Önderlik ve tecrit

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • İmralı’da süregelen ağır tecrit tüm yasalara ve insanlığa aykırıdır. Düşman hukuku diyorlar ama bu durum düpedüz hukuksuz bir düşmanlıktır.

Kızıldere katliamının yıl dönümü nedeniyle Mahirler(On’lar) için yapılan anma ve değerlendirmeler sürüyor. Mayıs ayında da Denizler, İbolar ve birçok devrimcinin anmaları yapılacak. Devrimci mücadelede başarı için tutarlı bir önderlik şarttır. Mücadelede ideolojik-politik-örgütsel bağımsızlık ön şarttır ki, bunlar sonuçta önderlikte somutlanır. Sol ve muhalif hareketlerin tarihinde önderliğin önemi çok açık olarak görülür.

TKP kurucu MK üyeleri olan Mustafa Suphi ve “Onbeşler” daha Anadolu’ya adım atamadan sınırda kontrol altına alınıp Karadeniz’e yönlendirilmişlerdir. Trabzon’da zorla bindirildikleri taka onların kanlı mezarı olmuştur. Komünist hareket, ilk adımında önderlerini kaybettikten sonra bir daha toparlanamamıştır.

1960 sonrası ülkedeki ve dünyadaki birikimin bir sıçrayışa dönüşmesiyle, devrimci harekette de bir atılım yaşandı. Hızla kitleselleşen devrimci hareket, bütün eksikliklerine rağmen tarihi bir sıçrama gerçekleştirdi. Beş altı yıl içinde toplumun bütün kesimlerini sardı ve harekete geçirdi. Grevsiz-mitingsiz-işgalsiz bir gün geçmez oldu. Her alanda toplumun doğal önderleri yetişmeye başladı.

Genelkurmay korku içinde “Toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı. Bu tehlikelidir, durdurulmalı” diyordu. Bunu durdurmak ve toplumsal uyanışı bastırmak için 12 Mart 1971 müdahalesi yapıldı. Bu dönemde sadece bazı devrimciler değil, Denizler, Mahirler ve İbolar gibi devrimci hareketin bütün önderleri ve diri kadroları imha edildi.

Buna rağmen devrimci hareketin yükselişi durdurulamadı. 12 Eylül 1980’de bir faşist darbe daha yapıldı. Kadrolara yönelik imha ve çürütme planı her alanda işkence, hapis ve katliamlar gibi en kanlı ve en sinsi yöntemlerle sürdürüldü. Böylece “sol”un bütün kitleselleşmesine rağmen, önderliğini oluşturması ve siyasi bir seçenek haline gelmesi engellendi. Bugün hala daha bu sorun çözülebilmiş değil.

Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin öncü kadrolarını imha etmek için Diyarbakır zindanı kuruldu. Kitaplara, filmlere, destanlara konu olarak belgelenen bu işkencehane bütün zulmüne rağmen mücadeleyi engelleyemedi. Direnişçi kadroların fedakarca mücadelesiyle zindan duvarları yıkıldı. Mazlumlar, Ferhatlar, Hayriler ve Kemaller bu direnişin sembolleri oldular. Bu direniş, geneldeki direnişle birlikte “Özgürlük Mücadelesi”ni yıkılmaz hale getirdi. Bütün saldırılar ve zulüm etkisiz hale gelince, sayısız suikast teşebbüsü de başarısız olunca, son olarak “komplo” gündeme getirildi. Komplocular açıkça “PKK’yi de Türk solunun durumuna düşürmek gerek” diyorlardı. Zaten, son yüz yılda bütün Kürt isyanları bastırılmış ve önderleri imha edilerek, cenazeleri yok edilmiştir. Halen bir tekinin mezarı bile yoktur. Önderleri katletmek, yok etmek ve cenazelerini kaybederek mezarsız bırakmak sömürgeci burjuvazinin en zalim yüzünü göstermektedir. Ama bu sadece basit bir zalimlik değildir. Ezilenlerin hafızasından direnişin her türlü izini silmek, direnişleri hiç olmamış hale getirmek ve kölelik ruhunu yaratmak için yapılan bilinçli bir uygulamadır.

Sayın Öcalan üzerinde süregelen insanlık ve hukuk dışı tecridin amacı da aynıdır. İç ve dış kamuoyunun komplo sürecinde gösterdiği tepkiler ve kahramanca direniş karşısında Öcalan’ı fizik olarak yok etmeye cesaret edemeyen ırkçı-faşist gericilik, O’nu tecrit altında tutarak etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Buna rağmen Öcalan yoldaşın ideolojik, politik etkisi kırılamamış, tam tersine daha da güçlenmiştir.

Değişen dünya ve bölge şartlarında krizlerden fırsat yaratmaya çalışan Erdoğan diktası yeni saldırılar peşindedir. Özellikle işbirlikçi-ihanetçi çeteleri kullanarak Özgürlük Hareketini önderliksiz bırakmak planları sürmektedir. Sadece Kürdistan halkı değil, tüm ezilenler önderlerine sahip çıkmak zorundadır. Özgürlük mücadelesi ancak o zaman zafere ulaşabilir.

İmralı’da süregelen ağır tecrit tüm yasalara ve insanlığa aykırıdır. Düşman hukuku diyorlar ama bu durum düpedüz hukuksuz bir düşmanlıktır.

Yani eziyettir, işkencedir, zulümdür. İmralı zindanını yıkacak olan da özgürlük mücadelesinin yükselerek zafere dek sürmesi olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.