Halleşirken-helalleşirken 

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Kemal Kılıçdaroğlu helalleşmekle yeniden başladı. Sürekli başlıyor, Kılıçdaroğlu. Daha önceleri, adalete yürümekle başlamıştı. Şimdilerde helalleşmek gündeminde. 

Kemal Kılıçdaroğlu helalleşmekle yeniden başladı. Sürekli başlıyor, Kılıçdaroğlu. Daha önceleri, adalete yürümekle başlamıştı. Şimdilerde helalleşmek gündeminde. Uzak yollara düşerken, yaşamın kıyısında gezinirken, ölümle sınanırken, biri(leri)yle işimizi bitirirken, alışverişimizi sonlandırırken ya da belki, husumete son vermek imkânsızlaştığında ayrı köşelere çekilirken helalleşiriz. Kılıçdaroğlu’nun medya gündeminde talep ettiği yeni mevki Türkiye’de son zamanlarda, sanırım Gezi Direnişi’nden itibaren yaygın dolaşıma sokulan, kötülük karşısında iyiliği savunma isteğinin siyasal parti formundaki muhalefet nezdindeki son denemesi olabilir. Öncesinde AKP’li MHP’den kaçan milliyetçi siyasetçilerin talebini temsil eden siyasal parti adında görmüştük, İYİ Parti. Savaşa tezkere çıkaran siyasal partinin iyisi ya da iyiliği ne demekse…

Gezi’de, bir köpeğin başını okşama(ma)kla hislerle ilişkilendirilen iyilik-kötülük ayrımı, yukarıda modellenen siyasete sıcaklıkla, şefkatle, duygularla soyunmanın toplumsal muhalefet dışı işaretlerinden biri. Taksim’de Gezi Parkı’nda yaşanan muhalefet salt böyle bir iyilik-kötülük ayrımına sıkıştırılamaz, elbet. Zaten köpek başı okşamak köpek sevgisine, hayvanlara türler olarak saygıya işaret etmez; böyle bir saygı, söz gelimi, köpeklerin baştan değil, çene altından okşanırlarsa daha güvende hissettikleri -temel- bilgisiyle başlar. Köpekleri tanımakla, tanımak istemekle, bir zahmet, insan dışı yaşam alanlarının bilgisini edinerek ilişkilenmek derdiyle başlar. Gezi dünyayla tam da böyle bir ilişkilenme biçiminin ilk adımlarını müjdelediği için umutluydu; bunun için kurumsal iktidarın yüksek düzeyde şiddetini üzerine çekti.

AKP’nin başkanlık rejimi döneminde, Recep Tayyip Erdoğan’ın, neoliberal şeyler düzenine pek uyan şahsiyetçi siyasal ilişkilenme tipini kişisel servetinin ve bağlantılı erkinin bitmek bilmez birikimine yamadığı bir dönemde toplumsal ve politik muhalefetin duygulara, özel olanın sıcaklığına, şefkate meyletmesinin emaresi olmakla kalmasını dilediğim helalleşme, iyilik arayışı, kötülüğe mesafelenme kaygısı anlaşılır. Öte yandan, bahsedilen duygular dünyasının çerçevesi ulus-devletlerin siyasi tarihinde sevginin milletle, sıcaklığın vatanla, şefkatin devletle bağlandığı hatlarla çizilirler. Siyaseti ve toplumu okurken, açıklarken, siyaset ve toplum alanında aktifleşirken, siyasal ve toplumsal kimliklerimizi gündeliğin dokusunda yeniden üretirken duygular vazgeçilmez, kaçınılmaz bileşenler.

Adaletsizlik karşısındaki öfke ya da tavırsızlık, haksızlık karşısında duyduğumuz kırılganlık ya da bildiğimiz alışkanlık, başkasının/başkalarının acısı karşısında öğrenegeldiğimiz empati, sempati, sıkıntı, çaresizlik duyguları… Hepsi birden ya da herhangi biri ya da birkaçı bir arada hislenmeler. Bu duygular bedenimize kazılı doğmuyoruz; durumsal olarak, yeri geldiğinde yüzeye çıkarttığımız, içerisine doğduğumuz, içerisinde büyüdüğümüz, rast geldiğimiz, tercih ettiğimiz, kaçındığımız toplumsal birimlerde karşılaştığımız, etkileştiğimiz diğer kişilerce bize aktarılan, diğer kişilerle öğrendiğimiz, diğerlerine aktararak pekiştirdiğimiz duygular. Öğrenemeyenlerin, reddedenlerin, pekiştiremeyenlerin sapkınlığa, anomaliliğe itildiği duygular. Öyleyse, bedende hissettiğimiz acı gibi değiller, bu hisle ne yaptığımızla; bir başkasının acısıyla nasıl halleştiğimizle ilgililer, nasıl helalleştiğimizle ya da acımızı başkasına dayatmamız, başkasının acısını kendimizin kılmamızla değil.

Zira, bir başkasının acısını hissetme -nafile- çabasıyla iyi insan olunmuyor. Acıyı tanımak, bir başkasının/başkalarının bireysel ya da ortak acısını sahiplenmeyi değil, o acı karşısında birlikte eylemeyi beraberinde getiriyor. Böylelikle iyi insanlar olmuyoruz; eylememizin temelinde ve hedefinde iyi olmak durmuyor. Durması gerekmiyor.
İyilik, güzel, nazik, estetik bir değer olarak yanı başımızda dursun, kötülüğü tanımlarken bize yol göstersin. Kendimizi iyi hissetmemiz için bir hat çizsin. Ama politik olanda özgürlük arayışının aslolduğunu unutturmasın. Özgürlüğü, Türkiye siyasetinin tanımlayıcı unsurlarından unutuşa teslim etmeyelim.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.