Özgürlük nöbetinde Kürt duruşu

Selim FERAT yazdı —

Selimferat@web.de

"Öcalan’a Özgürlük-Kürdistan’da barış!"

Bu sloganın nöbetini geçen Cumartesi günü Berlin’deki Kürdistanlılar devraldı.

Mitingin yapıldığı alanda, yakinen otuz yıldan bu yana etkinliklerin çoğuna katılan tanıdık çehrelerle yeniden buluştuk.

Mitinge damgasını vuran resim karelerinden biri, iki gün öncesine aitti.

Ankara’daki kahvaltı sofrasından basına yansıyan fotoğrafta, Çavuşoğlu ve Neçirvan karşı karşıya oturuyorlardı.

Çavuşoğlu’nun özellikle Neçirvan Barzani‘yle "PKK ile ortak mücadele başta olmak üzere…" başka konuları da ele aldıklarını açıklamasının tepkilere yol açmasına pek şaşırmadım.

Yine de Kürtler arası tarihi bir barış anlaşması olduğuna atıfta bulunarak, "Kürdistan’da barış" sloganının Kürtler açısından daha elzem olduğuna dikkat çektim.

Birçoklarının "ihanet kapıda" sözlerini ciddiye alsam da, Kürdistan halklarının Kürtler arası çatışmaya yol vermeyeceğinin altını çizmek dışında bir şansımın olmadığını da anladım.

Öfke büyüktü ve sonunda susmak dışında bir şansım yoktu.

Sonra 45 yıllık yaşamını Kürdistan’daki mücadeleye ayıran, delikanlı duruşlu bir mücadele adamının sözlerini dinledim.

Türk Milli Talebe Birliği’nin başkanıyla bir yıl aynı hücrede kalmış.

Kenan Evren’in bu hücre ortağını nasıl ajanlaştırdığına tanık olmuş.

Yıllarca zindanlarda yaşamış, işkence görmüş, fiziği darbe almış; bilinci bilenmiş.

Çocukları, iradesinin rezervlerinin ayakta tuttuğu bu direniş adamına, kalemler ve defterler almış.

Bundan sonraki görevi gözlemlerini anılarını yazmak olacak.

Bundan sonrasında mitingde "kısa gelecekte neler olacak" sorusuna cevap aradım.

Eski tüfeklerden biri:

"Söz bitti;

nutuk atmanın zamanı geçti;

şimdiye dek yapılanların tam tersi birşeyler olmalı;

herşey denendi, halka önderlik edenler, başka bir yol bulmalı;

çare Amerika ve Rusya değil;

Türkiye’yi durduracak tek ittifak Kürdistan’da aranmalı…"

Başka biri:

"makası oldukça daralttılar;

bu dar bir geçitten daha da çetin bir yolculuğa işaret ediyor…"

Bunu dinleyen başka bir miting adamı:

"tek bir cevap biliyorum:

Berxwedan (direniş)"

Sonra bir ses duyuyorum uzaktan:

"Öcalan azad edilmeli;

O’nun hücresine Erdoğan konmalı."

Sonra ve sonrasında, Öcalan’a özgürlük-Kürdistan’da barışın, Rojava’daki Türk işgaline son verilmeksizin mümkün olmayacağını savunan bir Kürt kadının hiperaktiv tartışmasına tanık oluyorum.

Çaresiz değil, yerinde durmak bilmeyen bir enerji yumağı gibi, bir zamanlar Kobanê’de barikatlar kuran kadınların Erdoğan’ın sonunu getireceğini ve Öcalan’ı özgürleştireceğini iddia ediyordu.

Sonra, siyasi sahaya egemen, yılların yıpratamadığı, emekliliğe tahammül edemeyecek o adamla konuşuyorum.

"Önemli olanı gözle göremezsiniz;

Kalbiniz duyar" dedi.

"Aldanmayın kara bulutlara, her defasında güneş doğmadı mı?"

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.