Sanatı komünleştirelim
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Demokratik olan her sanatçı ile sanat komünleri oluşturmak kadar kendi aralarında demokratik bir ilişki sistematiğini geliştirmek gerekiyor.
- Komün dışında yaşamak, demokrasi dışında yaşamaktır, ki bu da devlete-iktidara, kapitalist moderniteye hizmet ediyor. İnsanca yaşamanın komün dışında başka yolu yoktur: “Ya komün ya kapitalizm!”
Paradigma ve sanat tartışmaları -3-
Paradigma açıktır; ahlaki-politik toplumu esas alır. Buna hizmet etmeyen, özgürleştirmeyen, demokratik olmayan her yaklaşımla mücadele eder sanat. Yani sanat sadece bir hissiyat ve duyumsama değil, toplumsal yaşama içerik-nitelik kazandıran estetik olayıdır. Bunu da estetik duyguları geliştirerek, özgürlüğün estetiğiyle yapar.
Sanatın gülü dikeni
Özgürlük estetiği tam olmayı, bütünlüğü esas alır. Hakikat bütündür. Estetik bundan farksızdır. Önder Apo gülü estetik, dikenini etik olarak değerlendiriyor; gül ve diken benzetmesi sadece canlıların öz savunmasını ifade etmez. Estetiğin dayandığı toplumsallığın korunmasını ifade ettiği gibi güldeki tamlığa da bir vurgudur. Gülün güzelliği kendindedir. Ne azaltmak ne üstüne bir şey eklemek gerekiyor. Estetik üzerine yazan kimi filozofların dediği gibi estetik olanı azaltmak ya da üstüne bir şey eklemek ona zarar verir. Ancak bunun şartı ideal olana ulaşılmış olmasıdır ki, hedef bu olsa da mevcut durum çok parçalı ve yarımlıklarla doludur. Bugüne kadar sergilenen çabalar reddedilemez ancak hep bir yarımlık duygusu vardır. O halde tamamlamak için üstüne ne ekleneceğine bakmak gerekiyor.
Tüm sanat emekçilerinin etik ve politik temelde muazzam bir estetiğe yol açacağı, tüm insanlığın Rönesans’ına öncülük yapacağı, bu temelde büyük moral aldığı, alacağı bir süreci yaşıyoruz.
Sanat paradigmanın ruhudur; dilimizin kuruyan yönlerini, köşeli-kalıpçı yaklaşımlarımızı en çok değiştirecek olan, ruhumuzdaki yaraları en hızlı iyileştirecek olan sanattır.
Sanat can verir, iktidar çürütür
Paradigmanın ruhunu, hakikati topluma taşırması gereken sanatın her türlü iktidarcı etkiden arındırılmasına ihtiyaç vardır. Devletçi hiyerarşi ve taklitleri, bürokrasiyi, geri-geleneksel özellikleri, tecavüz kültürünü, aile içi şiddeti, her türlü gerici dayatmaları yerle bir edecek olan sanattır. İşlevi sadece teşhir değildir. Duyguları değiştirme gücü vardır, ruhları iktidarın ve gericiliğin her türlü kirinden-pasından arındırır.
Sanat iktidarı kabul etmez. Sanatın özü demokratiktir. Geleneği reddetmez ama ona takılıp kalmaz. Maneviyata önem verir ama hurafelerle toplumu tuzağa çeken her türlü gericilikle mücadele eder. Liberalizmin tuzaklarına karşı farklılıklara saygı kadar toplumsal bağlamını bir yana bırakmaz. Topluma saygılıdır ama öncülük rolünü unutmaz.
Mücadele eden, oluşturan, inşa eden bir sanat anlayışıyla bu süreci karşıladığımızda demokrasi ilkesi etrafında toplanmış sanat birliklerini oluşturabiliriz.
Paradigmanın özü demokrasidir. Demokratik olan her sanatçı ile sanat komünleri oluşturmak kadar kendi aralarında demokratik bir ilişki sistematiğini geliştirmek gerekiyor; yine birkaç tane merkezi kurumla yetinmemek, binlerce sanatçı komününü demokrasi ilkesiyle örgütlemek gerekiyor. Bu komünlerin birbiriyle dayanışma ruhu içinde çalışması sanat alanının yıllardır aşamadığı en temel sorunlarını çözer. Sanat buralarda tartışılır ve yapılır. Sanat ve komünlerin özü olan demokrasi tartışması yerine çok dar örgütsel tartışmalarla vakit öldürmeyelim. Sanatı komünleştirelim; etik, estetik, politik duruşumuzla, yaratıcı ruhla demokrasi gücüne kavuşturalım o zaman sanat alanı kendi sorunlarını çözecek ve özgürlüğün sanatını hak ettiği gibi yapabilecek duruma gelir.
Sanat komünde doğmuştur
Komün evrensel bir değerdir!
Komün dışında bir özgürlük arayışı liberalizmin herhangi bir versiyonuna kapılmaktan başka sonuç vermez. “Her şey için komün olur ama sanat komün dışında geliştirilir” diye teoriler ileri sürülmüştür. Bunlar reel sosyalizm pratiği karşısında belki tartışılabilir ama biz insanlığın tarihsel varoluşundan, insan olarak var olma ve yaşama tarzından bahsediyoruz. Reel sosyalist uygulama devletçi zihniyetten kaynaklanıyor. Devletçi her türlü anlayış ve uygulamayı reddediyoruz. Bireyin özgürleşeceği, sosyalist insanın yetişeceği demokratik komünden bahsediyoruz.
Komün dışında yaşamak, demokrasi dışında yaşamaktır, ki bu da devlete-iktidara, kapitalist moderniteye hizmet ediyor. İnsanca yaşamanın komün dışında başka yolu yoktur: “Ya komün ya kapitalizm!”
Kapitalist sistemin etkisinden çıkılırsa komünün ne demek olduğu anlaşılır ve onsuz insanca yaşanamayacağını kavramak mümkün hale gelir. Önder Apo bu yüzden “komünü olmayana merhaba yok” demiştir.
Komün, devlet ve iktidara başvurmadan kendi toplumsallığını dayanışma içinde, paylaşımcı tarzda, özgürce ve insanca yaşamak demektir. Kendi diliyle, kültürüyle, öz gücüyle, öz savunmasıyla ve öz bilinciyle yaşamaktır. Ulus-devlet sınırları oluşturmayı değil, demokratik ulusa dayalı ortak vatan anlayışını esas alır. Kadın-erkek komün içinde eşittir. Bireyi reddetmez, ancak komün olmadan özgür birey olunamayacağını savunur. Özgür birey olmadan da komünün demokratik olmasının mümkün olmadığını bilir.
Sanat ve birey
Sanatta birey emeğiyle, tarzı ve üslubuyla vardır; kendi üslubunu katar, baskılanırsa sanat yapamaz. Bireyin rolünü reddeden anlayış reel sosyalizmin aşılmış anlayışıdır. Ancak toplumu, komünü reddeden anlayış da kapitalist bireycilikten kaynaklanıyor; sanatın zemini toplumdur ve sanat toplumsal bir olaydır.
Özü gereği demokratik olduğu halde sanat alanına bulaştırılan devlet ve iktidar anlayışları saptırmaya yol açmıştır. Birey yerine bireycilik ikame edilmiştir. Kapitalist bireycilik birey olmak anlamına gelmiyor, aksine bireyci olan hakiki birey olamaz. O, kişiliği elinden alınmış ve iktidara bağlanmış modern köledir. Birey olmak özgür bir ruh, bilinç, irade kazanmakla mümkündür. Bireyci kişilik birey olma onurunu taşıyamaz.
Tekelci eğilimler, bürokratik kurum ve tutumlar, devletçi kurallar, liyakati önemsemeyen, toplumdan kopuk, elit ve popülist yaklaşımlar, yerel ve evrenseli buluşturmayan dar yaklaşımlar sanatın ruhuna prangalar vurmaktadır.
Liberalizmin etkileri her türlü bencil ve saptırıcı eğilime yol açtığı gibi komün hakkında da sanki özgür olan burjuvaymış, elit sosyeteymiş, komün ise kapalı ve geri toplumun işiymiş gibi büyük bir yalan inşa edilmiştir. Bu yalanı yıkacak yegâne çalışma demokratik komün çalışmasıdır. Bir komünün üyesi olmak, insanlığın özünü taşıyan ruhla yaşamak demektir. Sanat bu ortak yaşamın ruhunu geliştirmekten sorumludur.
Filozof Nietzsche’ye başvurursak: “İnsan, şarkı söyleyerek ve dans ederek daha yüksek bir ortaklığın üyesi olarak kendini ortaya koyar: o, öğrendiği yürümeyi ve konuşmayı unutmuştur, dans ederek havalara fırlayıp uçma yolundadır. Onun el kol hareketlerinden büyü fışkırır. Şimdi hayvanlar konuştuğu ve toprak süt ve bal verdiği gibi, ondan da doğaüstü bir şey ses verir: O kendini Tanrı olarak hisseder, Tanrıları rüyada dolaşır durur gördüğü gibi, bizzat kendisi de şimdi öyle vecd içinde ve yükselmiş yürür.”
Bir yanda devlet, öte yanda komün
Sanatı ve sanatkarı bu sözlerle yüceltenler haksız değildir. Ancak sanatı toplumsal bağlamından koparanlar kanatlanmaz ve kanatlandırmaz. Tam tersine insanın kolunu-kanadını kıran, moral kaynağından uzaklaştıran sisteme hizmet eder. Komün dışında sanat demek farklı bir yaşam tercihi demektir; bu da devlete-kapitalizme gitmekten başka anlama gelmiyor.
Bir yanda devlet diğer yanda toplum, yani komün vardır! Önder Apo yeni paradigmayı bunun üzerine kurmuştur. Tarihin en temel çelişkisi binlerce yıldır bu şekilde yaşanıyor. Günümüzde demokratik modernite paradigması ışığında bu çelişkiler iyice netleşmiş ve komün özgürleşmenin, sosyalizmin, demokrasinin, insanca yaşamanın adı haline gelmiştir. Sanat bu yaşam tarzının öncülüğünü yapacaksa herkesten önce kendi alanını komünleştirmekten, demokratikleştirmekten sorumludur.