’Azgın milliyetçilik’

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Tek tekçi azgın milliyetçi-sahte dinciliğin gidebileceği daha fazla yol kalmamıştır. İktidarda kaldıkları her saat daha fazla kan, katliam ve gözyaşı demektir. Bu kanlı çeteleri kovalamak halklarımızın acil görevidir.

“Azgın milliyetçilik” tabiri benim değil, Alparslan Türkeş’in oğlu ve AKP milletvekili Tuğrul Türkeş’a ait. Sonunda o bile “azgın milliyetçilik”ten şikayet eder hale geldi. Çünkü “azgın milliyetçiler” Ankara’nın göbeğinde, güpegündüz adam kaldırmaya ve tehditlere başladılar. Aslında bu noktaya bir günde gelinmedi. Uzun süredir Türkiye bir yol ayrımında kıvranıyor. AB, “Dış güçler” vb. istiyor diye değil, kendi halkının çıkarları ve barış içinde yaşaması için derhal ve en geniş demokrasiye geçmesi gerekirken,- şahsi çıkarlarını ve diktasını her şeyin üzerinde tutan Erdoğan-Bahçeli diktası tam tersi bir yola girdi. En geniş demokrasi yerine dar bir çetenin diktasını ilan ettiler. Bu dikta ise hiçbir sorunu çözemediği gibi tam tersine halkları isyan noktasına getirdi.

Türkiye ya demokratikleşecek ve sorunlarını barışçı yollarla çözme yoluna girecek ya da darbeler mekaniği içinde kanlı bir batağa sürüklenecekti. “Sahte dinciler” ile “azgın milliyetçiler” birleşerek darbe yaptılar ve kanlı bir dikta rejimi kurdular. 7 Haziran 2015 seçimlerini kabul etmeyen dinci-faşist çete o günden beri her seferinde daha kanlı katliamlarla halka kan kusturuyor. Bu katliamlarla “vatanı-milleti” kurtaracaklarını iddia ediyor.

Yıllardır baş düşman olarak gördükleri HDP’yi susturmak için kan dökmeye doymadılar. HDP liderlerinin, belediye eşbaşkanlarının çoğu zindanda. Zindanlar muhalif gazeteci, akademisyen ve siyasetçi ile dolu. Ama bunlar halkı susturmaya-korkutmaya-teslim almaya yetmedi. Tam tersine direniş büyüyor. Direniş büyüdükçe de faşist çeteyi korku basıyor. İyice azgınlaşıyorlar. HDP’lilerden, CHP’lilerden sonra sıra kendilerine en yakın olan muhaliflere gelmiş bulunuyor. Maliye ve hazine eski bakanı ukala Damat Berat paşa sır olup gitti. Ekonomik çıkmazın bütün suçu ona yüklendi. Şahı kurtarmak için nice vezirin kellesi uçurulmuştur. HDP’lilere ve diğer sol muhaliflere yaptıkları zulüm kar etmedi. Şimdi kendi partilerinden çıkan muhalifleri susturmak için sokak çetelerini harekete geçirdiler. Vatanı-milleti kurtarmak bahanesiyle sokağa salınan silahlı çeteler Ankara’da kol geziyor. Daha önce açıkça Çatlı, Kırcı, Ağca, Çakıcı gibi kontrgerilla çetelerini sokağa salanlar şimdi de yenilerini sokağa salıyor.

Bazıları hala şaşkın. “Bize de bu yapılır mı” telaşı içindeler. İktidarı kaybetme korkusuna kapılan faşist diktatörler daha da azgınlaşacaktır. İşte Tuğrul Türkeş’e bile “Açıkça ifade ediyorum ki; ben filizlenen bu azgın milliyetçiliğe karşıyım", "Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikri derinliği bulunmaz. Yarının Türkiye’siyle ilgili hiçbir fikri yoktur. Sözü de hareketi de salt kaba kuvvettir. Bu nedenle de milleti temsil edemez" dedirtiyor.

Erdoğan işin başında “Burada racon kesilecekse ben keserim” diyerek mafyatik diktasını ilan etmişti. O günden beri bu diktanın sayısız vahşetine tanık olduk. İş artık kendi içlerindeki hesaplaşmalara, polisin yargıyı tehdit etmesine kadar varmıştır.

Tek tekçi azgın milliyetçi-sahte dinciliğin gidebileceği daha fazla yol kalmamıştır. İktidarda kaldıkları her saat daha fazla kan, katliam ve gözyaşı demektir. Bu kanlı çeteleri kovalamak halklarımızın acil görevidir.

Memleket ya bu kan emici vampirlerin elinde telef olup gidecek ya da demokrasi ve özgürlük yoluna girecektir. İşçilerin, aydınların ve gençliğin açtığı yeni direniş yolu tüm halka da kurtuluşun yolunu gösteriyor.

Ormanda asayiş bozulunca domuzlar bir darbe yapar. Bütün darbeciler gibi kendi anayasalarını yaparlar. Anayasaları tek maddeliktir: “Bütün hayvanlar eşittir. Ama domuzlar daha çok eşittir”

Bütün halkların ve insanların eşitliğine, özgürlüğüne dayalı yeni bir düzen kurulmadıkça Ankara bu tür çetelerin elinde kıvranacaktır.

Erdoğan-Bahçeli diktası işler sarpa sardıkça HDP’ye saldırarak susturmaya çalışıyor. Onlar saldırılarla ya da seçim yasalarıyla oynayarak iktidarda kalabileceğini sanıyor. Oysa altlarındaki zemin kaymıştır. Ne yapsalar kar etmeyecektir. Ne baskı ve zulüm, ne de tecrit özgürlük için ayağa kalkan halkları durdurabilir.

Domuzlar anayasası değil insanların ve halkların anayasası geçerli olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.