Demokrasi mi, AKP krizi mi?

Cihan DENİZ yazdı —

  • Demokrasinin krizi ve iktidarın bu krizden faydalanan yaklaşımı karşısında yapılması gereken, süreçten kuşku duymak, bundan da bir şey çıkmaz demek yerine demokrasinin krizine çıkış olacak ve iktidarın bu anlayışını boşa çıkaracak güçte ve çapta bir mücadeleyi örgütlemektir.

Bugün Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yayınlanan görüntülü mesajı, Kürt kanadının şiddetin bir siyaset yapma yöntemi olarak bu coğrafyanın gündeminden çıkarılması konusundaki samimiyetini, bu noktada üzerine düşeni yapma konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Ama çok açıktır başta Abdullah Öcalan olmak üzere Kürt siyaseti bunu, yani şiddetin bir siyasi yöntem olarak devre dışı bırakılmasını coğrafyanın genel özgürlük ve demokrasi sorunlarının çözümünden bağımsız görmemektedir. Nitekim ilk günden itibaren İmralı’dan bu bağlamda gelen mesajlarda coğrafyanın demokratikleşmesi ve halkların özgürlüklerini elde etmesi için verilen, verilecek mücadeleler, kadın özgürlük mücadelesi sürekli vurgulanmaktadır.

Bunun karşısında ise, İmralı’da yürütülen görüşmelerden bağımsız, son dönemde Türkiye’de yaşananlar penceresinden baktığımızda, iktidar açısından aynı netliği görmek pek de mümkün değildir. Açıkçası iktidarın özellikle CHP’li belediyeler karşısındaki tutumundan tutun, basın özgürlüğü karşındaki tavrı, maalesef iktidar kanadında konunun sadece PKK’nin silah bırakması ile sınırlandırılmaya çalışıldığına işaret etmektedir. Demokrasi ve özgürlükler sorunları ile ilgili temel konu ve sorunlar neredeyse telaffuz edilmemekte, en iyi ihtimalle belirsiz bir zamana ertelenmektedir.

Buna bağlı olarak da bu durum başta Kürtler olmak üzere genel muhalif kamuoyunda sürece dönük önemli soru işaretlerinin doğmasına yol açmaktadır.

İktidar kanadındaki bu tutumun tarihsel ve güncel nedenleri vardır.

Tarihsel olarak çok açıktır ki, demokrasi ve özgürlük bu coğrafyada iktidarlar açısından zorunluluklar dışında çok dillendirdikleri veya istedikleri bir şey değildir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılın başından günümüze özgürlükler ve demokrasi noktasında atılan adımlar büyük oranda halkların ve ezilenlerin verdiği mücadelelerden çok iktidarların dış baskılar sonucu en başta kendi varlıklarını devam ettirebilme adına atılmıştır. Diğer bir ifade ile demokrasi ve özgürlükler iktidarlar için her daim, iktidardaki öznenin kim olduğundan bağımsız, bir amaç değil bir araç olarak görülmüştür. Bu nedenle de bu baskılar zayıfladığında veya ortadan kalktığında, baskı ve benzeri yönetmeler amaçları açısından daha uygun araçlar haline geldiğinde atılan tüm adımlar gayet rahat bir şekilde geri alınabilmiştir. Bu coğrafyanın son iki asırlık modernleşme ve demokratikleşme süreçleri böylesi sayısız örnekle doludur. İçinde olduğumuz dönem de bunun bir istisnası değildir.

Güncel olarak da iktidar blokunun önemli bir kesimine sinmiş bir dönem okuması da, demokrasi ve özgürlükler karşısında iktidarın tutumunu önemli oranda etkilemektedir.

Bu okumaya göre liberal demokrasilerin çağı sona ermiş, demokrasi ile hak ve özgürlükleri önceleyen liberal ütopya artık geride kalmıştır. Dönem artık özgürlüklerin yerini güvenliğe terk ettiği otoriter rejimler çağıdır.

AKP’nin gayrı resmi yayın organı Yeni Şafak’ta İsmail Kılıçarslan’ın kaleme aldığı “AK Parti’nin liberallerine Leman şoku” başlık yazısı iktidarın önemli bir kesimine sinmiş ruh halini ve demokrasi ve özgürlükler karşısındaki tutumlarını anlamak açısından önemli ipuçları vermektedir. Yazı, başlığından da anlaşılacağı gibi, Leman’da yayınlanan bir karikatür etrafından kopan “fırtına” ile ilgili AKP içinden yükselen kimi seslere, yazarın “Ak Partili liberaller” olarak adlandırdığı kesime yönelik kaleme alınmış olsa da, doğrudan bahsedilmese de CHP’li belediyelere yönelik operasyonlara sesini yükselten AKP’lileri de hedef almaktadır. Ama yazıda asıl üzerinde durulması gereken husus aşağıda yapılan altında da görüldüğü gibi aslında bizzat demokrasinin kendisinin hedef alınmasıdır. Yazar şöyle demektedir:

“Dünyada ‘demokrasi vurgusu’ yapan, demokrasinin insan eliyle bulunmuş en önemli yönetim sistemi olduğunu savunan kimse kalmadı. Bunun hem demokrasinin kendi içerisinde barındırdığı pek çok zaafın artık gizlenemez olmasıyla hem de dünyanın artık ‘sert bir politik zemin’e sahip olmasıyla yakından ilgisi var.”

Yazarın belirttiği bir demokrasi krizinden bahsetmek mümkündür. Evet demokrasi ve özgürlükler bir ideal olarak küresel düzeyde bir saldırı altındadır. Dünyanın dört bir yanında yükselen aşırı sağ ve faşist oluşumlar ezilenlerin büyük bedeller ödeyerek kazandığı demokratik kazanımları hedeflemektedir. Küresel ölçekte siyasete özgürlükleri ve bunlar için verilen mücadeleleri küçümseyen bir söylem hakim hale gelmiştir. Uluslararası ilişkilerde demokratikleşme ve insan hakları bundan on yıl önce olduğu gibi belirleyici bir faktör değildir artık. Ayrıca bir model olarak genel anlamda demokrasinin değil ama bizlere “liberal demokrasi” etiketi ile sunulan versiyonunun ciddi yapısal sorunlar barındırdığı ve gelinen noktada toplumların ihtiyaçlarına karşılık vermediği de bir diğer gerçektir.

Ama bunlar demokrasinin tasfiyesi, hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran otoriter rejimlerin savunulmasının gerekçesi olamaz. Ezilenlere sahip olduğunuz kırıntılarla yetinin demenin bahanesi olamaz.

 Ve bu anlayış tam da bu mesajlarından dolayı başlatılan süreç açısından en çok mücadele edilmesi gereken anlayıştır ve de bu bağlamda en büyük riske işaret etmektedir.

Ama bu anlayış bizi umutsuz kılmamalıdır. Hele demokrasinin krizine karşı en güncel yanıtlardan birini veren ve verdiği yanıtla dünyanın dört bir yanında ezilenlerin mücadelelerine ilham olan Kürt siyaseti hiç umutsuz olmamalıdır.

Demokrasinin krizi ve iktidarın bu krizden faydalanan yaklaşımı karşısında yapılması gereken, süreçten kuşku duymak, bundan da bir şey çıkmaz demek yerine demokrasinin krizine çıkış olacak ve iktidarın bu anlayışını boşa çıkaracak güçte ve çapta bir mücadeleyi örgütlemektir. Daha da açıkçası Abdullah Öcalan’ın son 25 yıldır bu krize ezilenler cephesinden bir çözüm bulma mücadelesinin bir yoldaşı olmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.