Sürgünde feminizm

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Kişisel, ilişkisel, kurumsal, politik düzlemlerde hoyratlığın alâsını deneyimlediğimiz tuhaf dönemde kolektif bilgi üretimini hedefleyen ve bu doğrultuda birlikte devam edenlere şans ve bol yazılı ve bol okurlu sayılar dilerim.

Bir önceki yazımın akışında belirleyici karakterler olarak Ragıp, Filhakika, Eyyam, Fahriye, adını bilmesel de, Filhakika’nun Fatma elli kızı ve oğlu Rıdvan’ı silmeden ve Bartın yerine Batman yazdığım satırlar için özür dileyerek memleketle ilgili hep kötü, zira hep muktedirlerle, sermayeyle, utanmazlığı açık eden servetle, haksızlıklarla, katletmeler hakkında değil akla, ruha, bedene iyi gelen gelişmelerle ilgili yazasım var, bu hafta. Belki aklımın, bedenimin buna ihtiyacı var. Aysel Tuğluk’un sonunda çıkışıyla duyduğum buruk sevinç, Can Atalay’ın Bartın’da olan bitenlerle ilgili Soma’yı da unutmadan verdiği söyleşisinin sağladığı güçlenme hissi, Selçuk Kozağaçlı’nın yaklaşan duruşmasında hakkını canla başla savunmaya devam eden hukukçu yoldaşlarına ayıp etmemek, insan-olmayan-hayvanlara şiddetle değil yaşam hakkına saygıyla yaklaşan insanların varlığının verdiği sevinçle hep kötüyü konuşmamak, öfkeyi sağlıklı tutmak için umuda dair olanı da konuşmak için ihtiyacım/ız var. Her şeyden önce bugün özgürlükleri ellerinden alınanlara, buna karşı mücadele edenlere borcum/uz var. 
 
Bugünün umutlu haberleri feminist cenahtan geliyor, cinsiyetçiliğin her türlü şiddetin, haksızlığın, kapatmanın içinden geçmesiyle ilgili olabilir, bu. Cinsiyetçilik ve cinsiyet eşitsizliğinin gündelik hayatın her yanında ve kurumsal iktidar alanlarında ve süreçlerinde gözlemlenmesini temel alan bir grup feminist akademik-aktivistin, aktivist-akademiğin başlattığı Feminist Asylum: A Journal of Critical Interventions adlı dergi bu açıdan örnekleyici. Yılda iki sayı yayınlamayı hedefleyen derginin ilk sayısı 2022 Ekim ayının üçüncü haftası açık erişimli olarak yayınlandı. Şimdilik iki dilli (İngilizce-Türkçe) olduklarını söyleyen dergi ekibi zaman içinde İspanyolca ve Kürtçe’yi de ekleyerek dört dilli yayın olarak devam etme umudundan vazgeçmiyorlar.
 
Feminist Asylum, kendisini şöyle tanıtıyor:
 
Feminist Asylum sürgünde, bir sürgün fikri olarak ve farklı kıtalardan sürgün deneyimleriyle ortaya çıktı. 
 
... Kesişimsel feminist anlatılarla feminist bilgi üretimini gerçekleştirmek için zemin sunmayı amaçlıyoruz. ... geniş bir yelpazede üretilen, cinsel-sınıf-ırk kimliklerini çapraz kesen sömürü, tahakküm, ayrımcılık yapılarının eleştirel feminist bakışla ele alındığı çalışmalara dergimizde yayınlamayı istiyoruz. 
 
... Feminist üretimin bizatihi sürgün işi olduğunu düşünüyoruz; bilimsel ve akademik metinlerin yanı sıra, sohbet, söyleşi ve röportajları, kitap eleştirilerini, yorumları, görsel işleri, edebi metinleri içeriyor. 
 
Dergide yerleşik akademik ve akademik olmayan bilgi platformlarına eleştirel mesafede duran süreğen ve yaratıcı bir bilgi üretim hattını canlı tutmak istiyoruz. 
 
Yayın önceliklerimize bağlı olarak bilimsel bilgiye erişimde kadınların ve ikili cinsiyet rejimlerine uymayan grupların gündelik hayat pratikler arasındaki yakın bağlantıyı kabul ediyoruz. Akademik ve sanatsal çalışmalar arasındaki karşılaşmayı bilimsel bir platformda bir araya getirecek alternatif bir alan oluşturmayı istiyoruz."
 
Derginin ilk sayısı, bu yıl meme kanseri kaynaklı komplikasyonlar nedeniyle kaybettiğimiz Gülden Özcan’a ona özel bir bölümle çıkıyor. Bu sayıda editörler kolektifinin nasıl çalıştığı hakkında fikrimiz oluyor: İş bölümü "herkesin yapabildiği kadarıyla, yapabildiği sürece" ilkesi üzerinden işletiliyor. Çeviri yapanlar yazar olarak da katkı sunarken, yazarlar arasında zamanı ve gücü olanlar dergiye gelen makalelerin son okumasını yapıyorlar. Derginin logosunu çizen, kapak fotoğrafını düzenleyen üye(ler) aynı zamanda yazar olarak da katkı sunuyor.   
 
Bu sayıda kadınların destanından, kadınların yazdıkları erkek kahramanlara, queer pedagojiden neoliberal bilgi rejimlerine feminist müdahaleye, kadınların ev teknolojileriyle açılan gündelik yaşamlarından sürgünde yaşamayı dizelerinde soluyan şaire/yazara kadar metinlerin ele alınma, iki dilli formata uyarlanmaları esnasında sanatla akademik bilgi arasında kurulan narin bağlar derginin yeniliği hakkında fikir veriyor. 
 
Kişisel, ilişkisel, kurumsal, politik düzlemlerde hoyratlığın alâsını deneyimlediğimiz tuhaf dönemde kolektif bilgi üretimini hedefleyen ve bu doğrultuda birlikte devam edenlere şans ve bol yazılı ve bol okurlu sayılar dilerim.
 
Umut mikrodan doğru yeşerdikçe gücümüze güç, özgürlüğümüze esin katıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.