Örgütsüzlük bir salgın hastalıktır

İlham BAKIR yazdı —

Covid-19 salgını ile birlikte tüm dünyada toplumsal yaşamın pek çok alanında köklü değişiklikler meydana geldi. İş hayatından eğitime, sanatsal eserlerin üretimi ve paylaşımından insanlar arasındaki ilişkinin şekline kadar pek çok şey bildiğimiz, tanıdığımız, alışık olduğumuz bir seyir izlememeye başladı. Bilimin ulaştığı gelişmişlik, bu salgına dair aşının bulunması ve tedavinin geliştirilmesinin çok uzun sürmeyecek bir zaman diliminde mümkün olduğunu bize gösteriyor. Nitekim pek çok ülkede aşı çalışmalarında önemli, bir aşama kaydedilmeye ve aşılar uygulanmaya başladı. Sağlık sektörünün kapitalizmin en büyük sömürü alanlarından birisi olması itibariyle bu aşının dünya nüfusunun çok büyük bir bölümünü oluşturan yoksullara nasıl ulaşacağı, yoksul insanların nasıl kobay olarak kullanılacağı bir muamma olsa da nihayetinde kapitalist düzenin devamı için ücretli kölelere ve tüketimi gerçekleştirecek insanlara ihtiyaç olduğu için bir şekilde yoksulların tümünün ölmesine izin verilmeyecektir.  Fakat mesele şu ki uzmanlar Covid-19’un çaresi bulunsa da Covid-19 benzeri başka salgın hastalıkların baş gösterme ihtimalinin yüksek olduğu, insanların salgın hastalıkların hüküm sürdüğü koşullara göre bir yaşam düzeni kurması gerektiğini söylüyor. Artık toplumsal yaşamın yeni normali, salgın hastalığın önlemlerinin alındığı örneğin artık sokakta maskesiz dolaşılan bir yaşamın olmadığı, restoran, kafeterya, tiyatro, sinema, konser vb. insanların toplu olarak bir araya geldiği sosyal mekanların bulunmadığı, okul gibi fiziki eğitim kurumlarının bulunmadığı bir yaşamın bizi beklediğini öngörüyorlar. Fiziki olarak bulunmak ve bu şekilde üretmenin gerekmediği tüm alanlarda evde çalışma sisteminin hayata geçirilmesi bu anlamda beyaz yakalı diye tabir edilen özel sektör ve kamu sektöründe çalışan pek çok insanın evden çalışacağı, devlet dairelerinin internet üzerinden işlem yapacağı bir dönemin bizi beklediği söyleniyor. Zaten bu bahsedilenlerin pek çoğu hali hazırda gerçekleşen uygulamalar. Ama bunların tümünün kalıcı hale geleceği öngörüsü ürkütücü olan.  Savaş, salgın gibi önemli yaşamsal tehlikelerin baş gösterdiği dönemlerde iktidarların daha da otoriterleştiği ve vatandaşların da sağlık ve güvenliğin temini adına buna ciddi rıza gösterdikleri pek çok dünya deneyiminde kendini kanıtlamıştır. Covid-19 salgını gerekçesiyle hükümetlerin tedbir alırken uyguladıkları yöntemlerin ne kadar antidemokratik olduğu ortadayken, üstelik alınan tedbirlerin çalışmak zorunda olan büyük bir yoksul ve emekçi kesimi korumadığı çok açıkken toplumun bu tedbirlere ciddi bir tepki göstermediği görülmektedir. Netflix’te yayınlanan İspanyol yapımı “La valla” dizisi bu meseleyi çok iyi projekte eden bir dizi. İzlenmesini öneririm. Öyle görülüyor bir salgın hastalıklar dönemi başlıyor ve kapitalizm krizlerini aşmak ve kendini yenilemek için bu salgınlar dönemini kendisi için ciddi bir fırsata çevirecek. Büyük tarihi mücadelelerle ve büyük bedeller ödenerek kısmi olarak özgürlük ve demokrasinin tesis edildiği ülkeler de dahil olmak üzere tüm dünyada otoriter rejimler dönemi başlayacak. Otoriter rejimler, kapitalizmin krizlerini kısa sürede aşmada kullandığı en güçlü aparattır zira.  Büyük krizler dönemi elbette kapitalizm kadar emekçiler ve yoksullar için de önemli fırsatları beraberinde getiriyor. Günümüz toplumunun yoksullar açısından en büyük tehlikesi örgütsüzlüktür. Örgütsüzlük, salgın hastalıklardan çok daha fazla toplumsal bünyeye zarar vermektedir. Kapitalizmin ve onun ortaya çıkardığı salgınlarla baş etmenin de, yoksulluğu ve sömürüyü ortadan kaldırmanın da aşısı örgütlülüktür. Bu yeni normal içinde nasıl örgütlenme yaratılacağına dair ne yazık ki çok az tartışma yürümekte, çok az pratik kendini göstermekte. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.