Kürt 'fobisi' hız kesmiyor
Cihan DENİZ yazdı —
- Kürt 'fobosi'ni sağdan ve 'sol'dan yükselten iki anlayışın buluştuğu ortak nokta; Kürt siyasetini ve mücadelesini onu hakikatinden kopararak tanımlama eğilimidir.
CİHAN DENİZ
Kürtler, büyük mücadeleler ve bedellerle Irak ve Suriye’de ciddi kazanımlar elde ettikçe; Ortadoğu coğrafyasında hiçbir gücün göz ardı edemeyeceği siyasi aktörlerden biri haline geldikçe birçok kesimdeki Kürt 'fobisi' de derinleşiyor.
Çok acıdır ki; bu Kürt 'fobisi', diğer bir ifadeyle Kürt mücadelesine ve kazanımlarına dönük karşıtlık/nefret, sadece Tük milliyetçilerine ve ulusalcılarına has bir durum değildir. Bu kesimdeki karşıtlık ve nefret, işin doğası gereğidir ve kimseyi şaşırtmaz ama şaşırtıcı ve üzücü olan, yüzlerine taktıkları “sol”, “sosyalist”, “devrimci” maskenin ardına saklanarak Kürt mücadelesine saldıranlardır. Söylemeye gerek yok ama geçerken belirtelim ki; burada kast edilen en zor günlerinde Kürt mücadelesinin yanında durmuş sol, sosyalist, devrimci güçler değildir.
İki anlayışın buluştuğu nokta
Bu iki anlayışın buluştuğu ortak nokta; Kürt siyasetini, Kürt mücadelesini onu hakikatinden kopararak tanımlama eğilimidir.
* İlk anlayış, Kürt mücadelesini sadece “terör” ve “dış güçler” bağlamında suçluyor. Buna bağlı olarak da Kürt halkının talepleri ve bu talepler doğrultusunda verdiği mücadelelerle elde ettiği kazanımları meşru görmüyor. Onlara göre Kürt sorunu, çözülecek değil ortadan kaldırılacak bir sorundur.
* “Sol”, “sosyalist” ve “devrimci” maskesi arkasına gizlenen Kürt 'fobisi' de Kürt mücadelesini sadece ulusallık sınırları içinde tanımlama eğilimiyle çok farklı bir yol izlemiyor. Onlar, Kürt mücadelesini, milliyetçiliğin sol ve sosyalist düşüncede sahip olduğu negatif göndermeleri çok iyi hesaba katarak, “Kürt milliyetçi hareketi”, “Kürt milliyetçileri” gibi kavramlarla tanımlama eğilimindedir. Onu bu şekilde tanımlayarak akıllarınca Kürt mücadelesine sınır çizdiklerini zannediyorlar.
Devasa mücadeleyi görmezler
Onlara göre; bu sınırın ötesinde, hele hele de sol ve sosyalizme ilişkin Kürt mücadelesinin söz söyleme hakkı yoktur. Öyle olduğundan dünyanın öbür ucuna gidip oradaki mücadele deneyimlerinden dersler çıkarır, oradaki tartışmaları Türkçeye çevirip onlardan yararlanır, hatta onları model alırlar ama bunca yıldır burunlarının dibinde devam etmekte olan devasa mücadele pratiğine gözlerini kapatırlar. Balta girmemiş bir ormandaki mücadeleyi yerinde incelemeyi düşünürler ama 14 yıldır Rojava’da neler oluyor, ne yapılmak isteniyor diye merak edip oraya gitmezler. Üye sayısı üç haneli rakamları bulmayan parti ve örgütler ile ilişki geliştirirler ama yanı başlarındaki devasa hak hareketiyle bırakın ilişki geliştirmeyi yan yana bile gelmezler.
Son süreçle yeniden canlandı
Son sürçle birlikte “sol” maskeli bu Kürt 'fobisi' yine canlandı. Yine dergi ve gazete sayfaları, televizyon programları, sosyal medya paylaşımları ve benzeri mecralar Kürt siyasetine akıl verenlerle, kendilerine faydası olmayan akıllarını alan olmayınca da saldıranlarla dolup taşmaya başladı. Son olarak ANF’de çıkan “Rojava sosyalizmin son durağı, demokratik sosyalizmin ilk adımıdır” başlıklı bir yazı üzerinden Kürt siyasetine bu siyasetin ardında yatan düşünceye saldırıyorlar. Yazıda geçen birkaç ifade cımbızlanarak, bağlamından kopartılarak işi Kürt Özgürlük Hareketi'nin sosyalizme savaş açtığını iddia edecek bir raddeye taşıyorlar.
Koparılan fırtınan asıl nedeni
Ayrı bir makale konusu olan bu yazı bağlamında koparılan fırtına, tam da bizim burada üzerinde durduğumuz “sol” maskeli Kürt 'fobisi'nin bir konusudur.
* Her zaman olduğu gibi bilmeden, araştırmadan yaftalama var. Yazıda Marksizm ve Leninizm bağlamında söylenenlerin hiçbiri yeni değildir; daha önce Abdullah Öcalan tarafından zaten konu hakkında çalışan düşünürlere de atıf yapılarak defalarca savunmalarında etraflıca tartışılmıştı. Dahası bunlara yeni bir şey bulmuş gibi şaşırmak, sadece bunu yapanların cehaletini ortaya koyar. Zaten fobi cehaletin bir sonucu değil midir?
* Sosyalist düşünce ve sosyalist mücadele geleneği dokunulmaz, tartışılmaz tabular değildir. Sovyet, Çin ve diğer devrimleri çıkmaza sürükleyen noktalar üzerine kafa yormak, büyük ideallerle çıkılan yolların nasıl olup da kapitalizme evrildiğini çözümlemek, gerçek bir devrimci görevdir. Devrimci olan şablonlara takılmadan insanlığın özgürlük, eşitlik ve adalet özleminin ifadesi olan sosyalist düşünceyi an içinde yeniden üretmeyi başarabilmektir. Bunu yapmak, yani sosyalizm üzerine kafa yormak, sosyalist mücadeleler tarihi hakkında yorumlar yaparak çıkarımlarda bulunmak kimsenin tekelinde değildir.
Sosyalizmi yorumlamayı, bu yorumların sınırlarını çizmeyi sadece kendilerine hak görenler, bugün savunuyormuş gibi göründükleri Lenin’i ve Sovyet Devrimi’ni mahkum eden “dönek” Kautsky’nin günümüzdeki temsilcilerinden başka bir şey değildir. Kautsky’nin Rusya’dan birinin, Lenin, Marksizm hakkında söz söylemesini içine sindirememesi gibi bunlar da Kürtlerin söz söylemesini içine sindiremeyerek asıl kendileri milliyetçi ve şoven bir konuma savruluyor. Maalesef Türkiye solunun bir kısmının geldiği nokta budur.
