Irkçılık HDP’de değil, sorun sizin zihniyetinizde

Cihan DENİZ yazdı —

Yangın yerine dönmüş bir coğrafyada, iktidar tarafından büyük bir belirsizliğe sürüklenmekte olan bir ülkede yaşıyoruz.

Yarın Türkiye’yi Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de nelerin beklediğini kimse bilmiyor. İktidarın Libya’da ölen MİT mensupları ile ilgili yapılan haberler üzerinden medyaya verdiği ayar sonrasında, özgür basın ve sayıları artık bir elin parmağını geçmeyen gerçek gazeteci dışında kimse bu konular hakkında, konuşmaya, yorum yapmaya, soru sormaya cesaret edemiyor.

En basit “oralarda ne işimiz var”, “orada olmaya hakkımız var mı” sorusunun en son ne zaman sorulduğunu duydunuz? Veya Türk askerlerinin can güvenliği dışındaki kaygılarını dile getirme dışında iktidarın yayılmacı, sömürgeci ve irredantist politikalarını sorgulayan, eleştiren bir siyasi çıkışa hiç rastladınız mı?

Son birkaç gün içinde ilk önce Libya’da Türkiye’nin kullanmayı planladığı Watiyye hava üssüne “kimliği belirsiz” uçaklar tarafından bir saldırı düzenlendi. Ve bunu takiben Suriye’de Türkiye işgali altındaki kimi bölgelere yine “kimliği belirsiz” uçaklar tarafından saldırı düzenlendi. Tek bir resmi açıklamanın yapılmadığı bu saldırılarla ilgili, anlaşılan iktidarın Libya’da ölen MİT mensupları üzerinden verdiği mesaj yerine ulaşmış olacak ki ne medyada ne de muhalefet cephesinden tek bir ses çıkmadı.

Dış politika kadar Türkiye iç siyaseti de yangın yeri. İktidarın halkların üzerindeki baskısı her geçen gün daha da ağırlaşıyor. İktidar, halkların nefes alabildiği son kanallara da göz dikmiş onlar nasıl kapatırım derdinde. Boyun eğdiremediği kurumların içini boşaltıp kendine bağlama uğruna tüm evrensel hukuk kurallarını altüst etmeyi göze almış durumda.

İktidarın topluma kan, gözyaşı ve yoksulluktan başka bir şey vermeyen bu politikaları karşısında tek ciddi direniş odağı Kürtler, dostları ve demokratik siyaset alanında onların temsilcisi HDP’dir. Bu konularda herkes susarken sözünü esirgemeden ve bunun bedeli ne olur diye düşünmeden konuşmaya devam eden HDP’dir. Ezilenin kimliğine bakmadan ezenin karşısına dikilen HDP’dir. Tüm bu nedenlerden HDP iktidarın her türlü kirli saldırısının hedefi haline gelmiştir. Neredeyse rutin bir şekilde üyeleri, yöneticileri tutuklanmakta, kazandığı belediyeler kayyum adı altında gasp edilmektedir. İktidarın borazanı olma dışında bir işlevi olmayan televizyon kanallarında her gün gıyabında linç edilmektedir.

Ama HDP sadece iktidarın ve onun çevresine çöreklenmiş olanların hedefinde değildir. Geçen hafta adeta düğmeye basılmış gibi muhalefet partilerinin genel başkanları ardı ardına HDP’yi hedef alan açıklamalar yaptılar. Artık “Türk” siyasetinin amentüsü haline gelmiş “HDP PKK ile, şiddet ile arasında mesafe koymalı” teranesinden sonra; ilk önce Saadet Partisi Genel Başkanı, HDP ile ilgili sorulan bir soruya “ırka dayalı bir siyasi parti Türkiye’de olmamalı” cevabını verdi. Bir gün sonra Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), tarafından düzenlenen “Tigris Dialogları” toplantısında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise daha inceltilmiş bir ifade ile HDP’yi kimlik siyaseti yapmakla suçladı. Bu koroya katılan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise kendinden ve geçmişinden beklenecek şekilde “HDP’yi terörün yanında konumlandırıyoruz” dedi.

Sadece bir kimliğin değil bu coğrafyada ezilen, ötekileştirilen tüm kimliklerin üzerlerindeki baskının sona ermesi ve özgürlüklerini elde etmeleri için mücadele eden HDP’yi ırkçılıkla suçlamaktadırlar. HDP kimlik siyaseti yapmamaktadır; HDP bu coğrafya farklı kimlikler için büyük bir açık hava cezaevine dönüştüğü için kimlikleri özgürleştirecek bir demokrasi mücadelesi vermektedir. HDP, iktidarın ve en az onlar kadar diğer “muhalefet” partilerinin de istediği gibi tek bir kimliğin partisi değildir, tek bir kimliğin tanınma ve özgürleşme mücadelesini vermemektedir. HDP tabii ki Kürtlerin partisidir, Türkiye’deki neredeyse tüm sorunların kaynağı olduğu için tabii ki Kürt sorunu HDP için merkezi bir önemdedir. Ama HDP Kürtler kadar kadınların, Ermenilerin, Alevilerin ve diğer kimliklerin de partisidir. Kürt sorunu kadar kadın özgürlüğü için, yaşam alanlarının kapitalist sermayenin kar hırsına kurban edilmemesi için emek özgürleşmesi için de mücadele etmektedir. Bundan dolayı da HDP’yi “ırkçılıkla”, “kimlik siyaseti yapmakla” suçlayanlar aslında gerçek HDP’yi değil görmek istedikleri, HDP’yi dile getirmektedirler.

Dahası, bu genel başkanlar, iktidarın farklı kimliklere, farklı inançlara karşı kullandığı ırkçı, ötekileştirici dil karşısında işin özüne dokunan tek bir laf etmemişlerdir. HDP’nin siyasetindeki “ırkçılık” ve “kimlik” vurgusundan bu kadar rahatsız olan bu genel başkanlar LGBTİQ+ların iktidar tarafından adeta tüm kötülüklerin kaynağıymış gibi iblisleştirdiği hakkında tek bir eleştirel sözleri yoktur. HDP’yi ırkçılıkla suçlarlar ama iktidar tarafından söylenenlerin nefret suçu olduğunu söylemeye dilleri varmaz. Varamaz da. Çünkü günlük siyasette erkin paylaşılması noktasında ayrı düşseler de konu “ötekiler” olduğunda zihin dünyalarının birbirlerinden çok da farkı yoktur.

Bu nedenle de her söze “HDP şiddetle arasına mesafe koysun” gibi bir absürtlükle başlarlar ama Ayasofya’nın camiye döndürülmesi tartışmasında iktidarın sığındığı “kılıç hakkı” argümanı onları rahatsız etmez. Tıpkı iktidarın bizzat başının ülkedeki muhaliflere, farklı kimliklere ilişkin kullandığı “kılıç artığı” ifadesi için olduğu gibi.

Özcesi bugün Türkiye’de sadece iktidar için değil muhalefet partileri için de HDP’ye bakışta billurlaşan bir zihniyet sorunu vardır. Ve bu zihniyet sorunu çözülmeden Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler alanında ciddi ilerlemelerin olması neredeyse imkansızdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.