Umut hakkı barışın anahtarıdır

Cihan DENİZ yazdı —

  • Tüm kesimler Meclis’te atılan sloganlardan rahatsızlık duymak yerine, o sloganların simgelediği barış ve özgürlük umudunda Kürtlerin yanında olmalıdır. Umut hakkını Kürt siyasetinin bir talebi olarak değil, tüm coğrafyanın barışının anahtarı olarak görerek sahiplenmelidir.

Bu hafta DEM Parti grup toplantısında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile ilgili atılan sloganlar belli kesimleri rahatsız etmiş.

Mevcut statükonun devamından çıkarı olanlar, Kürt Sorunu’ndaki çözümsüzlüğü kendilerine siyasi ve ekonomik rant kapısı haline getirmiş olanlar, bırakın sloganları, Kürt’ün ke’sini barışın be’sini, çözümün çe’sini bile duymaya tahammülleri olmadığından, onlara söylenecek pek bir söz yoktur. Onları kendi karanlıkları içinde bırakmak en hayırlısıdır.

Bununla beraber Türkiye’nin mevcut gidişatından memnun olmayan geniş kesimler içinde onlarca yıldır maruz kaldıkları tekçi ve inkarcı söylemler nedeniyle Abdullah Öcalan ile ilgili atılan sloganlardan rahatsızlık duyanlara söylenmesi gereken çok söz vardır.

Tüm kurumlarıyla demokratik siyasetin en temel görevlerinden biri de bu kesimlerdeki Kürt karşıtlığı ile mücadele ederek onları barış ve çözüm için ortaya çıkan iradenin bir parçası haline getirmektir.

Bunun ilk adımı ise Kürt Sorunu’nun Türkiye siyasi yapısı içindeki öneminin belirleyiciliğinin ortaya konmasıdır.

Bugün hala geniş kesimler, mahkum edildikleri yoksulluk ile, her gün hakları ile özgürlüklerinin birer birer ellerinden alınması ile, demokrasinin toptan ortadan kaldırılmasının eşiğine gelinmesi ile Kürt Sorunu’nun arasındaki bağı görmemekte; daha da önemlisi ne kadar muhalif olduklarını iddia ederlerse etsinler, bu bağı göremedikleri için yaşadıkları tüm sorunların kaynağı sistemi yeniden üretmektedirler.

Bugün Türkiye’nin yaşadığı tüm yapısal sorunlar, doğrudan ya da dolaylı olarak Kürt Sorunu’nun çözülmemiş olmasının, güvenlikçi ve şiddeti sorunun yegane araç olarak gören yaklaşımların Türk siyasetine hakim olmasının ve bunlara bağlı olarak da tüm bunların kaynağı olan tekçi inkarcı anlayışla hesaplaşmamış olmasının bir sonucudur.  

Çözümsüzlük, şiddet sarmalı ve tekçilik dün siyasi, iktisadi ve toplumsal yapısını zehirlemekte ve çürütmekteydi, bugün de zehirlemekte ve çürütmektedir; Kürt Sorunu çözümsüz kaldığı müddetçe yarın da değişen bir şey olmayacaktır.

Tersinden söyleyecek olursak, gelecek nesillere siyasi, iktisadi ve toplumsal olarak bu kadar çürümüş bir yapıyı miras bırakmak istemiyorsak bunun ilk ve en önemli adımı Kürt Sorunu’nun barışçıl ve adil bir şekilde çözülmesidir.

Türkiye’de ne zaman Kürt Sorunu’nun çözümü noktasında bir irade ortaya çıksa, ne zaman barış bir ihtimal olarak bile olsa ufukta belirse, inkar siyaseti ucundan bile olsa tartışılmaya başlansa, Türkiye yapısal sorunlarını çözme noktasında umutlu ve olumlu bir atmosfer ortaya çıkmaktadır.

Yakın dönem siyasi tarihine bakmak bile Kürt Sorunu’na çözüm ihtimalinin yarattığı umutlar ile bu fırsatların heba edilmesinin sebep olduğu büyük acıların örnekleriyle doludur.

Bugün de benzer bir kavşaktayız.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir konuşmasıyla ve Abdullah Öcalan ile Kürt siyasetinin yapıcı çıkışları yeni bir dönemin fitili ateşlemiştir. İktidar kanadında sürece dönük ikircikli, faydacı tutumlar nedeniyle henüz tam olarak nereye evrileceğini öngörmek çok mümkün olmasa da, bu yeni sürecin coğrafyanın en kangrenleşmiş sorunlarının başında gelen Kürt Sorunu’nun çözümü noktasında çok önemli ve kaçırılması durumunda bir daha ne zaman geleceği belli olmayan bir fırsat sunduğu açıktır.

Bu belirsizliği ortadan kaldıracak en önemli siyasi aktör Abdullah Öcalan’dır.

Sadece Abdullah Öcalan Kürt Sorunu’nun nasıl çözüleceği, bunun için neler yapılması gerektiği noktasında somut bir plana sahiptir.

Sadece Abdullah Öcalan Kürtler ve dostları arasında tüm geçmiş olumsuzlukların yarattığı kaygı ve endişeleri ortadan kaldıracak otorite ve karizmaya sahiptir.

Bundan dolayı, bu süreçte gündeme gelen “umut hakkı”  bu fırsatın heba edilmemesi adına kilit bir öneme sahiptir.

Umut hakkının uygulanması bu süreçte Abdullah Öcalan’ın Kürt Sorunu’nun çözümü noktasında rolünü çok daha güçlü bir şekilde oynamasını sağlayacaktır.

Dahası umut hakkının uygulanması yıllardır İmralı’da hiçbir hukuki altyapısı olmadan uygulanan tecrit anlayışının simgelediği ikili hukuk anlayışından vazgeçme adına önemli bir adım olacaktır; ki bu sadece Kürtler değil bu ikili hukuk anlayışından rahatsız tüm kesimler için çok önemli bir gelişme olacaktır.

Sonuç olarak, Meclis’te yükselen sloganlar ile Kürtler aslında Abdullah Öcalan şahsında vücut bulmuş barış ve özgürlük umuduna sahip çıkmaktadır. Bundan dolayı da, Türkiye’ye barış, demokrasi ve özgürlüklerin gelmesini isteyen, bunun mücadelesini veren tüm kesimler, Meclis’te atılan sloganlardan rahatsızlık duymak yerine, o sloganların simgelediği barış ve özgürlük umudunda Kürtlerin yanında olmalıdır. Umut hakkını Kürt siyasetinin bir talebi olarak değil tüm coğrafyanın barışının anahtarı olarak görerek sahiplenmelidir.

Bunun başarılması durumunda sorunların çözümü noktasında çok önemli bir eşik aşılmış olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.