görüp görmediğimiz aile çevrelerini de tanıdık; onların anılarını dinledikçe onlarla aynı duyguları yaşadık.
Bundan 15 yıl önce Avrupa’ya gitme durumumuz gündeme geldiğinde oraların zorluğunu konuşurken Heval Rıza “merak etme seni Xezal ablaya emanet edeceğim!” demişti. Esprili, içten paylaşımların olduğu ve en önemlisi de Özgürlük Hareketi’nin ilk kurucuları arasında olan yoldaşların anısı önünde sadece başımızı eğmiyor, onlara olan can ve özgür yaşam borcumuzu sonsuz bağlılıkla dile getiriyoruz. Onların anısı inancımızı, karar ve iddiamızı pekiştirmiştir. Bunu böyle anlamayanlar bu hareketi ve yoldaşlığımızı hiç tanımamış, anlamamış demektir.
Bugüne kadar insan hayatını önemsemeyenlerin, her kaybı adeta su içer gibi içine sindirenlerin anlayacağı durumlar değildir bunlar. Bu nedenle onların ne dediğinin kıymeti yoktur. Yine bu süreçte, provokasyon çadırında beslenip bize dil uzatmayı marifet sayanlar bu büyük şehitlerimizin ailelerinin kıymetli duruşuna bakıp utanmalıdır. Hiçbir şeyden anlamıyorlarsa Ebu Cehil misali rasgele ve sorumsuzca konuşmak yerine Devlet Bahçeli’nin Önder Apo’ya şükranlarını sunmasından ders çıkarmalıdırlar.
Daha önce Tuzluçayır’da taziyelere gittiğimizde her seferinde aile ortamında gördüğümüz hep aynı saygın duruştu. Tüm ailelere örnek olacak yaklaşım bu iki büyük şehidimizin ailelerinin duruşudur. Bu da yeni dönemde değerlerimize daha güçlü sarılma ve acılarımızı güce dönüştürüp demokratik toplum inşasına yöneltmeye vesile olacaktır.
Biz bu acıları anlatamayız, dedik. Hele ki onları anlatmanın hakkını hiç veremeyiz. Ama çok anlatılacaklar; en çok anlatılacak ve anılarıyla da asırlarca rollerini oynayacak olan yoldaşlar olduklarını da biliyoruz.
Her iki yoldaşı görüp de anı biriktirmeyen yoktur. Heval Fuat, Önder Apo’nun savunmalarını redakte ederken bulunduğumuz kampa gelmişti. Bir süre çalışmasını orada yürüttü. Henüz 2011 yılının yaz aylarıydı ve savunmaları 52. kezdir okuduğunu söylemişti. Savunmalara ne kadar çok odaklandığını herkes biliyor. Ancak öyle bir an vardı ki Önder Apo’nun emeklerine layık olmanın, savunmalara hassas yaklaşmanın nasıl olduğunu başka bir açıdan görmemizi sağlamıştı.
Akşama doğru kampımız intişara çıkmış, olası saldırılara karşı tedbir alınmıştı ki beklendiği gibi roketler, katyuşalar yağmaya başlayınca kampta birkaç arkadaş yalnız kalmıştı. 80 kadar arkadaşımız güvenli alanlara dağılmıştı. Gitmemiş olan ise Heval Fuat’tı.
“Şu paragrafı da okuyayım. Gideriz!” dediğinde etrafımız vuruluyordu. “Heval Fuat kampımız vuruluyor, gidelim!” dediğimiz halde “tamam şu cümleyi de bitireyim, ondan sonra!”
Biz ısrar ediyoruz “Heval kampın içi vuruluyor!” Biz onun için endişeleniyoruz, O halen okumayı ve redakte çalışmasını sürdürüyordu. Hemen yanı başımıza düşen roketin patlama sesiyle ancak ikna oldu, “galiba burayı vuruyorlar, gidelim” dedi ve böylece alandan çıkarabildik. Etrafımız alev alev yanıyor ama Heval Fuat o ortamda bile çalışmasını yarım bırakmıyordu. Gamsızlık değil, büyük bir tecrübenin hissiyatı ve çalışmasına odaklanma vardı.
O günleri hep savunmalara yaklaşım şeklinde andık ama o olayın hemen ardından bir de onun en eski yoldaşlarından Heval Cuma’ya durumu anlattığımızda baktık ki arazide olup biten her şeyden haberdarmış. Meğerse kampımız vurulurken hemen o an dayanmamış, durumu anlamak için bizzat üstümüzdeki tepeye kadar gelip kontrol etmiş! Bu da onlar arasındaki yoldaşlığı gösteriyordu.
Aynı hassasiyet Heval Rıza için vardı. Onları koruyalım derdik ama her zaman, her an onlar bizi korurdu. Onların her anısı bizim için derslerle doludur ve demokratik değişim-dönüşüme ve geleceğe yön vermektedir.
Devletçi-iktidarcı bürokratik zihniyetle demokratik komünal zihniyetin farkını onları gören herkes anında anlıyordu.
On yıl önce Afrika’dan bir belgeselci ve bir de sinemacı gelmişti. Aynı akşam Heval Fuat ile tanıştıkları gibi gece aynı odada uyudular. Sonraki gün ayrılırken yaşlı belgeselci dostumuz dedi ki: “Siz gerçekten devrimcisiniz! Buraya gelirken dedim ki Kürdistan Federasyonu kurulmuş, bölge başkanı çok eski dostumdur, uzun yıllardır görmemişim. Şimdi gerillaları ziyaret ettiğimi duyarsa, kendisine uğramadığım için gücenebilir. Ona da bir merhaba edeyim. Ama ne gezer! Onunla görüşebilmek için üç ayrı bakanlığa gittim; görüşebilmek bir yana mektubumu bile ulaştıramadım. Anladım ki kendini devlet yerine koymak ve bürokrasi böyle bir şey! Fakat televizyonlarda gördüğüm Heval Fuat’la sohbet edince, aynı odada uyuyunca ve yaşamınıza tanık olunca sizin devrimciliğinize inandım. Tek ricam bir gün siz de onlara benzemeyin! Bu devrimci duruşu koruyun, her şeyi başarırsınız.” Heval Fuat’ın birkaç saatlik sohbeti ardından ulaştığı sonuçlardı bunlar. Heval Rıza’nın da misafirlerini nasıl ağırladığını ve doğal üslubuyla ne kadar çekici olduğunu herkes biliyor. İşte bu kadar emek ve çaba bu beklentilere yanıt olmak içindir.
Bürokratlaşmak Heval Fuat ve Heval Rıza’nın anısına ters düşmektir. Bu büyük komünarların ruhuyla demokratik toplumun inşasına yönelmek, sosyalistçe yaşamak, toplumsallaşmak bugün içerisinden geçmekte olduğumuz kapı eşiğini başarıyla aşmamızın güvencesidir.
Kendi yaşamlarıyla, hakikat ve özgürlük yoldaşlıklarıyla kendilerini anlattılar zaten. Bize düşen onlardan öğrendiğimiz hakikat ve özgürlük yoldaşlığına layık olmaktır.
Önder Apo’nun dediği gibi onlar paradigmanın en yaratıcı esin kaynağıdırlar ve daima yolumuzu aydınlatacaklardır.