İrmik helvası nasıl yapılır? 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Bu seçmen destekledikleri partileri “meclisten çekilmeye” zorlamalıdır. Partilerini “Erdoğan istifa” demeye mecbur etmelidir. “Erdoğanlı seçime hayır, Erdoğansız erken seçim” demelidir.

Kürt halkının temel sorusu nedir?

Öcalan’ın fiziki özgürlüğü nasıl elde edilir?

Öcalan için intiharla mı, ölüm oruçlarıyla mı, açlık grevleriyle mi, nöbet eylemleriyle mi, dayanışma kampanyalarıyla mı, Meclis’te yapılan konuşmalarla mı, kitle eylemlerinde atılan sloganlarla mı, yükseltilen posterlerle mi, benim gibilerinin yazdıkları yazılarla mı?

En sonuç vermeyecek olan, haydi kıymetli yazarlarımızı tenzih edeyim, benim yazılarım. Bugün artık bu yazılar, buza yazılmış yazılardır.

Uluslararası komplodan beri yapılanlar bunlardır ve aradan yirmi yıl geçti.

Komplodan 2015 yılına kadar bu sayılanların sonuç verme ihtimali vardı. PKK Önderi Öcalan çözüm sürecinin asli muhatabı idi ve halka doğrudan seslenme imkanına sahipti. Bugün de bu yapılanların kimileri, Öcalan’a karşı İmralı işkencesini afişe etmeye, halk kitleleri arasında “Öcalan’a özgürlük” talebini canlı tutmaya, bu uğurda mücadele etmeye büyük katkılar sağlar. Hatta, birçok kere olduğu gibi İmralı tecridinde geçici gedikler açma sonucunu da verir. Bu da önemlidir. “Ölümler” hariç tümüne devam etmek, yepyeni, yaratıcı yöntemlerle, özellikle uluslararası kamuoyunun ilgisini bu talebe çekmek amacıyla kampanyalar elbette devam etmelidir. Öcalan’ı sessizliğe gömerek “unutturmaya”, ondan “umut kesilmesine” çalışan faşist rejime karşı Öcalan’ı her yerde yaşatmak, onu her dakika anmak, haşa unutmamak büyük bir iştir. Öcalan’ı unutan, ona kimliğini kazandırmış en büyük insanı ağız ucuyla, laf ola beri gele anlamında, formel olarak anmaya başlayan Kürt, kendi kimliğini unutur.

Ancak, çözüm sürecinde bile amaca ulaşmayan bütün bu çabaların bugün yetersiz kaldığı açıktır.

Bugün koşullar yüz seksen derece değişikliği uğradı. İktidarda faşist diktatörlük var.

PKK Önderinin yaşamı ve özgürlüğü artık doğrudan faşist rejimin yıkılmasına bağlı. Faşist rejim koşullarında “Öcalan’ın özgürlüğü” imkansızdır. Özgür bir Öcalan’la faşist diktatörlük yan yana yaşayamaz. Öcalan İmralı’dan karaya ayak bastığı gün, Kemalistlere nazire olarak söyleyeyim, Kürdistan’ın tüm parçalarının “19 Mayıs” süreci başlar.

O halde Öcalan’ın özgürlüğü talebi, her durumda faşist rejimin yıkılması amacına bağlanmalıdır. Ama bu da yetmez. Faşist rejimi nasıl yıkarız sorusu da somut bir taktik eylem planıyla ortaya konmalıdır.

Çürümüş, temelleri sarsılan, Üçüncü Dünya Savaşı’nda yenilmiş, galiplere teslim olmak için rezil pazarlıklarda Türkiye’yi satmak ve kendini kurtarmak için iğrenç pazarlıklar içine girmiş bu rejim krizdedir. Onu ayakta tutan iki etken var: Bunlar ne baskıdır, ne demagojidir, ne şudur ne budur. Birincisi, CHP ve İyi Parti’nin mecliste oturarak ona meşruiyet sağlamasıdır. İkincisi, Batı devletlerinin de “madem siz meşru diyorsunuz, biz de ondan pek farklı olmayan dış politikanıza ve parçalanmış halinize bakarak, meşru saydığınız iktidarla çalışırız” diyerek verdiği destektir.

Bu iki desteği çekin, rejim yıkılır.

Belirleyici olan “iç desteğin” çekilmesidir. Çünkü “dış destek”, “iç desteğin” sonucudur.

Ne var ki, halk devreye girmedikçe ne CHP, ne İyi Parti, ne Saadet, ne Deva, ne Gelecek, eğer onların tabanı onları mecbur etmedikçe rejimi yıkmaya dönük en küçük bir adım atmayacaktır. “Seçimi bekleyeceklerdir.” Bunları “demokratik ittifaka” çekmek, deveye bırakalım hendekten atlatmayı, yüz metre engelli yarışında rekor kırmaya çağırmaktır. Bunlarla diyalog elbette şarttır. Bu HDP’yi tasfiye ve bu yolla parlamentodaki muhalefeti de dağıtmaya dönük faşist rejimin oyununu bozar. Ama onu yıkamaz. “Seçim güvenliği ittifakı” diyalogu kolaylaştırır. İyidir. Ama rejimi yıkmaya yol açmaz.

Anahtar özellikle CHP’nin ve İyi Parti’nin seçmenindedir. Bu, halkın büyük bir kısmıdır.

Bu seçmen destekledikleri partileri “meclisten çekilmeye” zorlamalıdır. Partilerini “Erdoğan istifa” demeye mecbur etmelidir. “Erdoğanlı seçime hayır, Erdoğansız erken seçim” demelidir.

Nasıl olacak bu iş?

HDP bileşeni komünistlerin, sosyalistlerin, feministlerin, çevrecilerin ve en kitlesel güç olan Türkmen Alevilerin çabalarıyla…

Tamam. HDP tüzel kişilik olarak konuşmasın. Ama HDP’nin legal Kürt Özgürlük hareketi dışındaki bileşenleri konuşsun. ESP, Devrim Partisi, SKYP, diğer bileşenler CHP ve İyi Parti tabanında bu sloganla yüzbinleri harekete geçirir. Hepsinden de önemli olan, bu partilerin tabanındaki Türkmen Alevilerin yüzde onunu bu slogan etrafında birleştirsin, yer yerinden oynar.

CHP ve İyi Parti tabanının yüzde yirmisi hatta yüzde onu, şöyle dediğinde “demokratik kriz” patlar: Kılıçdaroğlu ve Akşener rejime bir ultimatom versin; desinler ki, “şu ve bu yerine getirilmezse, işte size mühlet, sine-i millete çekileceğiz.”

Rejimin imamesi şaşar. “İç destek” kalkınca, Erdoğan’la pazarlık halindeki küreseller frene basar. “Dış destek” devreden çıkar.

O zaman “un var, şeker var, yağ var” olur, iş mevtanın helvasını yapmaya kalır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.