‘Korku iklimi’

Mihraç URAL yazdı —

  • Korku iklimi, faşist rejimin kendisidir. Bu rejim, kendini taşıma, her şeyi kontrol etmek gücünü sonuna kadar gösteremez. Hiç umulmadık bir yerden, bir zaman ve mekanda dokuları yırtılmaya başlar. Mafya çömezi Sedat Peker’in ifşaatları gibi…

“Korku iklimi”, diktatör Erdoğan rejiminin, halkı, muhalefeti aydınları akademisyenleri gazetecileri susturup sindirmek için bin bir araçla yarattığı baskı ortamıdır.

Yeryüzüne gelmiş geçmiş tüm diktatörler yıkılma arifesinde korku iklimi yaratarak iktidarlarını sürdürebileceklerini sanırlar. Herkesi takip etmeye, dinlemeye, tehlikeli bulduklarını kaçırmaya, katletmeye ya da araçlarla ki çoğu milis güçleri ve mafyalarıyla tehdit, şantaj, kanlı kıyım senaryo ve söylemleriyle ürküterek “korku iklimi” yaratmaya çalışırlar. Bu bir sindirme olayıdır. Kimse konuşmamalı eleştirmemeli, halk yararına hiçbir şey dile gelmemeli kamuoyu iradesi yok edilmelidir. Seçimle kazanılan mevziler anayasaya aykırı kararnamelerle kayyum atanarak hatta aynı işi, yasal olmayan şekilde İçişleri Bakanı kendi genelgesiyle kayyum atayarak bu korku ikliminin derinleşmesini pekiştirirler. Kendilerinin yaptığı her şeyde Yüce Divan kurulması gerektirirken, bir tek savcı bile cesaret edip ortaya konan ifşaatları, belgeli kanıtlı yasadışı işleri sorgulama durumunda olamaz. Korku iklimi bir toplumsal çürümedir; direnme ruhu ayaklar altına alınmış, kullaşmış (köleleşmiş), bilinci teslim alınmış ya da korkudan dili tutulmuşların toplumudur.

Korku iklimi, faşist rejimin kendisidir. Bu rejim, kendini taşıma, her şeyi kontrol etmek gücünü sonuna kadar gösteremez. Hiç umulmadık bir yerden, bir zaman ve mekanda dokuları yırtılmaya başlar. Sorgu kendi içinden de gelebilir ki Türkiye’de Erdoğan’ın faşist diktatörlük rejimi kendi içinden bir mafya çömezinin ifşaatlarıyla sarsılmaya başlamıştır. İfşaatların çoğunu hepimiz biliyor olabiliriz, bunları konuşmuş, dile getirmiş yazmış da olabiliriz ama kendi içlerinden faillerden birinin itirafı kadar etkili olmaz. Bir mafya çömezinin 9 videosunun 100 milyon izleyiciye ulaşması, böylece ciddi bir sosyolojik hadise olarak karşımıza gelmiş oldu. Bu rejimin hangi vahamet içinde, nasıl bir karınlık girdap içinde olduğuna da önemli bir işarettir.

Artık fail konuşuyor, yer ve zaman belge ve kanıt sunuyor. Bunun ötesi yok, olamaz da. Kimi katlettiler, kimi soydular nasıl ve kiminle bu işleri yaptılar, paralar kimin cebine nasıl gitti, hırsızlıklar, adam kayırmalar, seçim dalavereleri ve yasa dışı kullanımların tümü çarşaf çarşaf dizilmekte. Bunlar arasında uluslararası ceza mahkemelerine konu olacak belge ve kanıtlar da yer alıyor. Suriye halkını kanlı bir kıyıma sürükleyen, uluslararası savaş suçları kapsamında olan terör şebekelerine silah satımının devletin göz bebeği, sivil vurucu gücü SADAT tarafından organize edilişi tek tek açığa çıkıyor. “Gerçeklerin geç kalsa da açığa çıkma gibi huyları var” derler aynen öyle. Olan budur. Bu, korku ikliminin nasıl da bilinçli bir organize iş olarak örgütlendiğinin de önemli bir göstergesidir. Korku iklimi tüm diktatörlerin son silahıdır, ama asla ecele faydası olmamıştır.

Korku ikliminin kurucuları arasında yer alan mafya çömezi Sedat Peker’le, Türkmen dağı savaşlarında aramızda geçen twiter ve basın tartışmalarını izleyenleriniz olmuştur. O, aydınları akademisyenleri tehdit edip “kanlarıyla banyo yapacağım” derken, ona meydan okudum ve önümüzde fareler gibi kaçan vatan haini Türkmen teröristleri ve onların Nusracı liderlerini kurtarması için Türkmen dağına, savaş meydanına davet ettim. “Yol ücreti ve çaylar da benden” dedim. O çark kırdı “kardeşlerim zaten savaşıyor benim daha önemli işlerim var” diyerek kaçtı. Anlatmak istediğim o zaman kurmaya çalıştıkları korku ikliminin bile sahte ve sadece korku yaratmak için yapılmış bir çaba olduğunu göstermiş oldum. 2015 Kasımında Türkmen dağını tüm terör şebekelerinden de temizlemiş olduk. Komutanı olduğum Mukaveme Suriyyi güçleri vatan savunma direnişinde, Kürt gerillasının Kobanê’deki başarısı gibi bir başarıyla, bu terör şebekelerini ve TSK’nın ayaklarını 14 Haziran 2014’te Kesap dağlarında kırıp, Türkmen dağlarına yönelerek bölgede son temizliği yaptı (19 Kasım 2014 Perşembe). Bu diktatör Erdoğan’ın Suriye’de aldığı en büyük yıkımdı; Kesap zaferinden sonra, Kobanê zaferi geldi (26 Ocak 2 Şubat 2015) bu zaferle Diktatör Erdoğan’ın Suriye üzerine kurguladığı tüm umutlar kukla terör örgütleriyle birlikte hezimete uğradı.

Mafya çömezi Sedat Peker’in ifşaat serisine ilişkin olarak, ona “zehirli yılanın başı diktatör Erdoğan’la yüzleş ve gel yanıma iltica et,koruma altına gir, seni bekliyorum” diyerek ikinci kez seslendim.

Suriye kuzeyi, doğusu ve Sahiliyle Kürtler ve direnen Suriye halkı tüm insanlık adına teröre diz çökerterek bu toprakların sahibi olduğunu, kuklaların kiralık katil sürülerinin bu topraklarda yaşam hakkı olmayacağını, yaratmak istedikleri korku ikliminin ne kele keserek ne de vahşi cinayetlerle ikame edilemeyeceği gösterilmiş olundu. Suriye sahili ve yiğit Kürt halkının ortaya koyduğu direniş denklemi Suriye gerçeğinden derin anlamı üzerine, Suriye’nin demokratik geleceği açısından taşıdığı önem üzerine dikkat çekmekle yetineceğim (yeri geldikçe bunu uzunca yazacağım).

Yıkılma arifesinde olan Erdoğan diktatörlük rejimi, bu sürecin ardından suikastlara, adam kaçırmalara yöneldi. Bu bir acizlikti. Yereldeki kiralık ajanlarının da desteğiyle bu gayri meşru işlere yöneldi. Sözde sivil Cumhurbaşkanı sıfatıyla, utanmadan twiteler atarak insan katlettiğini açıklar oldu. Bu ahlaksız girişimlerin hedefinde en çok Kürt yiğitleri, gerillaları, komutanlar ve önemli şahsiyetleri yer aldı. Kürt halkı şehit üzerine şehit vererek, haklı davası için mücadele ediyor, bunu yeryüzünde hiç bir cinayet hiçbir güç durduramayacaktır.

Korku iklimi çerçevesinde olanları yazarken şahsıma yönelik tam 10 suikast girişimini burada yazmayacağım; dünya basını bu konuyu yeterince gündem yaptı, Rusya’nın Soçi kentinde Suriye Barış Konferansında ortaya çıkışım üzerine, diktatörün yaptığı beyhude girişimleri de burada anlatmayacağım. (29-31 Ocak 2018 / Rusya-Soçi) Kiralık katilleriyle, milyon dolar ödeme vaatleriyle, Suriye’de katledilmem için oluşturulan şebekelerin sayısı bile belli değil. Bu girişimlerin hiç biri, zerre kadar etki yaratmadığı gibi, tersine azmimize azim katmış onurumuza onur eklemiştir. Bu abes çabalar sahiplerinin alnına kara bir leke olarak kalmıştır. Bunun cevabını da en iyi Kürt yoldaşlarım, PKK’nin yiğit evlatları davayı yükselterek verecekler açıktır.

Bu korku ikliminin sınır ötesinde devam eden girişimleri, diktatörlük rejiminin kendi içinden gelen ifşaatlar altında ezilişini örtmek için yeni kaçırma ve katliamlara hız verdiğini görmekteyiz. Kenya’dan kaçırılan sözde FETÖ’cü Selahattin Güven adlı öğretmen, Kırgızistan’da kaçırılmaya çalışılan okul müdürü Orhan İnandı (31 Mayıs 2021’de kaçırıldı, hala Kırgızistan TC Büyükelçiliğinde tutulduğu belirtilmektedir) ve 29 Nisan 2021’den beri kendisinden haber alınmayın Mukaveme Suriyyi Halep büro komutanı Antakyalı Ahmet Çankaya olayı bu girişimlerin nasıl da uluslararası suç ve kirli işler olduğunu göstermeye yeter. Ama ne yaparlarsa yapsınlar artık dikiş tutmayacaktır. Diktatörlük yıkım arifesindeki çılgınlıklarıyla, demir parmaklıklar arkasına geçeceği günler yakındır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.