İmralı-Edirne hattında Erdoğan provokasyonu

Selim FERAT yazdı —

  • Erdoğan, gelecekte kaybedeceği her şey için deyim yerindeyse bir "panik-atak nöbeti" geçirmiş oldu. Bundan dolayı "Edirne’deki…" sözüyle başladı konuşmaya.

Edirne’deki… sözüyle başlayan Erdoğan ne demek istedi?

Fehmi Koru konuyla ilgili bir hayli kafa yormuş. Beni ilgilendiren yanı, Koru’nun O açıklamadan sonra, "Demirtaş’ın bir gün bile daha cezaevinde kalmaması gerekmiyor mu?" sorusunu sorması.

Demirtaş’ın kılına dokunmayan Erdoğan’ın basiretsiz çıkışına karşı, Demirtaş bir yerde kaygısız kaldı: "Sen benim için ‘kaygılanmayı’ bırak da kendi vereceğin hesabı düşün!"

Aslında "hesap vermek" gibi bir cümleyi son olarak kullanması gereken Erdoğan, neden bunu itinalı bir kurguyla, hukukunu hiç tanımadığı "İmralı-Edirne Hattı" için kullandı?

Musa Anter yaşasaydı, "hadi ordan seni sümüklü, baldırı çıplak kolonizatör" der, işin içinden çıkardı.

Diğer ihtimalleri dıştalamadan, böylesi zamansız gibi gelen açıklama, Erdoğan’ın "can simidi" arayışı olarak görülmeli.

Siyasi yaşamının en büyük kriziyle karşı karşıya olan bu adamın "Edirne’deki"nden "en büyük hesabı" vermesini hayal etmesi, beni hiç mi hiç şaşırtmadı.

Tahminim, Erdoğan’ın 'Balıkçı’larını yeniden harekete geçireceği.

Provokasyon, Balıkçılar tarafından sahneye taşınacak.

Tutar mı? Tutmayacağını, Istanbul seçimleri öncesindeki gelişmelerden biliyorum.

Muhtemelen kimleri harekete geçirecek? 

As "Balıkçı", Tunceli’deki "kod adı Profesör" adamı.

Erdoğan için kameralar karşısında, her tarafın kendisine göre tercüme edeceği provokatörce bir söylevde bulundu.

İkinci "Balıkçı", uzun yıllardan beri yeraltı çalışmaları yürüten başka "kod adlı Profesör" biri.

Erdoğan’la Berlin Büyükelçiliğinde görüşen, vakti zamanında Berlin’de mükim, Erdoğan’ın rezerve ettiği adam.

O dönemde (2009) Avrupa’nın birçok ülkesinden bir grup 'Kürt Aydını' Mehmet Metiner Başkanlığındaki Skyp görüşmelerine mahkum edilmişti. Bunlardan biri de Berlin’de yaşayan ikinci 'Balıkçı’ydı.

Görevlendirildi. 

Ortada yok ve Erdoğan ve Mehmet Metiner grubu dışında nerede olduğunu bilen birilerinin olduğunu sanmıyorum.

Erdoğan, gelecekte kaybedeceği her şey için deyim yerindeyse bir "panik-atak nöbeti" geçirmiş oldu.

Bundan dolayı "Edirne’deki…" sözüyle başladı konuşmaya.

Erdoğan için pasif bir duruş.

Öcalan’ın öncüsü olduğu ve Edirne’deki’nin dayandığı sistemden medet ummak ne anlama geliyor?

Bu çıkışıyla Erdoğan, Türkiye’yi "yönetmek veya yönetmemek"le ilgili tayin edici pusulanın bu sistem  olduğunu itiraf etmiş olmuyor mu?

Hesap vermesi kaçınılmaz olan Erdoğan, "İmralı-Edirne hattına" döşeyeceği bir provokasyonun başarılı olacağına kendisi de inanmıyor.

Erdoğan, hapsettirdiği, özgürlüklerini gasp ettirdiği İmralı’daki ve Edirne’dekiye hesap vermesi gerektiğini bilmiyor mu?

Beş yıl boyunca Demirtaşla birlikte hapis yatan Abdullah Zeydan, serbest bırakıldıktan sonra Gever halkına seslenirken, Demirtaş’tan selam getirmiş ve Erdoğan’ın yaptıklarına atfen konuşmuş: "Bizler hırsızlık, gasp, katliam ve talan yapmadık". 

Hırsızlık yaptı mı Erdoğan?

Buna cevap vermekten ironik olacağı için, feragat ettim.

Gasp derken, Kayyum atanan HDP Belediyelerini not ediyorum.

Katliam derken, Roboskî ve Paris katlamları iki canlı hafıza.

Talan, Amed’de yapılması düşünülen "Bahçeli Hatıra Ormanı" projesi.

Tüm bunlara rağmen, "İmralı-Edirne hattı“nda hesaplaşmayı öngörmek kadar avanakça bir girişim söz konusu olabilir mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.