Bir ben var, benden içeri!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Kürdistan federe devleti, kardeşlerine karşı işlenen savaş ve insanlık suçunu BM başta olmak üzere uluslararası kurumlara taşıması gerekirken, karşı pozisyon içinde olmanın tüm Kürtlere bir yüz yılı daha kaybettireceğini görebilmelidir.

Günümüz modernitesinde hangi taşı kaldırsan, altından kötülük çıkıyor.

Devletli uygarlığın ulus devlet formu son iki yüz yıldır doğamıza, insanlığımıza ve değerlerimize yapmadık kötülük bırakmadı.

Kâr, iktidar ve sömür çarkının sürdürülmesi adına inkarı, katliamı ve soykırımı halklara ve inançlara yaşatmış, işgal, talan ve savaşlarla geleceğimizi karartmaya devam ediyor. 

Umudumuzu karartan vahşi ve barbar emperyalizmin bu devlet biçimi ve kurumları, toplum üzerine karabasan gibi çökmüş, kırımı ve yok olmayı dayatıyor.

Üç maymunları oynamak

Doğa kırımının, kültürel kırımın, kadın kırımının ve toplum kırımın bizatihi sebebi kendisi olduğundan, insanlığa yaşattıkları kötülükler karşısında hep beraber kulakları sağır, dilleri lal, gözleri körleri oynuyorlar. Duymuyor, görmüyor, konuşmuyorlar. 

Peki, olması gereken bilinçli insan eylemselliği içinde olabildik mi?

Eğer nitelikli karşı durabilen bir pozisyon içinde olmuş olsaydık, devletçi-iktidarcı sistem bu denli pervasız davranamazdı.

Meşru ve demokratik haklarımızı dillendirip sahiplendiğimiz de, yüksek perdeden hat bildiremeyecek, savaş uçakları ile bombalar yağdıramayacak, ölüm kusan makinaları ile her gün canlarımızı bizden koparamayacaklardı.

El birliği içinde muhalif olanları, hak isteyenleri, mazlum ve mağdur olanları terörist ilan ediyor; toplumun bu kesimlerine yapılan saldırıları, kıyımları ve soykırımları hep beraber yürütmede ortak hareket ediyorlar.

Devletli sistemin birbirini destekleyen, tamamlayan bu ortak hareket etme halinin alternatifini biz ezilenler, yoksullar, emekçiler ve halklar inşa edemediğimiz için tek tek kıyımlardan geçiriliyoruz.

Toplumdaki mağduriyetimiz ve sınıfsal çıkarlarımız ortak olmasına rağmen, devletli sistemin ideolojik aygıtlarının etkisi ile birbirimizi düşman görüyor, dayanışmaktan ve ortak hareket etmekten imtina ediyoruz.

Ayrıksı ve parçalı durduğumuz için, birbirimize mesafeli kaldığımız için, birbirimize devletin baktığı noktadan baktığımız için kazanan; inkarcı, katliamcı ve hak gasp eden iktidar sahipler olurken, kaybedense biz mazlumlar, mağdurlar oluyoruz.

Rojava statü sahibi olmasın diye yapmadık kötülük bırakmayanlar, son altı aydır, güya statü sahibi Kürdistan Federe Devleti topraklarında her gün Kürtlere karşı insanlık ve savaş suçu işliyorlar.

Onlar bu suçu işlerken, bizler, Kürdistan coğrafyasına ve elli milyonluk nüfusunun bütünü anlayışı ile yaklaşmadığımızdan, kötülükler yaşatmaya, canımızı acıtmaya devam ediyorlar.

Aile, aşiret ve parça çıkarları ile yaklaşanlardan güç alanlar, savaş ve insanlık suçunu işlemekte sınır tanımıyorlar.

Kardeşine sömürgecinin gözüyle bakmak

Kürdistan federe devletinin kısmi de olsa statüsü elbette ki her Kürt için önemli ve değerlidir. Ancak Kürdistan federe devleti de her Kürt’ün hakkını, taleplerini önemli ve değerli görmelidir.

Dili, kimliği ve kültürü yasak, statüsüz kalmış 45 milyon kardeşinin haklarını savunmuyorsa, kardeşlerinin haklarını gasp eden inkarcı, katliamcı devletlere karşı durmuyor, itiraz etmiyorsa sorun var demektir.

İtiraz edeceğine, karşı çıkacağına egemenlikçi, katliamcı devletle birlikte hareket ediyorsa, onunla birlikte Kürt’ e karşı savaşta aynı safta yer alıyorsa bu kabul edilmezdir.

Kendi topraklarında, meşru savunma temelinde, annelerinin ak sütü kadar helal olan hakları için direnenlere, devletin gördüğü gözle bakmak, onları işgalci görmek olsa olsa yirmi birinci yüzyılın Kürt soykırımına çanak tutmak demektir.

Halbuki statü sahibi Kürdistan federe devletinden her Kürt’ün beklentisi kendi haklarına hamilik yapmasıdır.

Felaketi görememek

Kürdistan federe devletinin uluslararası statüye sahip meşru topraklarına karadan, havadan saldırı var.

Kürdistan federe devleti, kardeşlerine karşı işlenen savaş ve insanlık suçunu BM başta olmak üzere uluslararası kurumlara taşıması gerekirken, karşı pozisyon içinde olmanın tüm Kürtlere bir yüz yılı daha kaybettireceğini görebilmelidir.

Yüz yıl önce Kürdistan statüsü yerine aile, aşiret, mezhep ve parça hassasiyeti ile yaklaştığımız için büyük kaybetmiştik. 

Bugün büyük kazanmanın fırsatları varken, benzeri hassasiyetlerle yaklaşmaya devam etmemiz halinde, çok daha ağır siyasal ve sosyal travmalarla kaybedebiliriz.

Elli milyon Kürt’ün kaybetmeye artık tahammülü yoktur. O nedenle elli milyon Kürt, işgal altındaki ülkesi için, statüsü için ayağa kalkmalı, birlikte kazanmanın yollarını kendisine dert etmelidir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.