‘HDP ne istiyor?’

Cihan DENİZ yazdı —

  • HDP’nin derdinin koltuk değil demokrasi olduğunu; barış olduğunu; nereden gelirse gelsin tekçiliğin karşısında olduğunu; kimliği sınıfı ne olursa olsun tüm ezilenlerin özgürleşmesi amaçladığını idrak eder, insan kötü niyetli olmaz ise.

Türkiye siyasetinin en büyük gizemi haline getirilmiştir HDP. Aslında gizemli, gizli bir şey yoktur. Bakmak, duymak, anlamak isteyen herkes için her şey çok açıktır. Ama sanki çözülmez bir bulmacaymış gibi gazeteciler, siyasetçiler; herkes onu merak eder. Hele de, ister mevcut ister geçmişte olun, HDP’de görev almış biri ağzını açsa, gündeme ilişkin bir değerlendirme yapsa; medyanın gündemi HDP’de neler oluyor, HDP ne istiyor soruları olur.

Bu soruların gündeme gelmesi gayet doğaldır. Aldığı milyonlarca oy ile, son yerel seçimlerin de gösterdiği gibi bunu aşan politik gücüyle, bunların ardındaki stratejik aklı ile Türkiye siyasetinin en belirleyici partisi HDP’de ne olduğunun, HDP’nin ne istediğinin merak edilmesinde tabii ki şaşırılacak bir şey yoktur. Sadece gazeteciler değil; oy versin vermesin her kesimden insan da bu soruların yanıtını merak etmektedir.

Buraya kadar her şey normal de, bundan sonrası en başta da gazetecilik adına giderek garipleşiyor. Amaç hakikat değil manipülasyon olduğundan, yanıtları muhataplarına sorularak kolayca bulunacak sorular, HDP’lilerin gıyabında çarpıtma ve kara propagandanın aracına dönüşmektedir. İktidarın bir nimeti olarak aldıkları akademik unvanlarına veya gazetelerde köşe yazısı yazmalarına dayanarak kendilerini gerçekten aydın, akademisyen, entelektüel zannedenler parsel parsel paylaştıkları televizyon kanallarındaki programlarda, gazete köşelerinde HDP ile ilgili içinde neredeyse hakikatin zerresinin olmadığı sözler sarf ederek halkları kandırmaya, HDP ile ilgili hakikatlerin üstünü örtmeye çalışmaktadırlar.

Bu kez de Selahattin Demirtaş’ın ve Sırrı Süreyya Önder’in şeklindeki açıklamaları sonrasında aynı oyun oynanmaktadır.

Ne demişti Selahattin Demirtaş: “Hiç kimse HDP’nin oylarını çantada keklik zannetmesin. Kimse bizi iki kötü arasında tercihe zorlamaya kalkışmasın.”

Sırrı Süreyya Önder ise “Mevcut iktidar gidecek de gelecek olan kör bıçağıyla bekliyor gibiyken neyle umutlanacağız” demişti.

HDP’yi az çok bilen biri için garipsenecek bir şeyin olmadığı bu sözler ile “kafası karışan” Ahmet Hakan “Acayip şeyler oluyor HDP cephesinde” başlığıyla bir şeyler karalamış. Gerçi acayip şeyler arıyorsa, gazetecilere ve gazeteciliğin geldiği noktaya bakması yerli idi ama Ahmet Hakan HDP’de olan acayiplikle hakkındaki yazısında, bu açıklamaların ya Millet İttifakı ile yapılan pazarlıkta el yükseltme amaçlı blöf olduğunu ya da HDP’nin Millet İttifakına rest çekmenin kıyısında olduğunu iddia ediyor.

Aslında Ahmet Hakan geçekten bir gazeteci ise, hele de bir gazetenin genel yayın yönetmeni ise yapacağı çok basit. Gerçek bir gazeteci bir konuyu merak ettiğinde, kafasında sorular doğduğunda araştırmayı doğru yerde yapar. Sadece kafasında uyanan soruları kağıda dökmekle yetinmez, bu soruları bizzat muhatabına sorar. Bu durumda gerçek bir gazeteci, doğrudan bu açıklamaları yapanlara ulaşır ve muhataplarına bu soruları sorardı. Hele de Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni ve aynı zamanda adı “Tarafsız Bölge” olan bir programın sunucusu Ahmet Hakan iseniz ya bir muhabir gönderir bu soruların yanıtlarını arardınız ya da programa bir HDP’liyi konuk eder ve kafanızdaki soruları, kafanızı karıştıran konuları ona sorardınız. Sırdan bir demokrasinin olduğu, gazetecilerin az çok işini yaptığı bir ülkede böyle olurdu. Ama Türkiye bir demokrasi olmadığından ve en açık örneklerini en son maalesef bir suç örgütü liderinden öğrendiğimiz gibi bir şekilde gazetelere, televizyonlara kapak atmayı başarmış ve bugüne kadar da oralarda kalabilmiş gazeteci olma iddiasında olanların bu ülkede yapmadığı tek şey gazetecilik olduğundan böyle olmadı; olamaz da.

Amaç hakikat olsa idi HDP’nin içini karıştırmaya veya HDP’nin başka partiler ile olan ilişkisini baltalamaya yönelik kasıtlı yorumlar yapmak yerine HDP’nin amacının bir ittifaka dahil olma, o ittifaktan nemalanma olmadığını bilirlerdi ve yorumlarını ona göre yaparlardı. HDP’nin derdinin koltuk değil demokrasi olduğunu; barış olduğunu; nereden gelirse gelsin tekçiliğin karşısında olduğunu; kimliği sınıfı ne olursa olsun tüm ezilenlerin özgürleşmesi amaçladığını idrak ederlerdi. HDP’nin hedefinin halkları Dombra -İzmir’in Dağları ikileminden kurtarıp gerçek bir özgürlük ve demokrasi cephesi kurmak olduğunu anlarlardı.

Ama dedik ya burası Türkiye böyle şeyler bekleme lüksümüz yok. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.