Bir kere daha yazdım: Ahlaki politik toplum

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Çare nedir? “Ahlaklı politik toplum” olmaktır. Yalnız ahlakla ahlaksızlığı yenemezsin, yalnız politikayla da yenemezsin. Toplum bu ikisini bünyesinde birleştirmedikçe, yenilgi mutlaktır. “Ahlaki politik toplumu” inşa etmedikçe ahlaksızlık yenilemez.

“Ahlaklı toplum” olsak ahlaksızlığı yenebilir miyiz?

Yenemeyiz. Çünkü ahlaklı toplum günlük hayatını ahlak kurallarına göre yaşar. “Hırsızlık” yapmaz. “Cana kıymaz”. “Tecavüz” etmez.

Ahlaksız ne yapar? Senin yapmadığın her şeyi yapar. “Çalar”, “öldürür”, “tecavüz” eder. Sen ise tevekkül içinde ahlaklı hayatını sürdürürsün. Sürdürürken kaybedersin. Ekmeğini çalarlar, canına kıyarlar, tecavüz ederler.

Ahlaksız olan bir kişi, ikinci kişiyi ahlaksız yapar, suçuna ortak eder. Kazandıkça ahlaksız ortakları çoğalır. Sen bir de bakmışın, ahlaklıların sayısı gün be gün azalıyor.

“Kötü para piyasadan iyi parayı kovar” deniyor ya. O hesap. Ahlaksızlık toplumdan ahlakı kovar. Demek ki, “ahlaklı toplum” ahlaksızlık karşısında sırf “ahlak” sayesinde tutunamaz. Yenilir. Şimdi bu yenilgi yaşanmakta.

Çare nedir?

Aklına ilk gelen ahlaksızlığa karşı ahlakla değil, politikayla karşı koymak olur. Bu da doğru gibi görünür.

Ama ”politik toplum” “ahlaksız toplumu” yenebilir mi? Nerde!... Yenemez. Çünkü ahlaksız da ahlaksızlığın üstün gelmesi için politikanın içine girer. Onu baştan çıkarır. İş oy çalmayla başlar. Seçim yaparsın, bir de bakmışın ahlaklı oylar buharlaşmış.

Daha beteri, “ahlaksız bir de politik” oldu mu, onun gücüne artık dağlar dayanmaz. Devletin politikasına yerleşen ahlaksız, mahalledeki hırsızdan, katilden, tecavüzcüden hem daha “saygındır”, hem de daha kuvvetli. Ahlaklı kişi politikaya girdiğinde yanı başındaki ahlaksızın saygınlığı ve zenginliği karşısında önce öfkelenir, sonra özenir, en nihayetinde ahlaksız olur.

Demek ki ahlaksızlık yayılmışsa, sen bu ahlaksızlığı politikayla da yenemezsin. Çünkü artık politika da ahlaksız olmuştur. Ya ahlaksızlık karşısında yenileceksin ya da ahlaksız olup “kurtulacaksın.”

O halde yeniden soralım: Çare nedir?

“Ahlaklı politik toplum” olmaktır. Yalnız ahlakla ahlaksızlığı yenemezsin, yalnız politikayla da yenemezsin. Toplum bu ikisini bünyesinde birleştirmedikçe, yenilgi mutlaktır. “Ahlaki politik toplumu” inşa etmedikçe, bunun için amansız bir savaş vermedikçe ahlaksızlık yenilemez.

Bu savaşı “ahlaklı” olmayanla yürütebilir misin? Mesela devletin organik bileşeni olan bir kanun dışı, hukuk dışı, silahlı örgütle, o devletin diğer bileşenlerini tasfiye edebilir misin? Ezcümle, Peker’in gücüyle Erdoğan’ın gücünü alt edebilir misin? Diyelim ki alt ettin; Peker’le ahlaksız politikaya son verebilir misin?

Veremezsin.

Yapılacak iş, “ahlaklı azınlığı, politik mücadelenin bütün biçim ve yöntemleriyle çoğunluk haline getirmektir.”

Ahlaksız toplum, kendi ideallerini yok eder. Yok etmiştir. Havra, kilise ve cami devletlerin eline geçmiş, devletlerin eliyle bütün mukaddesat kirletilmiştir. Cennet ütopyası cehennem korkusuna dönüşmüştür. Reel sosyalizmin kendi iç krizi komünizm ütopyasını gözden düşürmüştür. Öte dünyada Cennet, bu dünyada komünizm ütopyası ademiyetten kaldırılınca, toplum adım adım ahlaksız topluma dönüşmeye başlamıştır. Sonu felakettir. Bireysel intiharlardaki korkutucu artış ütopyasız insanın kurtuluş umudunu yitirmesinin sonucudur. Binbir çeşit bireysel çıkışsızlık ve çaresizliğin altında toplumun çaresizliği yatmaktadır.

Demek ki Cennet ve komünizm ütopyasını kaybeden dünya intiharın eşiğindedir. Kapımızda “yeni soğuk savaş” bizi bekliyor. Soğuk savaş hangi devletlerin arasında kızışacak? Nükleer devlerin arasında kızışacak. Birey kendini iple, kurşunla öldürür. Toplum nükleer balistik füzeyi şakağına dayamıştır.

Gelelim güncele…

Erdoğan Peker’in salvoları altında yıkıma doğru sürükleniyor. Ne yapmayı düşünüyor?

Ne yapmayı düşündüğünü açıkladı: Akşener’e karşı konuşurken, “bu daha başlangıç” dedi, “daha neler olacak neler” diye bağladı.

Gırtlağına kadar ahlaksızlığa batmış faşist rejim toplumu intihara doğru sürüklüyor. Akşener ikinci gezisinde birinciden beter bir saldırıya uğradığı, Erdoğan’ın kışkırttığı ahlaksızlar tarafından linç edilip öldürüldüğü gün, Türkiye iç savaşa sürüklenir. Bu iç savaş Türk-Kürt savaşına da benzemez, Türkler Türkleri, Lazlar Lazları, Gürcüler Gürcüleri boğazlar.Rejim çöküşte. Geberirken hepimizi öldürmeye hazırlanıyor.

Yenilenmiş, güncellenmiş, inananın da inanmayanın da tüm ruhuyla sarılacağı bir ütopyaya, “ahlaki politik toplumun” kurtuluşunu gösteren bir kurtuluş yoluna ihtiyacımız var. Erdoğan’ın, Merkel’in, Biden’ın, Putin’in elinde böyle bir ütopyayla aydınlanmış her hangi bir yol programı var mı? Duydunuz mu? Hangi devletteki solcu ya da sağcı parti topluma böyle bir ütopya ve kurtuluş yolu çiziyor? Hangisinin çizgisi kendi yandaşları dışında insanlığa hitap ediyor?

Böyle bir kurtuluş çizgisi var mı?

Var: Öcalan çizgisi.

Şimdi bu çizginin etrafında toplanan insanlık öncüleri, Kürt kadınları ve gençleriyle kardeşleşen Arap Müslümanlar, Avrupalı Hıristiyanlar, Latin Amerikalılar dağda, ovada, şehirde köyde tırnaklarıyla Ahlaki politik toplumu inşa ediyor ve bu toplumla “kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal yaşama” doğru yürüyor.

Yol uzun ve belalarla dolu. Hicaz’a gitmekte olan karıncaya ömrün yetmez demişler; yetmez ama yolunda ölüm en ahlaki politik ölümdür demiş.

İntihar günahtır çünkü.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.