Onurlu bir barışı kazanmak…

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Unutmayalım ki, onurlu bir barışı kazanmak savaşmaktan daha kolay değildir. Ama kazanmaktan başka çözüm de yoktur.

Türkiye’de sistem partilerinin ve fedailerinin dillerinden düşürmediği bir deyim vardır. “Milli davalarda milli takım ruhuyla bütünleşelim” derler. Aslında bunu derken bile milleti bölmeye başlarlar. Milletin ezici çoğunluğu üzerindeki diktalarını milli birlik-beraberlik nutuklarıyla örtmeye uğraşırlar. Askeri darbeler, işgal ve imha operasyonları hep “milli birlik-beraberlik” maskesiyle örtülür. Karşı çıkanlar hain, bölücü ilan edilip defteri dürülür. Yakın zamana kadar sürdürülen beka sorunu maskesi de böyle bir oyundu.

Şimdi yeni bir sürece girildi. Egemen iktidar çevrelerinin dili ve anlayışı biraz mide bulandırsa da, yeni sürece olumlu yaklaştıkları görülüyor. Arka plandaki bagajlarında her ne olursa olsun, beka sorunu var deyip yaptıkları inkar ve imha operasyonlarından vazgeçip geçmişten ders çıkarmış olmaları olumludur. Bir kez daha görüldü ki, cinsiyetçi, dinci-mezhepçi ve milliyetçi ayrımcılıklar, dogmalar toplumsal gelişmenin ve barışın ayaklarındaki prangalardır. Toplumlar bunlardan kurtulmadıkça ileriye gidemez.

Öcalan yoldaşın dile getirdiği “Kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik toplum” paradigması Ortadoğu halklarının birikmiş ve kemikleşmiş sorunlarına bir çözüm olabilir. Bu da barışçı bir ortamda mümkündür.

İçindeki çelişkiler ne olursa olsun, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”yla girilen yeni süreçte şimdilik herkes süreci destekliyor görünüyor. Hem iktidar partileri, hem de artık birinci parti olduğunu söyleyen ana muhalefet partisi süreci destekliyor. Milli meselelerde milli takım ruhuyla hareket etme ilkesi hala geçerliyse, TC kurulduğundan beri en büyük milli meselesi Kürt sorunudur. Şimdiye kadar hep ezilenlere karşı milli takım ruhuyla hücuma geçildi ve boşuna kan gözyaşı döküldü. Hiçbir sorun da çözülmedi. Birikmiş toplumsal sorunlar patlama noktasına geldi. Değişen dünya ve bölge şartlarında bu sorunlar daha uzun süre bastırılamaz. İnkar ve imha edilemez. Çözüm zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir. Barışçı çözümün momenti gelmiştir. Bu moment afaki korkularla, hayallerle, dar iktidar ve çıkar hesaplarıyla heba edilmemelidir.

TC tarihi Kürtlerle savaşın tarihidir. Kürt ulusal kimliğini imha ve asimile etmek için bütün bir yüzyıl harcanmıştır. Devletin bütün kurumları, sadece ordu değil eğitimden diyanete, ekonomiden siyasete kadar bütün sosyal yaşam, bütün iç ve dış ilişkiler Kürt inkarı temelinde şekillenmiştir. Birinci yüzyılın sonunda TC yöneticileri hala beka korkusu içinde ise bu tamamen kendi hataları ve suçları sonucu olmuştur.

Birinci yüzyıl kan ve katliamlar, sonsuz acılar içinde ve geride bir sorunlar yumağı bırakarak gelip geçmiştir. İkinci yüzyılda aynısını tekrar etmek yerine -ki bu zaten mümkün de görünmüyor- barışçı bir çözüm bulmak mümkün ve zorunludur.

"Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile gelişen süreç birinci yüzyılı kapatıp yeni bir yüzyıl açmaktadır.

Kürdistan’daki ana eğilimler de şimdiye kadar süreçten umutlu olduklarını ve desteklediklerini ortaya koydular. Halk da uzun bir aradan sonra ilk defa umutlandı.

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen bu köklü değişim kendiliğinden olmaz. Tüm demokratik güçlerin bu çabaya aktif katılımı şarttır. Bu sürece karşı olanların her türlü kışkırtmayı, engellemeyi yapacakları açıktır. Yerel, bölgesel ve global savaş rantçıları hasetle saldırmaktadır. Bu köklü değişimi sindiremeyen, her değişimde olduğu gibi haklı ya da haksız yere tedirgin olan kesimleri aydınlatmak ve ikna etmek de değişimden yana olanların görevidir.

Yeni bir dönem açılmıştır. Bu döneme uygun mücadeleyi geliştirmek ve halklarımızın kazanmasını sağlamak hepimizin görevi olmalıdır. Unutmayalım ki, onurlu bir barışı kazanmak savaşmaktan daha kolay değildir. Ama kazanmaktan başka çözüm de yoktur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.