Keskin ama boş lafazanlıklar

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Bunlar daha önce de, “Birleşik Haziran Hareketi”ni kurmuşlardı. O zamanda aynı lafları sayıkladılar. Bu bir seçim işbirliği değildir vb. diyorlar ama niyeyse hep seçim döneminde kurulup seçimde CHP’ye oy verip seçimden sonra dağılıp gidiyorlar.
  • Savaşa, sömürüye, zulme karşı bütün farklılıkların eşit ve özgür yaşamını hedeflemeyenlerin “sol”culukları da, “Kürtçü”lükleri de keskin ama boş lafazanlıktır.
  • Bunlar, ne her gün zindanlarda can veren devrimcilerle ne de çocuğunun kemiklerini bir torbayla teslim alan anne babalarla ilgileniyor. Bu devrimcilik değil lafazanlıktır.

Kürdistanlı devrimciler ilk günden beri kendilerini hem Denizlerin, Mahirlerin, İboların devamı ve mirasçısı olarak gördüler hem de geleceklerini Türkiye’nin ve bölgenin tüm ezilenleriyle birlikte düşündüler. ADYÖD’den Bekaa’ya, oradan İmralı’ya kadar bu öz hiç değişmedi. Bu özü gören devrimciler Özgürlük Hareketiyle bütünleşirken, sömürgeci faşistler de bu birlikteliği bozmak için her türü saldırıyı-provakasyonu yaptılar.

Bu politika, açık zeminde HEP’ten HDK ve HDP’ye bugüne kadar her alanda görüldü. HDP ile birlikte toplumdaki ezilenlerin, bütün farklılıkların eşit ve özgür yaşamını temel alan “Yeni yaşam” projesi halkın geniş desteğini kazanarak, 7 Haziran 2015 seçimlerinde barajları aştı geçti. Artık HDP “Üçüncü Yol” olarak bölge siyasetinin kalıcı bir öğesi oldu. Baskıyla, zulümle, katliamlarla “Üçüncü Yol”u tıkamak olanaksızdır.

Seçim dönemi yaklaştıkça siyasi ortam kızışıyor ve HDP’ye saldırılar da artıyor.

Sömürgeci faşist diktatörlüğün zalimce HDP düşmanlığı yapması kendileri açısından anlaşılırdır. Çünkü onlar HDP’nin başarısında kendi diktalarının sonunu görüyor. Bu korkuyla uykuları kaçıyor ve saldırıyorlar.

Bir de çok “devrimci” geçinip ya da çok “Kürtçü” geçinip de HDP’ye saldıranlar var. Bunlar baştan HDP’nin oluşumuna karşı çıkmışlardı. Ama HDP bütün saldırıları, haklı ya da haksız endişeleri bertaraf edip başarıya ulaştı. Ama aynı çevreler, hala aynı gerekçelerle HDP’ye saldırıyorlar. HDP’den uzak durmanın teorisini yapıyorlar. HDP başarısız olsun, dağılsın da, meydan kendilerine kalsın hayaliyle yaşıyorlar. Hala görmüyorlar ki, HDP’nin yenildiği bir Türkiye’de kendileri nefes bile alamayacak ve boğulup gidecektir.

Sözde solcular HDP’yi kibarca kimlik siyaseti yapmakla yani milliyetçilikle suçluyor. Oysa en kaba ezen ulus milliyetçiliğini, şovenizmi yapan kendileri oluyor.

Örneğin, Erdoğan-Bahçeli çetesi her gün savaş ve işgal naraları atıyor. Sol olduklarını iddia eden bu parti ve çevreler buna karşı ne diyorlar, ne yapıyorlar? Savaşa karşı barışı, işgale karşı siyasi çözümü savunmayan bir sol olabilir mi? Her yerde “30 Ağustos Kayıplar günü” ve “1 Eylül Barış Günü” eylemleri yapıldı. Polisin azgınca saldırdığı bu eylemlerde bu sol geçinen çevreler neredeydi?

Sosyalist olduğunu iddia eden güçbirliği açıklamasında “HDP örneğinde görüldüğü gibi etnik kimlik siyasetini “solculuk” olarak pazarlayan ve saflarını liberal görüşün temsilcilerine hep açık tutan, emperyalizme karşı açık tavır alamayan, laiklikten ödün veren, sınıf siyasetini savunamayan kozmopolit bir çizgiye savruldular” buyurmuşlar. Bunlar daha önce de, sınıf siyaseti, parlamenterizm ve pasifizm değil sokakta mücadele diyerek “Birleşik Haziran Hareketi”ni kurmuşlardı. Ama birleşemeden dağılmışlar ki, bir daha sesleri çıkmadı. O zamanda aynı lafları sayıkladılar. Bu bir seçim işbirliği değildir vb. diyorlar ama niyeyse hep seçim döneminde kurulup seçimde CHP’ye oy verip seçimden sonra dağılıp gidiyorlar. Böylece amaçlarının HDP etrafında oluşan güç ve mücadele birliğinden kaçmak için bahane oluşturmak olduğu anlaşılıyor. Bu savaş kaçkınlarının firar bahanesinden başka bir şey değildir.

Bunlar, ne her gün zindanlarda can veren devrimcilerle ne de çocuğunun kemiklerini bir torbayla teslim alan anne babalarla ilgileniyor. En sağcı politikaları en “devrimci” sahte bahanelerle cilalayıp pazarlamaktan başka işleri yok. Bu devrimcilik değil lafazanlıktır.
 
HDP’nin Üçüncü Yol çağrısı sadece bir seçim güç birliği değil, her gün sokaklarda, meydanlarda, zindanlarda yaşayan bir direnişin çağrısıdır.

Bir de hala her türlü gericilikle birlikte HDP’ye saldıran sözde “Kürtçüler” var. Onlar da HDP’yi solun peşine takılmakla suçluyor.
Bir birine zıt gibi görünen bu iki milliyetçi çizgi ahenk içinde aynı pratikte buluşuyor. Her ikisi de halk güçlerini dostlarından koparıp ayrı ayrı kolay yutulacak küçük lokmalar haline getirmek istiyor.

HDK ve HDP oluşumları tüm ezilenlerin mücadele birliğini oluşturuyor. Seçimden seçime değil, her gün her saat ve bütün mücadele alanlarında yaşayan canlı bir mücadele veriyor. Savaşa, sömürüye, zulme karşı bütün farklılıkların eşit ve özgür yaşamını hedeflemeyenlerin “sol”culukları da, “Kürtçü”lükleri de keskin ama boş lafazanlıktır.
 
suatbozkus@gmail.com
twitter.com/suatbozkus

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.