Yeni bir sözleşme zamanı

Cihan DENİZ yazdı —

  • Bu çağrı, bu coğrafyada toplumsal ilişkileri yeniden tanımlamak için sadece iktidara değil, iktidarıyla muhalefetiyle tüm kesimlere yapılmış bir çağrıdır, davettir. Hiçbir kesimin buna sırtını sırtını dönme, onu yok sayma lüksü yoktur.

Bu hafta sonu PKK Lideri Abdullah Öcalan DEM Parti heyeti ile yaptığı görüşme sonrası basına yansıyan mesajında  şunları belirtmektedir:

“Kardeşlik hukuku üzerinden bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor. Türk-Kürt ilişkisinin mahiyeti bambaşkadır, bozulan şey kardeş ilişkisidir. Kardeşler kavga eder ama biri diğerisiz olmaz. Bu ilişkiyi bozan tuzakları, mayınları tek tek temizliyoruz, bozulan yolları, köprüleri onarıyoruz.”

Beş cümlelik bu mesaj, bu coğrafyanın yaşamakta olduğu siyasi, toplumsal sorunlara işaret etmenin yanı sıra ve bundan daha da önemlisi, sorunların nasıl çözülmesi gerektiği noktasında çok önemli tespitlere işaret etmektedir.

Sorun açık; tuzaklarla, mayınlarla halkları birbirine bağlayan yolların, köprülerin ciddi zarar görmesi sonucu halklar arasındaki kardeşlik ilişkisinin bozulmasıdır.  

Çıkış ise bozulan kardeşlik bağlarını onaracak yeni bir sözleşmedir.

Kürt ve Türk halklarının birbirleri olmadan var olamayacağını belirterek, Abdullah Öcalan aynı zamanda, sorunların çıkışı olarak önerdiği bu yeni sözleşmenin halkların varlığını ve özgürlüğünü kendi devletine sahip olmak ile sınırlayan ulus- devlet anlayışını aşan bir içeriğe sahip olduğuna işaret etmektedir.

Bu coğrafya, neredeyse bir asırı aşkın bir süredir devam eden kandan, göz yaşından, baskılardan çok yoruldu.

İktidarda kim olursa olsun özünde değişmeden devam eden tekçi, inkarcı ve cebberut anlayıştan çok acı çekti.

Dili inkar edildi.

Kimliği görmezden gelindi.

İnancı yok sayıldı.

Emeği, toprağı havası, suyu sömürüldü.

Bunlara karşı kafasını kaldırdığında yaşadığı acılar, baskılar katmerlendi.

Bu anlayış sadece Kürtlerin değil, Türkler ve bu coğrafyanın diğer halklarının da üstüne adeta bir karabasan gibi çöktü. Onları da benzer bir karanlığın içine hapsetti.

Ama bu artık ne halklar açısından ne de iktidar açısından devam ettirmenin imkansız ve bundan dolayı da anlamsız olduğu bir noktaya geldi.

Halklar arasında yeni bir sözleşme yapma, siyasi, sosyolojik ve tarihsel bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır.

Bu sözleşme halklar arasındaki kardeşlik bağını tekrar güçlü bir şekilde kuracaksa bu sözleşme eski ezberleri, ki bunlar sorunların çözümünün değil bizzat sorunun kendisinin bir parçasıdır, tekrarlayarak yapılamaz. Bu coğrafyanın tarihsel ve sosyolojik gerçeklerine uygun, halkların tanınma, özgürlük ve demokrasi taleplerini karşılayan bir zihniyete dayanması gerekmektedir.

Sonuç olarak, Abdullah Öcalan bu karanlıktan nasıl çıkılacağına işaret etmektedir. Halklar arasında kardeşlik bağları temelinde yapılacak yeni bir sözleşme çağrısı, bu coğrafyanın sosyolojisne taban tabana zıt olmasına rağmen halklara zorla dayatılmış ama artık gelinen noktada sürdürülemez hale gelmiş tekçi ve inkarcı anlayış yerine halklar arasındaki ilişkileri bu coğrafyanın sosyolojik ve tarihsel gerçekleri ışığında yeniden tanımlama çağrısıdır.

Ve bu çağrı, bu coğrafyada toplumsal ilişkileri yeniden tanımlamak için sadece iktidara değil, iktidarıyla muhalefetiyle tüm kesimlere yapılmış bir çağrıdır, davettir. Hiçbir kesimin buna sırtını sırtını dönme, onu yok sayma lüksü yoktur.

Tam da bu nedenle, iktidarıyla, muhalefetiyle tüm kesimlerin tam da yeni anayasa tartışmalarının tekrar alevlendiği bir süreçte gelen bu yeni sözleşme çağrısını bu anlamıyla doğru okuması ve aslında siyasi bir yeniden kuruluş eylemi olarak kendi hassasiyetleriyle, kendi talepleriyle bunun bir parçası olması gerekmektedir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.