Ne kadar hazırız?

Cihan DENİZ yazdı —

  • Hazır olmanın bir çok boyutu vardır; fiziki, inançsal, düşünsel, ideolojik. İnanç ve fiziki olarak hazır olma noktasında çok büyük sorun olmadığı ortada. Ama düşünsel ve ideolojik bakımdan aynı şeyi söylemek maalesef çok mümkün değil.

“Yeni bir başlangıç” basit bir söylem değil.

Bazılarının zannettiği gibi, bir şeylerin üstünü örtmek için, bir şeylere kılıf bulmak için söylenmiş bir söz hiç değildir.

Tersine tam da zamanın ruhunu yansıtan bir sözdür.

Özgürlük mücadelesi cephesinden, Abdullah Öcalan tarafından yapılan her açıklama bu düşünceyi daha da pekiştirmektedir. Gelen her mesaj ile iyice anlaşılmaktadır ki bu coğrafya ve halkları olarak bir mücadele biçiminin yerini yenisinin almasının çok ötesine geçen, tüm ezberlerimize meydan okuyan tarihsel bir başlangıcın eşiğinde olduğumuz anlaşılmaktadır.

En başta bizden kimlik mücadelesi, sınıf mücadelesi, cins özgürlüğü mücadelesi, ekolojik mücadele başta olmak üzere tüm mücadele alanlarına dair düşünce kalıplarımız üzerine düşünmemizi, bunları anın ihtiyaçlarına göre yeniden tanımlamamızı gerektiren bir yolculuğa çıkmanın arifesindeyiz. Diğer bir ifade ile bölge ve üzerinde yaşayan halklara dayatılmış tekçiliğe, inkarcılığa, halkların birbirlerini düşman olarak görmesini sağlayan milliyetçiliğe, halkların özgürlük ve demokrasi mücadelelerini baltalayan sahte hedeflere ve hepsini kökeninde yatan patriarkaya karşı, tüm ezilenlerin birbirlerine karşı değil el ele özgürlüğe yürüyeceği büyük bir tarihsel yolculuğa çıkmak üzereyiz.

Bu yolculuk coğrafyayı, toplumu olduğu kadar bireyi de, onun siyasi alışkanlıklarını, kabullerini değiştirmeyi, dönüştürmeyi hedefleyen bir meydan okumadır. Hatta bu yolculuğun nereye varacağının hangi hedeflerine ne kadar ulaşacağının, bireydeki bu değişim ve dönüşüm ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.

Tam da bu nedenle, silahın bir mücadele biçimi olarak Kürt Sorunu denkleminden çıkarılmış olması dolayısıyla, bu yolculuğun daha kolay, daha zahmetsiz olacağını düşünmek, büyük bir yanılgı olacaktır. Tersine gerek düşünsel gerek emek boyutuyla daha fazla katılım sağlamamız gerek bir süreç bizi beklemektedir. Düne kadar sıcak savaş ortamında pratikleştirme fırsatını bulamadığımız, ertelediğimiz demokratik toplum inşasını, demokratik sosyalimiz hedefi nedeniyle, bu süreç, eskisinden daha zorlu ve kesin virajlarla dolu, her adımı için çok daha fazla kafa yormamız gereken bir yolculuk olacaktır.

Bundan dolayı da tam da “yeni”, tam da bundan dolayı bilinmezlikleri de barındıran bu yolculuğa ilk adımımız kendimize yönelmek ve kendimize “ne kadar hazırız?” diye sormak olmalıdır. Hazır olmanın bir çok boyutu vardır; fiziki, inançsal, düşünsel, ideolojik. İnanç ve fiziki olarak hazır olma noktasında çok büyük sorun olmadığı ortada. Ama düşünsel ve ideolojik bakımdan aynı şeyi söylemek maalesef çok mümkün değil. Bundan dolayı da, ister demokratik siyasetin bir çalışanı olalım, ister seçilmiş bir vekil, belediye eş başkanı olalım, ister sadece bu mücadeleye gönül vermiş bir olalım; yeni yolculuğa düşünsel ve ideolojik olarak ne kadar hazır olduğumuzu sorgulamamak ertelemez bir görevdir.

Bu soruya büyük bir çoğunluğun vereceği cevabın çok da olumlu olmayacağı ortadadır. Maalesef hazır değiliz. Özellikle mücadelenin düşünsel ve ideolojik boyutunu yeterince önemsemiyoruz. Yer geldiğinde çok emek harcıyoruz, bedeller ödüyoruz ama tam da bu eksiklik nedeniyle istediğimiz sonucu alamıyoruz; demokratik siyasetin bir öznesi olmayı başaramıyoruz. Abdullah Öcalan’ın 2000’lerin sonundan itibaren sürekli akademi ve akademileşme vurgusu aslında bu eksikliğe işaret etmekte ve aynı zamanda bu sorunların çözümünü de ortaya koymaktaydı. Bu konu da o yıllardan çok da ileri gittiğimizi söylemek zor.

Bugünden geçmişe baktığımızda, belki de verilen mücadeleye, bedellere rağmen istediğimiz noktaya ulaşmamamızın en temel nedenlerinden birinin de, demokratik siyaset içinde düşünsel ve ideolojik boyutun yeterince bilince çıkartılmaması, bu yönde yeterince gayret sarf edilmemesi olduğu söylenebilir.

Belki geçmişte bu eksiklik bir nebze de olsa göz ardı edilebilse de, yeni dönemde, böyle bir lüksümüz yok. Hepimizin düşünsel ve ideolojik olarak sürece hazır olması gerekmektedir.

Ancak fiziksel emek kadar düşünsel ve ideolojik yoğunlaşma noktasında kendimiz geliştirdiğimiz oranda bu yeni süreç, çıktığımız bu yeni yol bizi hedeflerimize ulaştıracaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.