Seçimler ve savaş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan ekonomist geçiyordu. Ama yönettiği ekonomi çöktü. İşsizlik ve pahalılık milleti yakıp kavuruyor. Enflasyon ve dövizdeki yükseliş sürerken, ekonomi Suudi Arabistan, Katar ve BAE’den kendisini rezil edercesine yalvar yakar aldığı kredilerle zar zor ayakta duruyor.
  • O kadar köpürtmelerine rağmen savaş propagandası bile gericiliğin etkisindeki halkı oyalamaya yetmiyor. “Terörün belini kırdık-kıracağız, kökünü kazıyacağız” gibi ırkçı kışkırtmalar kendi tabanlarını bile ikna etmiyor.


Seçim tarihi yaklaştıkça her türlü spekülasyon da artıyor. Bu kargaşada at izi it izine iyice karışıyor ya da karıştırılıyor. Bir ara “Erdoğan kaybedeceği bir seçimi yaptırmaz” diyenler çoktu. Halen de var ama artık sesleri az duyuluyor. Normali de budur. Hiçbir diktatör kadir-i mutlak değildir. Her istediğini yapamaz, buna gücü yetmez. Ama bu amaçla her yola başvurabilir, her türlü kanlı maceraya girebilir.

Erdoğan, seçimlere gerginlik içinde ve kışkırtmalarla girmek, işgal-kahramanlık gösterileriyle seçimi kazanmak istiyor. Ama bu lehine mi olur, aleyhine mi bilinmez. Ya da ne kadar lehine olur ve Erdoğan’ı iktidarda tutmaya yeter mi belli değildir. Dahası iktidarı kaybetmesine de neden olabilir.

Erdoğan ekonomist geçiyordu. Ama yönettiği ekonomi çöktü. İşsizlik ve pahalılık milleti yakıp kavuruyor. Enflasyon ve dövizdeki yükseliş sürerken, ekonomi Suudi Arabistan, Katar ve BAE’den kendisini rezil edercesine yalvar yakar aldığı kredilerle zar zor ayakta duruyor.

Çözüm olarak sarıldığı savaş ve işgal politikası batağa saplanıyor. Döktüğü bunca kana ve ekonomik yıkıma rağmen savaşta bir “başarı” kazanamadı. Rusya dışında kendisini destekleyen yok. Halkın eski güveni ve heyecanı da yok. AKP içinde bile tek adam sistemi tartışmalıdır. Bu sistemde semiren ve ayakta kalması bu sisteme bağlı olan savaş rantçısı ve zengini küçük bir çete dışında AKP’ye oy verenler bile şikayetçidir.

Erdoğan’ın ayakta kalmasının tek gerekçesi “Daha iyisi mi gelecek ki, ya daha kötü olursa” korkusu ve endişesidir.
Sistem çözümsüzlük ve yıkım içinde tıkanmıştır. Tıkanma sürdükçe çürüme de artmaktadır. Medya da her gün gördüğümüz iç karartan kadın cinayetleriyle, uyuşturucu skandallarıyla,  hırsızlık-yolsuzluk haberleriyle çalkalanmaktadır.

Sorun halkın güvensizliğini giderecek ve halka umut verebilecek bir siyasi açılım yaratmaktır.

“Altılı masa” ittifakına ilgi ve desteğin arttığı görülüyor. Altılı masa’nın geçmişteki hataları, halen şu andaki vizyonu üzerine medyadaki eleştirileri tekrar etmeden şunları söylemek gerekir:

Tek adam-tek parti sistemine karşı çıkmaları ve yeni bir anayasa önermeleri çok doğrudur. Çürümüş dikta sistemi toplumu ve ülkeyi bir kilitlenme noktasına getirmiştir. Halk yığınlarında yaygın bir hoşnutsuzluk, umutsuzluk, umursamazlık, yorgunluk görülmektedir. Halk günlük geçim derdinden ötesini görmüyor. O kadar köpürtmelerine rağmen savaş propagandası bile gericiliğin etkisindeki halkı oyalamaya yetmiyor. “Terörün belini kırdık-kıracağız, kökünü kazıyacağız” gibi ırkçı kışkırtmalar kendi tabanlarını bile ikna etmiyor.
Bu şartlarda çürümüş ve fosilleşmiş ırkçı savaş rejiminin taşlarını yerinden oynatacak bir değişim yaratmak önemlidir. Bu başarılırsa gerisi mücadele ile gelecektir. Çok kolay olmasa da ilk adım bu olacaktır.
 
Araştırmacı Bekir Ağırdır’a göre: ERDOĞAN TÜM DÜĞMELERE BASTI
“Erdoğan seçime dönük tüm düğmelere basmış durumda. Şu veya bu biçimde döviz kurları seçime kadar kontrol edilmeye, birebir markajla ve kuralsız ama disiplinli bir ekonomi anlayışıyla seçime ulaşmaya çalışıyor. Muhtemelen seçmene onlarca af, kadro, indirim kampanyasıyla karşılaşacağız. Yine de varolan hayat pahalılığı, işsizlik, adaletsiz ve keyfi kararlar, güvenlikçi anlayış da sürecek görünüyor.“

Erdoğan da bunu bildiği için masayı tehdit ve şantajlarla dağıtmaya çalışmaktadır. Demokrasi güçleri bu tür saldırıları göğüsleyip karşı koymalıdır. En büyük baskı gene HDP ve sol üzerinde olacaktır. Çünkü HDP on milyona yaklaşan potansiyeliyle belirleyici bir pozisyondadır. Erdoğan, HDP’yi etkisiz hale getirmek ya da kendi tarafına çekmek için şimdiye kadar olduğu gibi her türlü oyuna ve saldırıya başvuracaktır. Ama artık ne yaparsa yapsın partiyi kapatsa da, tüm yöneticilerini yasaklasa da örgütlü halkı korkutmaya, sindirmeye ve teslim almaya gücü yetmeyecektir. Halk bu zorbalığa boyun eğmeyecektir.

Diktatörlerin çıkmazı-açmazı da buradadır. İktidarda kalmak için iyice zıvanadan çıkarlar, zorbalaşırlar ama zorbalaştıkça da bu kendilerini tüketirler, yaptıkları siyasi bir intihara dönüşür.

Örnekleri çok: Hitler, Mussoloni, Şah Rıza, Saddam vb.

 
suatbozkus@gmail.com
twitter.com/suatbozkus

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.