Komisyon ve Öcalan
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Komisyon hala Öcalan ile görüşüp görüşmemek konusunda oyalanmaktadır. Şu anlaşılmalıdır ki, Komisyon’un Öcalan ile görüşmesi bir lütuf değil bir zorunluluktur.
“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” ya da kamuoyunda yaygınlaşan adıyla kısacası “Komisyon” toplantılarına devam ediyor. Bir program içinde, hem devlet kurumlarıyla hem de değişik toplumsal kesimlerle görüşmeler yapıyor. Bazı pürüzlere rağmen bu görüşmeler fazla uzatılıp sürece yayılmadıkça gerekli ve yararlıdır. Türkiye’nin en temel sorunu çözümlenecekse bütün toplum kesimlerinin de görüşlerinin, önerilerinin alınması zorunludur. Ancak bu ciddiyetle bağdaşmayan bir biçimde Komisyon, Öcalan ile görüşmekte isteksiz ya da çok nazlı davranıyor. Bu da Komisyon’u kilitleyen, ciddiyetini gölgeleyen ve de gelişmeleri engelleyen bir tavırdır. Yıllarca sorunu Kürtlerden başka herkesle görüşüp Kürtlerle diyalog kurmaktan kaçınarak çözüm arandı ama bir milim yol alınamadı. “Teröristleri muhatap almayız, terörle müzakere olmaz mücadele olur gibi” aptalca tekrar edilen palavralardan sonra Özal devrinden itibaren Öcalan ile doğrudan ilişki kurulup çözüm arayışları başladı. Ancak bu arayışlar her defasında kanla bastırıldı. Devlet içindeki çelişki ve çatışmaların bedelini Kürt halkı ve tüm emekçiler ağır biçimde ödedi ve halen de ödüyor. Bu yaşanmışlıklardan sonra gündeme gelen son süreç büyük umutlar ve beklentiler yaratmış bulunuyor. Bu kadar emeğin heba olmaması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. En başta da bu amaçla kurulan Komisyon ve TBMM elini çabuk tutmalıdır.
Bahçeli bir yıl önce, süreci başlatan çağrıyı yaparken “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun, gerekliyse umut hakkı yasalaşsın” demişti. Bugün hala bu iki konuda da atılmış bir adım yoktur. Komisyon hala Öcalan ile görüşüp görüşmemek konusunda oyalanmaktadır. Şu anlaşılmalıdır ki, Komisyon’un Öcalan ile görüşmesi bir lütuf değil bir zorunluluktur. Dünyanın her yerinde her devletle, örgütle ve kişilerle konuşup Kürtlere karşı ittifak yapan, bu amaçla inanılmaz ödünler veren bir devlet politikası iflas etmiştir. Artık sorunun gerçek muhataplarıyla ve doğrudan görüşme ve sorunu çözme aşamasına gelinmiştir. Ama bu Komisyon niye tereddüt etmektedir, niye ayak diretmektedir? Bunu yapmakla sorunun çözümünü kolaylaştırmakta mıdır yoksa işi yokuşa sürüp zorlaştırmakta mıdır? Açıktır ki, somut adımlar atılmayıp çözüm sürüncemede bırakıldıkça dış müdahaleler artmakta, süreç zehirlenmekte ve çürüme tehlikesi artmaktadır.
93 ateşkesinden beri süregelen diyaloglar her seferinde çözüm aşamasına gelmeden sabote edilip kesilmiştir. Bu defa böyle olmaması için Sayın Öcalan’ın her türlü çabayı gösterdiğini görüyoruz. Devlet kanadına baktığımızda ise hala kargaşa hüküm sürmektedir. Bahçeli dışında net tavır koyan yoktur. Devlet katında var olan çelişkili yaklaşımlar dışında hala iyi polis-kötü polis oyunları geçerli gibi görünüyor. Ama bu oyunlarla kaybedilecek zaman yoktur. En azından halklarımızın sabrı yoktur.
Öcalan ile görüşmek istemeyenler buyursunlar, onunla hiç görüşmeden hemen çözsünler! Yıllardır niye beklediler demeyeceğim, şu anda niye bekliyorlar?
Gerçekten ve hemen çözmek istiyorlarsa açık ki en iyi muhatapları Öcalan’dır.
Gene gidip DAİŞ artığı gericilerle Kürtlere karşı ittifak mı yapacaklar? Bu denenmiş ve iflas etmiş çıkmaz yollardan vazgeçip çözüm yoluna girmeleri kaçınılmazdır.
Bu nedenle oyalanıp durmak yerine vakit kaybetmeden Öcalan’ı kısıtlamaktan tamamen vazgeçerek, O’nunla görüşmeleri ve O’nun da herkesle görüşmesini sağlamaları gerekir. Bu durumda çözüm süreci bütün pürüzlerinden hızla ayıklanıp hızlanacak ve hedefe ulaşılacaktır.
Hukuki biçimi ne olursa olsun “Öcalan’a özgürlük” kaçınılmazdır. “Öcalan’a özgürlük” ile birlikte diğer bütün özgürlüklerin de yolu açılacaktır.
