Tecrit, siyaset ve savaş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Halkımız geçmiş deneyimlerinden ötürü yoğurdu üfleyip yemektedir. Ama karamsarlıkla da yol alınamaz. Ham iyimserlik ne kadar boşsa umutsuz karamsarlık da o kadar zararlıdır. Umudu diriltecek, yeşertecek olan da halklarımızın özgücü ve mücadelesi olacaktır.

Yıllar önce diyalog süreci başlarken, Sayın Öcalan “Silahlar sussun, siyaset konuşsun” diyerek tercihini ortaya koymuştu. Ne var ki, Dolmabahçe Deklarasyonu’nu reddeden ve masayı deviren Erdoğan Kürtlere karşı geniş çaplı bir imha harekatı başlattı. İmha ve işgal harekatı Efrîn’e, Güney Kürdistan’a kadar uzanırken İmralı’da hukuk ve insanlık dışı bir tecrit sistemi uygulandı. Avukat ve aile görüşünü bile yasaklayan bu tecrit sistemi şimdi delinmiş gibi görünüyor.

Bahçeli’nin TBMM’nin açılışıyla başlattığı önemli hamle genişleyerek sürüyor. Bahçeli’nin hamlesini özel olarak değerlendirmek bir yana bunun yeni bir dönemi başlattığını görmek ve anlamak için çok düşünmeye gerek yok. Kim ne derse desin yeni bir dönem başlamış bulunuyor. Ne olmuş, nasıl olmuş vb. dedikodular artık teferruattır.

Ömer Öcalan’ın görüşmesiyle yıllardır süren tecrit perdesi aralanmıştır. Her şeyden önce Öcalan’ın sağlıklı olarak yaşadığı öğrenilmiştir. Yine kendi ağzından tecridin hala sürdüğü ve savaşın sona ermesi için göreve hazır olduğu öğrenilmiştir. Bunlar bu karanlık dönemin sona ermesi için ilk adımlardır. Ancak devamının gelmesi şarttır. Devamının ne olduğu da sır değildir. Bundan sonrası bir diyalog sürecinin başlaması ve verimliliği için Öcalan’ın tam özgürlüğüdür. Bu olur mu demeyin. Yoksa Bahçeli’nin önerdiği TBMM’ye gelip konuşması nasıl mümkün olacaktır?

Konu kamuoyuna mal olunca her türlü yorum ve spekülasyon da ortalığı kaplamıştır. Geçmişten beri ve günümüzde bizde ve dünyada yaşanan örnekler biliniyor. Şartlar çok değiştiği için bir örneğin aynen tekrarı mümkün değildir. Ama istenirse döneme uygun en iyi çözümler bulunur. İşin özü Öcalan’ın özgürlüğüne dayalı bir çözümdür. Bunu bir nevi af vb. gibi düşünmek yanlıştır. Öcalan’ın beklenen rolü oynaması için tam özgürlüğü olmazsa olmaz bir şarttır.

Serbest bırakılsa nerede kalacak, nerede yaşayacak güvenliği nasıl sağlanacak vb. sorular yersiz ve de önemsiz değildir. Ama istenirse çözümü de zor değildir. Zaten sorunun özü de bu değildir.

Halkımız geçmiş deneyimlerinden ötürü yoğurdu üfleyip yemektedir. Ama karamsarlıkla da yol alınamaz. Ham iyimserlik ne kadar boşsa umutsuz karamsarlık da o kadar zararlıdır. Umudu diriltecek, yeşertecek olan da halklarımızın özgücü ve mücadelesi olacaktır.

İlk adımda diyalog sürecine karşı çıkan ciddi bir eğilim yoktur. KCK bu süreçte Öcalan’ı esas alacağını açıklamıştır. İktidar kanadı ve CHP genelde uzlaşmış  gibidir. Demokratikleşme ve yumuşama gibi düşüncelerin, söylemlerin ilk adımı Kürt sorununda atılmalıdır. Çünkü ülkedeki gericiliği ve gerginliği besleyen bu konudaki militarist ırkçı-imhacı yaklaşımlardır. Geçmişte de görüldüğü gibi bu konuda bir diyalogun başlaması bile ülkenin siyasi iklimini değiştirmeye, toplumu rahatlatmaya yetmektedir. Bir de kalıcı bir çözüme evrilmesi halinde tarihi bir dönüşümün başlayacağı açıktır. Perinçek, İYİP vb. muhalefeti bu süreçte sivrisinek vızıltısı bile olamaz.

Bu süreci başarıya götürmek çok mu kolay? Elbetteki değil ama savaşa son verilmesi, çözüm yolu açılması isteniyorsa bütün engeller aşılabilir. Yoksa Türkiye başta olmak üzere bütün bölgenin Lübnanlaşması, Gazzeleşmesi sürecine girilecektir.

Evet, “silahlar sussun, siyaset konuşsun!”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.