Devlet dini ve ramazanı istismar

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Dillerinde Allah ramazan ve ibadet olsa da filhakika gayeleri, ramazanı İslam ve din ismi yazılmış bir virüs dosyasını toplumun kalbine ve beynine yerleştirerek toplumu kendi iktidarları için çökertmektir.

Ramazan ayı Müslümanlar tarafından şuurlu bir biçimde aydınlanmadıkça ve anlaşılıp bir Kur’an-î idrake dönüşmedikçe, Müslümanlar kendilerini geçmiş tekrarlardan kurtaramayacaklardır. Ramazan nedir? Ramazan denince aklımıza ne gelmektedir? Ramazan’da ne yaşanmıştır? Ramazan Türk İslam sentezi ve iktidarlar aracılığı ile ne kadar tahrif edilmiştir? İslam dininin tek kaynağı olan Kur’an, vahiy olarak peygambere tevdi edildiğinde, İnsanların o günkü okumaları ve algıları hakikati okuyamıyor, beyinleri din adına iğdiş edilmiş ve derin bir gaflet uykusuna yatırılmışlardı. Bugün de ramazan Türk İslam sentezcileri tarafından toplumu uyutma ve hakikatlerden uzaklaştırma aracı olarak kullanılmaktadır. Oysa  ramazanda İslam alimlerinin çoğunluğunun ittifak ettiği bu ayetlerin inişi ile insanları gafletten uyandırmanın, hakkı batıldan ayırmanın çağrısı yankılanmaya başlamıştı.

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir. Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir. (Alak 1-8)

Sûrede okumanın önemi vurgulanmakta, insanın neden yaratıldığına dikkat çekilmekte, kendini kendine yeterli görüp nankörlük eden insanın taşkınlığı ve bunun acı sonuçları tarihi vakalarla anlatılmaya çalışılmaktadır. İslam düşünceden söze geçiş yapmış ve bu manada bir çıkışın kapısı aralanmıştı. Risalet sorumluluğu ve toplumu değiştirme, hakikatlerle buluşturma işine giriş ise ramazanda başlamıştı. Bu düzeyde düşürülmüş bir toplumu değiştirmenin yine Kur’an’ın tabiri ile deveyi iğne deliğinden geçirmek kadar imkansızı başarma yolculuğuda böylece başlamış oluyordu. 

Oysa Mekke toplumu kendisini dindar görüyor, hac için gelen insanlara hayır yapıyor, hac mevsimi ticaret panayırları kuruluyor ve akın akın insanlar Mekke’yi din adına ziyarete geliyorlardı.

Suudi Arabistan’ın Mekke şehrinde dinde vardı, dindarlarda. Oruçta vardı, namaz ve hacda vardı. Peki olmayan neydi? İslam peygamberi ve Kur’an neyi getirdi? Müşrikler ve o günün İktidar tayfaları neye karşı çıktılar? Bu soruların cevapları Kur’an incelendiğinde İslam ve sahte din, daha iyi açığa çıkacak ve hakikat daha iyi anlaşılacaktır. Mekke’de fazlası ile olan zulüm ve sömürüydü, Allah adına aldatma idi.

İslam Peygamber rehberliğinde zulme, sömürüye, zorbalığa, köleleştirmeye karşı çıkıyor, tek Allah’a imana, okuma ve düşünmeye, gafletten uyandırmaya, barışa, özgürlüğe, insanları birbirleri ile dayanışmaya çağırıyordu. Bu çağrıya kulak verenlere, Allah’ın haklarını, insanların haklarını, çevrenin haklarını, nefsin kendi sorumluluklarını anlatıyordu. Allah’ın bütün peygamberlere insanlar arasında adaleti tesis etmek için sorumluluk yüklediğini ve bu sorumluluğun mutlaka yerine getirilmesi gerektiğini anlatıyordu. Allah Resulü Hz Muhammed’in mücadelesi dini iktidarlarına alet edip sömürü ve zulümlerini katmerleştiren, Mekke aristokratlarına karşı bir kıyam ve haykırış idi.

İktidar ve sahte dine karşı Peygamber, Tevhid ve toplumsal din ile mücadelesini yürütmüştü. Ramazanda başlayan bu kutsal mücadele, Mekke’deki sahtekar iktidar dincilerini yenilgiye uğratmıştı. Peygamber vefatından kısa bir dönem sonra, Tevhid, adalet ve toplumsal din olan İslam’ın içi boşaltılmaya ve iktidarların istismar aracı olarak kendi iktidarlarını tahkim etme aracına dönüştürüldü.
Türk İslam sentezi olarak bilinen, gerçeğinde Türkçülük ve ırkçılık olan bugünkü Anadolu ve Kürdistan’daki İslam mefkuresi ise hakikatinde ramazan ve Kur’an karşıtlığıdır. 

Türklük için kesip biçilerek oluşturulan bu ırkçı, kendine göre mezhepçi, tekçi zihniyet yapılanması, Mekke müşriklerinin putperestliğinden daha tutucu ve daha sahtekarcadır. Ahlak ve akıl dışıdır. Örnek olarak Velid ibni Muğire Kabeyi restore ettirirken, kumardan, faizden ve hırsızlıktan elde edilmiş servetin Ka’be için kullanılmaması gerektiğini, emekle ve ticaretle elde edilmiş helal paraların hayır ve katkı olarak verilmesi nutkuna şahit olmaktayız. Türk İslam sentezinde ise, camiler ve din adamları, memur ve görevlilerin parası uyuşturucu, kumar, faiz ve umumhane gelirlerinden elde edilmektedir.

Ramazan insanlığa mal olmuş ortak ahlaki değerlere bireyin ulaşması için, kendisini günah olarak bilinen virüslerden temizleme formatıdır. Türk İslam sentezi ise, adı İslam olan kapalı bir dosya içerisine sıkıştırılmış, İslami değerleri çökerten, zehirli ve ırkçı bir virüstür. Ramazan ayı Türk İslam sentezcileri tarafından bu virüslerin herkesin kalbine ve beynine ulaştırılması için, ahlaksızca ve hiçbir kaide gözetilmeden kullanılmaktadır. Cezaevlerine haksızca kapatılan mazlum insanlar, zindanlar da öldürülmekte, ramazan ayında dahi cami hocaları hak arayanların cenazelerinin yıkanıp kefenlenip namazlarının kılınmasına izin verilmemektedir. Türk İslam sentezcileri Tv ve cami minberlerinden ramazan ayının bir rahmet ayı olduğunu söylemekteler. Kürtlerin çoğunluğu Şafi mezhebine tabi oldukları ve yaradan tarafından Kürt yaratıldıkları için, alimleri ve kendi fıtratına sahip çıkmak isteyenler öldürülmekte ya da haksız ve zorba bir biçimde zindanlara atılmaktadırlar. 

Neden Türk İslam sentezcileri ramazana on bir ayın sultanı demektedirler? 

Çünkü bu din onlar için bir saltanat ve iktidar dinidir. Onların ve onlara inananların inandıkları dinin sahibi Allah değil, iktidar ve sultandır. Dillerinde Allah ramazan ve ibadet olsa da filhakika gayeleri, ramazanı İslam ve din ismi yazılmış bir virüs dosyasını toplumun kalbine ve beynine yerleştirerek toplumu kendi iktidarları için çökertmektir.
Ramazan muktedirlerin virüslerinden kurtulmaya ve Kur’an ile formatlanmaya vesile olduğunda, İslam kendi hakikatine kavuşmuş olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.