Kesintisiz barış eylemi zamanı

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Ayda bir yapılması planlanan etkinlikleri de reddetmeyelim ama Önder Apo’yu beklerken seminerlerin, panellerin, konserlerin her gün yapılacağı, mesajların her gün binlerle verileceği, halaylarla, zılgıtlarla 7/24 kesintisiz barış eylemi hattına girmeliyiz.

Yüz yılın fırsatı tarifsiz duygular içerisinde yaratılmıştı. Silah yakma törenine katılan herkes olumlu etkilenmişti. Çok güzel ve anlamlı sözler söylenmiş, yazılar yazılmıştı.

O tarihi günün anlamını unutan ve lafazanlar korosuna katılan kişiler de çıktı. Meclis Komisyonu ise zamanı horca kullanarak bugüne kadar büyük bir sorumsuzluk örneği sergilemiş oldu. Bundan sonra daha dikkatli ve duyarlı davranmaları bekleniyor. Çünkü Önder Apo avukatlarıyla yaptığı görüşmede hukuki aşamaya hızla geçiş yapılması için bir fırsat daha sunmuştur.

Üzerinden geçen zamana rağmen silah yakma töreninin heyecanını, duygularını halen en sıcak şekilde yaşayan bir gazetecinin yazdığı mektubun en anlamlı kısmını, bu tarihi olayın her an hatırlanması ve toplumda oluşan umutların büyütülmesine vesile olması dileğiyle paylaşmak istiyoruz.

Törenin bitmeyen heyecanı

Mektubuna başlarken diyor ki, “Ben sizlere, Önderliğimize, kadın özgürlük mücadelesine, Heval Besê’ye inanıyorum…” Tarihin derinliklerinden gelen bir ses gibi hissettiriyor.

Ancak o gün bazı zorunluluklardan dolayı “ayrıcalıklı” olanlardan dolayı çok gücenmiş: “Güvenlik gereği günler boyu benden saklandı aslında silah imha töreni. Bir şeyler olacağını farklı kaynaklardan duyuyor, öğreniyorum… O gün davetlilerin olduğu otelin önüne birkaç arkadaşla geçtik. Otele alınmadık, çok stresliyim. Oteldekiler protokol araçlarıyla eylemin gerçekleşeceği alana doğru harekete geçti. Biz ortada kaldık. Biraz kızgınım, biraz duygusal, biraz stresli.

Özgür basından bir gazeteci o gün bizimle Süleymaniye’den otele gelmişti. Kendisi bazı irtibatlar kurarak otelin önünde duran bir araca bindi. Beni arayarak “bizi takip edin” dedi. Çok zorlu ve engellemelerle dolu bir yolculuğun ardından Casene Mağarası’na vardık. Hala çok kızgınım. Kendi çabalarımla orada olmuştum. Orada olmayı hak eden bir gazeteci olduğuma inanıyordum. Benim arkadaşlarım bugünleri görmek için katledilmişti. Dışarıdan gelenlerin bir kısmı hangi acımıza ortaktı ki zaten? Şimdi hepimizin önünde protokol araçlarıyla gitmek de neydi? Barışın önemini savaşa uzaktan tanıklık edenler bilebilir miydi ki?

Sıcaktı. Çok sıcak. Uzun bir bekleyişten sonra gözlerimizin dikili olduğu merdivenlerden aşağı inmek üzereydi gerillalar. Öncesinde uyardılar: Slogan atılmayacak. Alkış yok, kayıt yok, telefon yok, fotoğraf yok.

Bir süre sonra ileriden aşağıya doğru süzülüp geldiler. Nasıl alkışlamaz insan? Kalkıp dakikalarca alkışladık. Bir de slogana başladım. Arkadan sloganlara eşlik edilmeye başlandı. Etrafımdakiler elleriyle müdahale etmek istiyor ama ben o coşkudan taviz verir miyim hiç!

“Bana gülümsedi!”

Heval Besê, o sloganları duyunca bize döndü. Bir tek o an sağdaki davetlilere baktı zaten. Yüzü hep öndeydi. Bana gülümsedi bir saniyelik kadar. Veya ben bana gülümsediğini sandım. Ellerimi kaldırdım ve tüm gücümle el salladım ona…

Mesajlarını verdiler ve gittiler. Son sözleri hala kulağımda: “Zulüm ve sömürü bitecek, özgürlük kazanacak” dedi. Dağlar şahittir! Onlar kadar başımız dik ayrıldık oradan…”

Kürt, Türk tüm halkların yüzünün güleceği günler adına herkesin başı dik, onurla ve tereddütsüz bu süreci sahiplenmesi için Özgürlük Hareketi üzerine düşeni yaptı.

Önder Apo özgür olmadan bu sürecin ilerlemeyeceğini herkes biliyor. Önder Apo Türk halkına iki saat hitap ederse herkesi ikna edeceğini belirtmişti. İki saat değil, her an özgürce yaşayacağı koşulları oluşturmuyorlarsa bunlara savaş rantçısı demek dışında bir isim bulunamaz.

Öte yandan sürecin uzamasının tek sebebi devlet ve siyasiler değildir; toplum olarak da sorumluluklarımıza sahip çıkmalıyız.

Görüşmelerle her şey hallolur diye düşünülmemelidir. İmralı Hapishanesi kapatılmadan, Önder Apo özgür olmadan yürütülen görüşmeler “müzakere” anlamına gelmez.

Müzakere özgür ve eşit koşullarda yürütülür. Bu nedenle her şeyi Önder Apo’nun omuzlarına yükleyen yaklaşımlardan uzak durmalı ve kendi sorumluluklarımız için gece-gündüz çalışmalıyız.

Avrupa’dan Rojava’ya, Rojhilattan Amed, Van ve Mersin’e kadar her yerde halkın Jin, Jiyan, Azadi ve umut hakkı eylemleri doğru bir rotaya girildiğini gösteriyor. Önder Apo İmralı’dan çıkana kadar bu eylem gücünün büyütülmesi ve süreklileşmesi gerekiyor.

Aylar sonrasına kalacak iş değil, Meclis açılır açılmaz ilk iş “Umut Hakkı” veya başka bir hukuksal düzenlemeyle Önder Apo’nun özgür koşullara kavuşmasını sağlamalıyız.

Anlamlı bir öneri: Kesintisiz eylem

Barış eylemleriyle bunu başaracağımıza inanmalı ve buna göre hazırlık yapmalıyız. Önder Apo’yu karşılama komitesi kurularak işe başlanabilir. Bu komite hazırlıklar için neler yapılacağını belirleyip işleri koordine edebilir. Fakat bu komitenin en başta gelen işi Önder Apo’nun özgürlüğü sağlanana kadar sürekli bir eylemi örgütlemek olmalıdır.

Hukuksal aşamanın zamana yayılmadan gerçekleşmesini sağlayacak ve diğer her gelişmeyi hızlandırdığı gibi Rojava üzerindeki savaş tehditlerine karşı da etkili olacak büyük bir eylemle sonuç alınacak bir döneme girmiş bulunuyoruz.

Heval Besê’nin törende gülümsemesi gibi bu kez Önder Apo’nun hepimize gülümseyeceği güne hazırlanalım. O günün güzelliğini düşleyerek en yaratıcı yöntemlerle, tüm renklerimizle, sanatımızla, özgürlük ve barış sloganlarımızla eylem alanlarına akalım. Amed buna öncülük yaptığında diğer illere de yayılacaktır.

Genel veya yerel seçimlerde gece gündüz çalışılmıyor mu? Yüzlerce büro açılışı yapılmıyor mu? Bunu özgürlüğümüz için niye yapmayalım ki? Ayda bir yapılması planlanan etkinlikleri de reddetmeyelim ama Önder Apo’yu beklerken seminerlerin, panellerin, konserlerin her gün yapılacağı, mesajların her gün binlerle verileceği, halaylarla, zılgıtlarla 7/24 kesintisiz barış eylemi hattına girmeliyiz.

Strasbourg’daki gibi kesintisiz bir eylemden bahsediyoruz ama oradaki gibi sembolik sayıyla değil, binlerce insanın toplanacağı bir kampanya için halkımız hazırdır.

Önder Apo’yu karşılayacağımız yerde toplanalım; kürsülerimizi, kabinlerimizi, çadırlarımızı kuralım ve Önder Apo gelene kadar oradan ayrılmayalım! Amed’e yakışan ve beklenen budur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.