Yalan, talan ve kan

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan-Bahçeli diktası yıkılma aşamasına gelmiştir. Yeter ki, “diktatörlüğe karşıyız“ diyen bazı güçler, Kürt fobisiyle halklarımızı arkadan hançerlemesin.

Erdoğan-Bahçeli diktası ekonomide ve politikada tıkandıkça saldırganlaşıyor, azgınlaşıyor. Geçen hafta başlayan ve hala süregelen dolar ve euro’daki dalgalanmalar iktidarı korkuttu.

İktidar çevrelerinden yayılan korku, yalaka medyaya da yansıdı.
Yakın zamana kadar “Onların doları varsa bizim Allah’ımız var” diyerek Allah’ı kendi günlük çıkarı için kullanmaya kalkışan Erdoğan, hala yanlışta inat ediyor.

Allah’ın döviz piyasalarıyla ilgilenmediğini görmüyor. Dolarla, Allah’ın değil, ekonomistlik taslayanların uğraşması gerek.

Yine Erdoğan’ın en eski arkadaşlarından Binali Yıldırım’ın “Dolar dolsa ne olur, dolmasa ne olur” diye dalga geçtiği günler geride kaldı. Binali Yıldırım belki bu sözlerini unuttu ama dolar onu unutmamış gibi tekrar geldi.

Ekonomist olduğunu iddia eden Erdoğan politikalarının geldiği sonuç, tam bir iflas oldu. Erdoğan 19 yıldır tek başına iktidar değilmiş gibi sonuçtan kendisinden başka herkesi sorumlu tutuyor.

Özellikle de “dış güçler” diyerek hayali düşmanlar yaratıp halkı kandırmaya çalışıyor. Geçmişte patates-soğan teröristleri yaratıp operasyon yapmışlardı. Şimdi de dolar-euro teröristleri yaratıp halka korku salıyor.

Oysa ekonominin kurallarını bilse, halkın niçin Türk Lirasına güvenmeyip dolara, euroya hücum ettiğini düşünse belki bir çare bulunur.

İşin tuhaf yanı, basına yansıdığı kadarıyla en çok döviz alanlar İç Anadolu illerinde yaşayanlarmış. Yani AKP ve MHP’nin en çok oy aldığı yerler. Demek ki, onlar da liderlerinden çok dolara inanıyor, güveniyor.

Ekonomik açıdan doğru olan da budur. Hiç bir ülkede halk beceriksiz, hırsız yöneticilerin cezasını ödemek istemez. Toplumun ve ekonominin yasaları bu tür yöneticileri silip süpürür.

Erdoğan ve kafadarları, 1950 öncesi CHP’nin tek parti dönemini çok eleştirdiler. Şimdi kendileri A’dan Z’ye daha kötüsünü yapıyorlar. Ama artık bu ne gerekli ne de mümkündür.

CHP, iki emperyalist savaş arasında o günkü dünya şartlarında diktasını kurup sürdürebildi. Ama yıkılmaktan kurtulamadı.

Ayrıca dünyada faşist, ya da komünist adlı tek parti diktaları iktidardaydı. CHP de onların arasında ve onlarla birlikte iktidarını sürdürdü. İç muhalefeti bastırarak halkı susturdu.

Günümüzde AKP-MHP diktası için, ne iç ne de dış şartlar elverişlidir.

Erdoğan-Bahçeli diktası her türlü demokratik çözümü reddederek, içte ve dışta kanlı bir savaş-işgal politikası yürüttü.
Ama girdiği savaşları hep kaybetti. Ege’de, Akdeniz’de, Karadeniz’de kopardığı yaygaralardan sonra sesi soluğu kesildi. Kürdistan’da ABD ve Rusya izin verdiği kadar kalabilir.

İçeride kitle destekleri çok azaldı. Çıkarları gereği örtülü, ya da açık destek veren “dış güçler“ sayesinde ayakta kalıyorlar.

Yıllardır kanlı bıçaklı oldukları, her türlü hakarete reva gördükleri Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan’dan dolar dilenmek için Türkiye’ye davet ediyorlar.

Erdoğan dış güçlerin desteğiyle Erbakan’ı tasfiye edip iktidara gelebildi. Şimdi ezmeye çalıştığı demokrasi güçleri ve halk karşısında sendelemektedir.

Erdoğan-Bahçeli diktası yıkılma aşamasına gelmiştir. Yeter ki, “diktatörlüğe karşıyız“ diyen bazı güçler, Kürt fobisiyle halklarımızı arkadan hançerlemesin.

Bugüne kadar Kürt fobisiyle Erdoğan diktasına destek oldular. Sonuç ortada...

Yalana, talana ve kana dayalı diktatörlüğe son vermek ve “herkese demokrasi, herkese özgürlük“ bayrağı altında toplanmak için vakit kaybetmemek gerek.

Diktatörlüğe karşı olan güçler birleştiği anda sokakta da, sandıkta da kazanacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.