Kadın mücadelesi öğretmeye devam ediyor

Cihan DENİZ yazdı —

  • Kadınlar bir kez daha mücadele kararlılıkları ile iktidar kadar tüm ezilen kesimlere de önemli mesajlar vermişlerdir. 8 Mart’ta verilen bu mesaj ne kadar güçlü bilince çıkartılırsa, ezilenler özgürlüğe, barışa, adalete bir o kadar yaklaşacaktır. 

Kadınlar ve kadın özgürlük mücadelesi 8 Mart’ta bir kez daha ezenlerin kâbusu oldu.

Kabusu oldular çünkü kadınlar mücadeleleri ile iktidarın topluma dayattığı kabusu ve onun karanlığını parçaladılar.

O devasa zor aygıtı ve neredeyse tamamını kontrol ettikleri medya ile yaratmaya çalıştıkları “muktedir olma” halinin kadınların özgürlük iradesi karşısında aslında ne kadar sahte ve kırılgan olduğunu gösterdiler. İktidarın varlığını biraz daha sürdürme adına tüm bir coğrafyaya hakim kılmaya çalıştığı korku iklimine rağmen Batı’da, Kürdistan’da, mücadele açısından yaprağın bile kıpırdamadığı yerlerde alanları dolduran kadınların hiçbir korku duymadan iktidarın zor aygıtı polisin gözlerinin içine baka baka isyanlarını haykırmaları çok önemlidir ve yol göstericidir.

Ve en az bunun kadar önemli ve yol gösterici nokta, kadınların iktidarın özüne ve kendine yabancılaşmış bir “makbul 8 Mart” yaratma girişimlerini boşa çıkarmalarıdır. İktidarın hayali patriyarkanın kadınlar için belirlediği sınırlar içinde ve kavramlar ile konuşan bir kadın “hareketi” ile kadınların mücadelesini içini boşaltarak kendine yedeklemek iken; kadınlar iktidarın muhalefet üzerinde kurmaya çalıştığı ideolojik hegemonyayı kırdıkları ve kendilerine dayatılan “dil hapishanesini” parçalayarak kendi dilleri ile, kendi kavramlarıyla konuştukları için iktidarın kabusu oldular.

Kadın mücadelesi, 8 Mart vesilesiyle, kendi dilini kurmanın, kendi kavramlarını yaratmanın ve iktidarın tüm baskılarına karşı bu kavramlarda ısrar etmenin sadece kadınlar için değil özgürlük, barış, demokrasi ve adalet mücadelesi veren tüm kesimler için ne kadar vazgeçilmez olduğunu hepimize bir kez daha hatırlattı.

Bu anlamıyla 8 Mart’ta kadınlar tarafından verilen mesaj açıktır: kendi dilinizi konuşmaktan korkmayın, ne pahasına olursa olsun kendi dilinizi konuşun. Diliniz, kavramlarınız ile vereceğiniz mücadele sizi özgürlüğe yaklaştıracaktır. Tersinden, nasıl ki patriyarkanın dili ile kadın özgürlük mücadelesi verilemezse, sermayenin dili ile emeğin özgürlük mücadelesi, sömürgecinin dili ile de ulusal özgürlük mücadelesi verilemez.

Bu noktada iktidarın LGBTİ+’lara dönük yasaklamalar ve engellemeler üzerinden kadın mücadelesini bölme, daha da önemlisi onu özüne yabancılaştırma çabalarına karşı 8 Mart’ta sergilenen kararlı ve tavizsiz duruş da tüm diğer mücadele kesimleri için ders çıkarılması gereken bir diğer önemli konudur. İktidarlar, sadece burada değil her yerde, kendi çıkarları için ezilenlerin birliğini parçalamaya çalışırlar; suni ayrılıklar dayatarak bir arada mücadele etmesi gereken kesimleri birbirlerinden ayırırlar ve daha sonra da bu mücadeleleri bastırmaya girişirler. Daha da önemlisi bir iktidar hastalığı olan “inkar” ve “dışlama’ siyaseti” ile özgürlük için verilen mücadelelerin zehirlemeyi ve mücadeleleri kaynağında kurutmayı amaçlarlar.

Bundan dolayı, kendi dışında hiçbir şeye tahammülü olmayan bir tekçi anlayışla adeta renk avcılığına çıkan iktidarın” LGBTİ+’lar olmadan, onların sembolleri olmadan 8 Mart’ı kutlayın” dayatması karşısında kadınların bu dayatılan şartı kabul etmemesi ve her türlü bedeli göze alarak alanlarda LGBTİ+’ları simgeleyen sembollerin, bayrakların açılması hep bir ağızdan “Alışın gitmiyoruz” sloganlarının atılması iktidarın bölme siyaseti karşısında tüm muhalif kesimlerin mutlaka takip etmesi gereken bir örnektir. 

Son olarak ama kesinlikle en az bunlar kadar önemli olmak üzere; ev hapsine çarptırılmış 2 kadının ayaklarındaki elektronik kelepçeleri çıkartarak eyleme katılması da, iktidarın dayatmalarına ve hukuksuzluğuna karşı yapılmış çok sembolik bir çıkıştır. Bu yönüyle de kadınlar, iktidarın hukuksuzluğuna karşı yaptıkları bu sivil itaatsizlik eylemi ile tüm direnen kesimlere bu dönem içinde izlenmesi gereken hat açısından önemli bir örnek teşkil etmektedirler.

Sonuç olarak kadınlar bir kez daha mücadeleleri ilkeli duruşları ve kararlılıkları ile iktidar kadar tüm ezilen kesimlere, tüm mücadele alanlarına önemli mesajlar vermişlerdir. 8 Mart’ta verilen bu mesaj ne kadar güçlü bilince çıkartılırsa, ezilenler özgürlüğe, barışa, adalete bir o kadar yaklaşacaktır.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.