Mazlum ve mağdurların demokratik cumhuriyetine

Demir ÇELİK yazdı —

  • Özgür yaşam özlemi duyanlar, çokluk içinde birliği yaşamak isteyenler, yaşananları kader görmeyip birbirine güvenmeli, birlikte hareket etmelidirler.
  • Günümüzün yükselen değeri olan demokratik ulus anlayışına göre her kimlik, her inanç, her cins ve her düşüncenin kendi özgünlüğünü koruyacağı ve geliştireceği yeni örgütlenmelere ihtiyaç vardır.

Devlet ve iktidar, bir yandan zor aygıtları ile toplumu biata zorlarken, diğer yandan da ideolojik aygıtlarıyla toplumda rıza üretmeye çalışır. Devlet ve iktidarlar, ürettikleri bu rızalık üzerinden siyaset, hukuk, eğitim, basın, medya, ekonomi, sosyal politikalar ve din gibi çoklu ideolojik aygıtlarla toplumu ikna eder.

Yönetilmeye ikna ettiği bireyi ve toplumu sorgulayan, eleştiren ve alternatif geliştiren özne olmaktan çıkararak, nesne durumuna düşürür. Bu sayede mutlak iktidarını sürdürmenin yoluna bakar.

Türk ulus devleti birinci paylaşım savaşından bu yana Ermeni, Süryani, Rum, Kürt Êzîdîleri, Kürt Alevileri ve bir bütün Kürtleri katliam ve soykırımlardan geçirmiş, geride kalanlarını ideolojik aygıtlarıyla inkârcı, katliamcı ve tekçi zihniyetine yedeklemeye çalışmıştır.

Anadolu ve Mezopotamya’ da 37 etnik kimlik sahibi halkları, üç Semavi dinden insanları, Kürt Êzîdî ve Kürt Alevi gibi farklı inanç sahiplerini, Türk ve Sünni İslam potasında eritmeye bakmıştır. Türkiye’nin mevcut sınırları içindekileri ile yetinmemiş, sınırları dışındaki halklara ve inançlara da bu tekçiliği dayatmış, siyasal, sosyal travmaların yaşanmasına neden olmuştur.

Bu inkarcı, katliamcı ve tekçi zihniyeti ile meşru ve haklı talep sahibi toplum kesimlerini inkâr ederek onlara asimilasyonu dayatmıştır. Bu anlamda Türkiye nüfusunun yarısına denk gelen halkları ve inançları inkar etmiş, onlara ortadan kaldırılması gereken düşmanlar olarak bakmıştır. Meşru ve demokratik haklarına el koymuş, hak talep edenleri ve bu amaçla mücadele edenleri terörize ederek toplum nezdinde itibarsızlaştırmış, inkarcı, asimilasyoncu ve katliamcı politikalarında ısrar etmiştir.

Bu ısrarın sonucu olarak ‘vatandaşım’ dediği toplum kesimleri hak arayışlarını uluslararası meşru kurumlara taşımak durumunda kalmışlardır. Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere, devletin inkarcı ve tekçi politikalarının mağduru kesimler iç hukuk yoları tükenince sorunlarını Avrupa Konseyine bağlı AİHM’ e taşımak zorunda kalmışlardır.

Çünkü vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları Türkiye Avrupa Konseyi üyesi bir ülkeydi. AHİM kararları konsey üyesi olan ülkeleri bağlayan kararlardır. Ancak Anayasasızlık halinin yaşandığı Türkiye’de AKP-MHP faşist iktidarı AİHM kararlarının gereğini yerine getirmemiştir.

Alevilerin, ‘zorunlu din dersleri kaldırılmalı, cemevleri ibadethane statüsüne kavuşturulmalı’ taleplerini mahkeme yerinde talepler olarak görmüş, gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini Türkiye’ye uzun zaman önce bildirmişti. Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecriti işkence olarak gören aynı mahkeme, Sayın Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın da derhal serbest bırakılması kararını vermişti.

Ancak Türkiye bu kararların gereğini yerine getirmek yerine, inkarcı ve asimilasyoncu politikasında ısrarcı olmuştur. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi ülkeler ise, bağlı oldukları AHİM’in bu kararını konsey hukukunu hiçe sayan ve gereklerini yerine getirmeyen Türkiye’ye ekonomik ve siyasi yaptırım yapmak yerine üç maymunları oynamışlardır.

Bu duyarsızlığı kabul etmeyen Aleviler, 30 Kasım Salı günü konsey önünde miting düzenlemiş, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesini göreve çağırmışlardır.

Benzer mağduriyeti yaşayan Kürtler, kadınlar, gençler, inançlar ve farklı kesimler de 01-17 Aralık tarihleri arasında Avrupa Konseyi önünde eylem nöbetinde olacaklardır. ‘Öcalan’a özgürlük, işgale ve faşizme son’ temel talepleri ile Strasbourg’ta devam edecek bu eylemde ulus devletin inkar, asimilasyon ve katliamcı politikalarının mağduru halklar ve inançlar yan yana gelecek, birlikte hak mücadelesinde bulunacaklardır.
Demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet sorunlarımızın çözüm adresidir!

Toplumun çoklu kimliğine ve çoklu kültürüne vurulan bu tekçi pranganın mağdurları birbirlerine güveneceklerine, birlikte mücadele edeceklerine, ayrıksı ve parçalı durdukları için hep beraber ağır siyasal ve sosyal travmalar yaşadılar. Her kesim kendi başına yaşadığı sorunları aşmaya bakmış, yalnız kalmıştır. Bu yalnızlık nedeni ile kıyım ve katliamlara uğramışlardır. İnkar, kıyım ve katliamların asıl nedeni ulus devletin kendisi olmasına karşın, çözümü ve güvenliği ondan beklemişlerdir. Bu nedenle çok büyük kaybetmeler yaşandı ve yaşanıyor.

Ulus devlete sahip çıkan, onun inkarcı, katliamcı ve asimilasyoncu politikalarını sürdürmeyi savunan siyasi parti ve siyasetçilerine umut bağlandı, onlardan çare beklenildi. O nedenle bu toplum kesimlerinin annelerinin ak sütü kadar helal olan hakları karşılanmadı, inkâr edildi, hukuk hiçe sayıldı, bağlayıcı uluslararası kararlar bile uygulanmadı.

O halde toplumun ötekileri, ezilenleri, emekçileri ve yoksulları olarak yeni bir yol bulmak zorundayız. Özgür yaşam özlemi duyanlar, çokluk içinde birliği yaşamak isteyenler, yaşananları kader görmeyip birbirine güvenmeli, birlikte hareket etmelidirler. Günümüzün yükselen değeri olan demokratik ulus anlayışına göre her kimlik, her inanç, her cins ve her düşüncenin kendi özgünlüğünü koruyacağı ve geliştireceği yeni örgütlenmelere ihtiyaç vardır.

“Yol bir sürek bin bir” düsturu gereğince, Alevi üst kimliğinde faşizme, baskıya, zulüme, inkar ve asimilasyona karşı demokrasi ve haklar mücadelesinde yan yana, birlikte mücadele içinde olmalıyız. 72 Milleti bir bilen, zalime karşı mazlumdan yana olmanın haklı gururunu taşıyan Aleviler bu yan yana gelişte ve birlikte mücadelede örgütlendikleri oranda içinden geçmekte olduğumuz sürecin öncüsü olmasalar bile başarının en temel dinamiklerinden olurlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.